YAŞAM ALGILARIMIZ
2012 Yılına girişte herkes kendisine göre çılgınca eğlenmenin, özel yerlerde zaman geçirmenin derdine düşer. Farklı yerlerde bulunmanın yaşamımıza neler katacağının hesabını yaparken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamazsınız?
Zamanın freni yok ki durdurabilesiniz. Yaşam algılarımız, yaşamın rengini belirler, boyutlarına anlam kazandırır. Farklı hobilerimiz(uğraşılarımız) yaşamın mihenk taşlarıdır.
İnsanız, farklı farklı yaşam beklentilerimiz, bizi yönetir. Kimileri zamanı yaşar. Kimileri zamanı bekler. Kimileri geçen zamanın farkında değillerdir. Siz hangi zaman diliminde olduğunuzu ben bilemem. Çıkış zamanı, iniş zamanı, yükseliş zamanı, yok oluş zamanı, ve zamana meydan okuyanlar.
Her takvim yaprağı zamanın sarartıp soldurduğu, suyunun, kromofillerinin geçen zamana yenik düştüğünü tanımlar anlayana. Anlamayanlar ise cart diyerek takvimden bir yaprak koparır. Takvim yaprağını okumadan, onun anlam ve önemini kavramadan buruşturup, çöp sepetine atar.
BİR ÖYKÜ:
“Amerikalı bir işadamı, Meksika’nın küçük bir kıyı kasabasında, bir iskelede durmuş denizi seyrederken, içinde tek bir balıkçı bulunan küçük bir tekne kıyıya yanaşır. Teknede bir sürü büyük, sarı yüzgeçli ton balığı vardır. Amerikalı, Meksikalıyı balıklarının kalitesi için över ve bu balıkları tutmanın ne kadar sürdüğünü sorar. Çok az” diye yanıtlar Meksikalı.
“O zaman neden denizde daha uzun kalıp daha fazla balık tutmuyorsun?” diye sorar Amerikalı.
Balıkçı, ailesinin acil ihtiyaçlarını karşılayacak kadar balık tuttuğunu söyler. Amerikalı bunun üzerine balıkçıya sorar: “Peki, geriye kalan zamanında ne yapıyorsun?”
“Geç yatarım, biraz balık tutarım, çocuklarımla oynarım, karım Maria ile öğlen uykusuna yatarım. Sonra her akşam kasabanın merkezine iner, dostlarımla biraz şarap içerim, gitar çalarım” dedikten sonra “dolu ve meşgul bir hayatım var bayım” diye ekler.
Amerikalı dalga geçer balıkçıyla: “Harvard’dan Master derecem var, sana yardım edebilirim. Balık tutmak için daha fazla zaman ayırmalısın, kazandıklarınla daha büyük bir tekne almalısın! Bu büyük tekneyle kazanacağın paralarla bir sürü tekne alabilir, sonunda bir balıkçı filosuna sahip olursun...”Balıkçının dinlediğini gören Amerikalı konuşmasını sürdürür:
“Tuttuğun balıkları bir aracıya satacağına doğrudan onları işleyen kişilere satarsın ve sonunda kendi fabrikanı açarsın. Ürünü, üretimi, dağıtımı sen kontrol edersin. Sonra bu küçük kasabadan ayrılıp önce Mexico City’e, ardından Los Angeles’a, oradan da New York’a taşınıp açacağın kendine ait bir firmayı işletirsin.”
Balıkçı sorar: “Peki, bayım, tüm bunlar ne kadar zaman alacak?” “On beş veya yirmi yıl” diye yanıtlar Amerikalı.
Balıkçı: “Peki, sonra ne olacak, bayım?
Amerikalı; “Sonra emekli olursun” dedikten sonra konuşmasını sürdürür. “Geç yatacağın, biraz balık tutacağın, torunlarınla oynayacağın, karın Maria ile öğle uykusuna yatacağın, akşamları bir şarap evinde dostlarınla şarap yudumlayacağın, gitar çalacağın küçük bir sahil kasabasına taşınırsın...”
Bizim insanımız bu öykünün sonunu nasıl bağlar?
O hoo.. ölme eşeğim ölme. Ben yonca ektim. Yonca boy atsın ben biçeyim. Sende yersin.
SÖZÜN SONU; “Hayatın, yaşayanın algısına göre değerlendirildiği, milyonlarca ayrıntıdan oluşan, karmakarışık bir süreç olduğunu biliyoruz. Her insanın sanırım birinci dileği yaşadığı /yaşayacağı hayat üzerinde egemen olma şansını yakalamaktır.”*İDURAK İ*
YAPICILAR,YAKICILAR, TAKICILAR...
"Demokrasi işi biraz zor!.. "diyor Milliyet gazetesi yazarı Sayın Mehmet Tezkan. Aslında NE OLDU? diyerek olaylara, GÜNLÜK yaşadıklarımıza yeni yaklaşımlarla yanıt veriyor. Yeni yorumlara varmak bize düşüyor. ne oluyorda? neler oluyorda? bizler duymuyor, anmıyor, umusamıyor, köprüler yıkıldıktan sonra bizlerin haberleri oluyor, yeni yorumlarda kendimizi buluyoruz.
Değişen dünya koşullarında, değişime karşı durmak, yerinde saymaktır. Bu anlamda farkındalıkları güçlü insanların dilinden alıntılarla; yaşamın olaylarına, siyasi, ahlaki, ekonomik ve kültürel ilişkilerine bir anlam yüklemek akılcı olur.
Akılcı yaklaşımların problem çözüm yöntemlerinden; Ayanilik(şeffaflık, netlik, açıklık...), Tüme varım(parçadan bütüne), tümden (bütünden parçaya )gelim, projeksiyon(kuş) bakışı, yerindelik, zamanındalık... ilke ve yöntemlerine baş vurmadan ülkemizdeki ve dünyadaki DEMOKRASİ anlayışını kavramakta zorlanırız.
NAZIM HİKMET'in ‘Yapıyla, Yapıcılar’ şiirinde söylediği gibi bu iş biraz zor..
Şöyle demiştir.
*
"Yapıcılar türküler söylüyor,
Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama.
Bu iş biraz daha zor.
Yapıcıların yüreği bayram yeri gibi cıvıl cıvıl.
Ama yapı yeri bayram yeri gibi değil.
Yapı yeri toz toprak,
Çamur, kar.
Yapı yerinde ayağın burkulur,
Ellerin kanar."
Türküleri yakmak,seslendirmek, havasını vermek(EZGİYİ), belirlemek, gelecek kuşaklara o ezginin taşınması için notaya almak ayrı biriştir. Kulaktan, kulağa taşınması için ezginin yakıldığı, bölgenin tavır ve edasını vermek ayrı bir bilgi, beceri, eğitim , kültür ve ahlak ister.
SAYIN M. TEZKAN'DAN;
* TESPİT:
"Diktatör sahneden çekilince demokrasi kurucuların yürekleri cıvıl cıvıl olsa da demokrasi arenası bayram yeri gibi olmuyor..
Kan kokuyor, barut kokuyor..
Bombalar patlıyor, kurşunlar sıkılıyor, millet birbirini boğazlıyor....".
** TESPİT:
Çekilen acıların intikamı gözleri karartıyor.. Kimse seçim meçim düşünmüyor.. Kimse demokrasi inşa edelim diye türkü söylemiyor..
Vızır vızır kurşun sesleri türküleri bastırıyor.."
*** TESPİT:
"Din ayrılığı, mezhep ayrılığı, ETNİK KÖKEN ayrılığı, ideolojik ayrılık yeni kavganın bayrağı oluyor.."
****TESPİT:
Demokrasinin gelmesi kolay değil.. Yapıcılar türkü söylüyor ama türkü söyler gibi yükselmiyorsa yapı, demokrasi yükselir mi?..
***** TESPİT:
Çünkü seçim demek, demokrasi demek değil.. Halkın önüne sandığı koyunca o ülkeye demokrasi gelmiş olmuyor..
Demokrasinin gelmesi için demokrasinin ne olduğunun öğrenilmesi, demokrasi kültürünün yerleşmesi lazım..
İçselleştirilmesi..
******TESPİT:
Kan dökülmeden, acı çekilmeden, şiddetin çare olmadığı anlaşılmadan, insanın en önemli varlık olduğu kabul edilmeden, insanlar birbirlerine saygı göstermeyi, tahammül etmeyi öğrenmeden..Demokrasi gelmiyor.."
SON TESPİT:
Geliyormuş gibi yapıyor, gelmiyor.. Çoğu zaman adı oluyor kendi olmuyor.."YAKICILAR, TAKICILAR, KAKICILAR, YIKICILARDAN... FIRSAT BULAMIYOR. *İ DURAK İ*
ULUS DAĞININ BAĞRI,
DELİK DEŞİK.
SINDIRGI, ÇAYGÖREN BARAJINA EŞİK.
BALIKESİR OVASI, BİGADİÇ OVASINA BEŞİK.
MARMARA DENİZİ, ULUS DAĞI’NA BAKIŞIK.
ALTINCILARDAN İNSANLARIN KAFALARI KARIŞIK.
YARINLARIMIZ İÇİN AĞIT YAKMALARA ALIŞIK,
TEPKİSİZ İNSANIN KAFASI OLMUŞTUR PSİŞİK.
MADEN YAĞMASINDAN TÜRKİYE ÇÖKÜYOR,
YÜZDE İKİ VERGİ İÇİN, 40 BİN RUHSAT VERİYOR,
4000 BİN MADEN SAHASI SATIYOR,
150 BİN KM.KARE ALAN YABANCILARA GEÇİYOR
ALTINDAN, KURŞUNA-KROMDAN, MERMERE
DÜNYA BOR ALANLARININ YÜZDE 70’İ BİZDE,
ÇAMURUNUN TOZUNU YUTMA SİZDE,
250 KÜSUR BOR ÜRÜNÜNÜN MAMASI KİMDE?
ANADOLU MADENLERİ KAPANIN ELİNDE
“Özellikle altın için Türkiye’ye akın eden yabancılar kelimenin tam anlamıyla maden buldu! İşte şanslı yabancılar:
* Fronteer Eurasia: Cayman Adaları’ndan geldi, Kuzeydoğu Anadolu’da 3.5 milyon onsluk altın rezervi buldu.
* Ariana: İngiliz şirket Artvin’de arama yapmak üzere 19 ruhsat aldı. Mardin Kızıltepe ve Balıkesir Sındırgı da onun...
* Stratex: ABD’li şirket, Uşak ve Kütahya arasında altın buldu. Çanakkale ve Eskişehir’de de arıyor.
* Kuzey Truva Madencilik: Kanadalı Teck Comico’nun desteklediği Fronteer firmasına ait. 6 noktada arama yapıyor.
* Yeni Anadolu Madencilik: Yüzde 99’u Amerikan sermayeli şirket.”
TÜRKİYE’MİZİN ÜSTÜ BİTTİ, SIRA ALTINDA
Top, tüfek, bin bir hileyle işgal etmişlerdi ülkemizi, “GELDİKLERİ GİBİ, GİTTİLER!..”
DOLARLARI, EUROLARI, PAUNDLARIYLA
GERİ DÖNDÜLER. ÜLKEMİZİ ALT ÜST ETTİLER.
ŞİMDİ MİLLET, MUTLU MES UD BAHTİYAR.
ORTALIK GÜLLÜK GÜLİSTANLIK,
HER YANIMIZ OLDU BİR İSTİKRAR.
BANA DERLER Kİ, SEN İŞİNE BAK EMEKLİ
SANA SUSMAK, YAN GELİP YATMAK UYAR.
DİLİMİN UCUNA GELİYOR DA YAZAMIYORUM,
ZORUMA GİTMİYOR DEĞİL BU DURUM.
ULUS DAĞINDAN AKAN YAĞMUR SUYU, KAR SUYU,
YAKIP, YIKMAK, EŞKİYALARIN, TALANCILARIN ESKİ HUYU.
ÇAMLARIN, ÇINARLARIN, GÜRGENLERİN, KESTANELERİN VELHASIL TÜM ULUSUN
DOĞASI ETMESİN BEDDUAYI.
DURAK İ NE GELİR ELİNDEN? GÜZELLİKLERİ, DÜŞÜRME DİLİNDEN.
92. yıldönümünü kutladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlandığı bu günlerde; KENDİ KENDİMİZE EGEMEN OLAMAYIP, EGEMENLİĞİMİZİ PAYLAŞMAYA KALKAN EGEMEN GÜÇLERİN GÖLGESİNDE Kİ EGEMENLİK HAFTASININ KUTLANMASI GÖSTERMELİK GÖSTERİLERE KURBAL EDİLMEDEN TÜM DÜNYAYA ÖRNEK ULUSAL EGEMENLİK VE DÜNYAÇOCUKLARIYLA KAYNAŞILDIĞI ANLAMLI VE SÜREĞEN BİR BAYRAM OLMASI DİLEKLERİMLE;
Tüm halkımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home