Pazartesi, Ocak 28, 2013

T.T.T… AÇILIMI

TERBİYE:İnsanı, insan yapan değerlerin verildiği içselleştirme işleminin genel adı. Terbiyenin sosyal ve kültürel temelleri üzerinde yükselen bir ulus dünya üzerinde esen sert rüzgar ve fırtınalara karşı dik durur. Çağdaşlaşma yolunda sert adımlarla ilerler.

TOLERANS:Esnemeyen kumaş yırtılır, yırtılan kumaşın değeri düşer.Yaşadığımız olumlu ve olumsuz olayları duygu ve düşünce dünyamızda yeniden harmanlayıp güncel yaşamın gerçekleriyle uyumlu duruma getirmenin öteki adı. Özümleme, yeni ürün olarak ortaya koyma . Yaratma, şekillendirme, biçimlendirme gücü.

TABİYET:Aidiyet. Bağlılık. Kaynak. Bağlılık. İçtenlik. Bütünsellik. Yakınsallık. Geldiğin, olduğun, çoğaldığın, biçimlendiğin, beslendiğin büyüdüğün, adam gibi adam olduğun maddi ve manevi değerler.

TABİAT: Toprak, su, hava, canlı ve cansız varlıkların; varlıklarını devam ettirdikleri değerler sistemi.

TABABET: Tabiattaki varlıkların en üstünü insanın varlığını sürdürme, sağlıklı yaşamasına, insanca var olmasının sebep ve sonuçlarını araştırır. Onarıcı, koruyucu  tedbirlerle insana sahip çıkar.

TANIK : Zaman içinde yaşananları gören, bilen, yaşayan. İnsanın, ve insanlığın gelişimindeki aşamalara katılan. Maddi ve manevi anlamda, İnsanın kendini geliştirmesi anlamında yaşanmışlıklardan dersler çıkaran kişi. Canlı varlık. Cansız  tanıklar; fosil, eser,kitabe, sit gibi isimlerle anılır.

TIKANIK: Olağan yaşamın, oluşumun, gereklerinin önüne engelle konulmasıyla yaşanan durum. Arktan, hortumdan, borudan, akan suyun geçişinin engellenmesi. Damarlarımızda ki tıkanıklık yaşamsal durumuzu, Düşüncemizdeki tıkanıklık sözlerimizin anlamını etkiler.Yollardaki tünelin tıkanması trafiği durdurur

TAKIM: İş, oluş ve hareketlerin gerçekleşmesinde yaratılan birlik. Çalışma grubu. Avadanlıkta bulunan aletlerin tümü. Gerçekleştirilecek işe göre kullanılan araç ve gereçlerin tümü.

TAKAS:Değiş,tokuş. Alanda, verende memnun. Aldatma, kandırma, hilebazlık, hokkabazlık yapılmadan,  karşılıklı dengeleri koruyan barış aracı.

TOROS:Yurdumuzun güneyini, batıdan doğuya kaplayan, Ak Deniz’e parelel dağ silsileleri. Batı Toroslar, Orta Toroslar. Doğu Toroslar olarak tanınır. Araba markası değil. Anadolu coğrafyasının reklam için kullanılması.

TAY TAY: Bebeklerin ayakta durması. TAY: ayakta DİK durmak. At yavrusu.TIRIS: Uygun  at yürüyüşü.

TİRİT: Etli ekmek aşı.      TAM:Eksiksiz.     TAMTAM: Tehlike çanları.     TARİH: Dün, bugün.

TEOKRASİ: İnsani ilişkilerin, dini temellerle dayandırılarak düzenlenmesi. Din kurallarının, toplumu yönetme gücü olarak kullanılmaya dayanan devlet yönetimi.

TOPLUM: Renk, ırk, dil, düşünce, felsefi inanç, kültür farklılıklarının düşünülmeden barış içinde birlikte yaşayan insanların tümü.

TINTIN: Tıngır elek, tıngır saç.  Bom boş. Kafa, cep, insani ilişkiler. Göstermelik, samimiyetten uzak davranışlar.  Eğitim, öğretim, Bilimsellikten uzak üretim ilişkileri.

TOKAT: Ağaçtan ev. Yüzümüze yediğimiz bir başkasının elinin şaplağı.

………………………………………………………………………………………………………..

ÇEKİÇ VE ÇİVİ

İnsanın toplumsal ilişkileri, insanı biçimlendirir. barış, huzur ve güvenlik içinde bulunan insan sakin, uyumlu, tüm kaygılardan uzak yaşar. Yarın ve gelecek kaygısıyla yüklü bir insan sürekli kendini yaşama kaşı sorumlu kılmaktadır. Yaşam sorumluluklarımızın sınırı yoktur. Ne kadar özgürlük istiyorsak o kadar sorumluluklarımız da artmaktadır. Yaşam sorumluluklarını erteleme hakkımız yoktur.

Sorumluluklarımız artıkça kaygı düzeyimizde artar. kaygı düzeyimizin yükselmesi yaşam ve davranışlarımızı doğrudan etkiler. Kaygı düzeyi yüksek insanlarımız sürekli gergin ve iç huzurları yoktur. Her gittikleri yere sorunlarını taşırlar. Her gittiği yere kaygılarını ve sorunlarını taşıyan insanlar gittikleri mekanlar da dinlenemezler. Sürekli yorgun ve gergin olmaları işlerine, çevrelerine yansır. Kendileriyle barışık olamazlar.

İşte üretimde yaşamın tüm alanlarında bu kişileri sürekli öfekeli, hırslı, doyumsuz ve uyumsuz olarak görürüsünüz.

İş heyecanları nı bitirmiş, çevrelerine kin öfke ve nefret ürettiklerinin farkında olamazlar. farkındalıklarının azalması ile işte ve toplumsal yaşamda düşük verimli olurlar. yaşam kaliteleri, eş dost ilişkilerinde samimiyetsiz, çevrelerinde sevilmeyen, kendisini fark edilmeyen adam olarak sergilediğini göremez ve bilemezler. Bu yaklaşım biçimi Kişisel, toplumsal, ekonomik, kültürel, siyasi alan çalışmalarındaki başarı düzeylerini yakından etkiler.

Çevrelerine yaydıkları olumsuz etkilerden dolayı çalıştıkları kurumlara zarar veririler.

Söz gelimi olarak;İşinden, arkadaşlarından, sokaktaki trafikten , bakkaldaki fiatlardan... sürekli yakındıklarını fark edersiniz. En küçük olumsuzluklara katlanmayı göze alamaz kısa sürede sinirli, öfkeli bir hal alırlar. yaşamın her alanında kendilerini vazgeçilmez insan olarak görmek isterler. Tüm mezarlıkların nice vaz geçilmezlerle dolu olduğunun göremezler. Sürekli bir sıfatın peşinde, sıfat hastasıdırlar. kendilerinin, yıldızlarıyla, makam ve şöhretleriyle herkesin kendilerine saygı duymalarını bekler durumdadırlar. Sıfatlar kendilerinden gidince sudan çıkmış balığa dönerler. Bir zamanlar, vali, paşa, müdür, bakan, başkan olduklarını kimse tanımaz. Onlar sokakta vatandaşın içinde yapa yalnızdırlar. yalnızlıkları kendilerine çivi olur. Bu gün hakim ve savcı olanların, yarın vatandaş olduklarında, kendilerinin yarattıkları dükalıklar onları koruyamazlar.Kendi şatoları onların güvenliğini sağlayamaz. eğri oturup doğru konuşmanın tam zamanıdır. halk arasında meşhur bir deyim vardır." ne kadar yüksek olsan gökyüzünü delemezsin."

Bu cümlenin açılımı; İnsanoğlu acizdir. Kendi acizliğini bilmez, olur olmaza öfke, kin, nefret beslerler. Tüm kutsal dinler, insanın bu zayıflığından söz eder. Yine insan dönerek, kendilerini kin, öfke, nefret, vesvese verenlerin şerrinden korunmalarını öğütlerler.

Tüm dinler, ahlak, kanunlar, gelenek ve görenekler ne yapabilir ki insanın aciz durumu karşısında, ancak öğüt verebilmektedir. Ulu erenler bu durumu çok iyi tespit ettiklerinden yine insana seslenirler. Kendilerine ilim ve bilimin ışığında yol almalarını salık verirler."İLİM , İLİM BİLMEKTİR, İLİM KENDİN BİLMEKTİR, SEN KENDİN BİLMEZSEN BU NİCE OKUMAKTIR..." DİYE SESLENİR KOCA YUNUS. ÇAĞDAŞI MEVLANA;" DÜN DÜNDE KALDI CANCAĞIZIM. BU GÜN YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM..." DİYEREK KONUYU ÖZETLERLER. kUTSAL KİTABIMIZ KUR'AN; "HER GÜN YENİDEN DOĞAN GÜNEŞİN,AYNI GÜNEŞ OLMADIĞINI.." SÖYLER. KÖPRÜLERİN ALDINDAN AKAN SULARIN, AYNI SU OLMADIĞINA DİKKAT ÇEKER HALKIMIZ.

YAŞAMIN TÜM OLUMSUZLUKLARINA KARŞIN, YAŞAMI; YAŞANILIR KILMAK İNSANIN KENDİ ELİNDE.

Yaşamın küçük olumsuzlukları insanı insan yapan insani olgulardır. İnsan ağlayacak, gülecek, üzülecek, kaygılanacak, neşelenecek, tüm olumsuzluklara meydan okuma hakkını kullanmak kadar insani davranışlar, insan olabilmenin temel hakkıdır. >bizim asıl konumuz

insana zarar veren durumları tespit ederek bunlarla başa çıkmanın yollarını aramak bulmak kendimiz için kendimize yol göstermektir. başkaca hiçbir çıkar ve amacımız olamaz.

Kendi yaşam alanımızda her türlü keskinlik ve öfkelere meydan okumanın insana yararlar getireceğine inananlardanım. İnsan ilişkilerimizde, sözlerimizde sen dilli değil ben dilli olmanın gereği var. SEN DİLLİ konuşmalar ve davranışlar tüm insanları öfkelendirir, sinirlendirir. BEN DİLLİ konuşmalar ve iletişim insanı huzurlu ve verimli kıldığı bir gerçektir. Karşımızda ki insanların eksiklik ve kusurlarını sen diliyle değil, ben diliyle sunmak, kaşımızdak insanı incitmeden sorunlara çözüm üretmektir.

MASLOW DİYOR Kİ;"Sahip olduğunuz tek şey çekiç ise, her şeyi çivi görürsünüz." *İ DURAK İ*

BUĞDAY

BAŞAK VERİNCE…”

        Yaşamı kavramak, anlamak için, konuşmalarımızda kullandığımız sözcüklerin anlamının, anlamını kavramak; yaşamımızı, insanlarla barış ve dostluk içinde yaşamanın, birlik ve dayanışma içinde iş üretmenin hazzını yaşarsınız.

        ANLAMIN ANLAMI

        NE DEMEKTİR?

         Benim canım TATLI istedi.  Cümlesindeki TATLI sözcüğünün derin bir anlamı vardır. Yuvarlak, geniş anlamlı bir sözcüktür.

        Sözgelimi; bal tatlı, baklava tatlı, şeker tatlı, üzüm tatlı, muz tatlı, süt tatlı, ekmek tatlı, yaşam tatlı, muhabbet tatlı, sevgi, aşk, başarı,  maddi ve manevi zenginlik tatlıdır. Canınız tatlı istedi. Siz hangi tatlıyı istediniz ki? Kapalı bir söylem.

        Benim canım ŞEKER istedi,  cümlesindeki; ŞEKER:  Pancar şekeri mi? Mısır şekeri mi? Süt şekeri(LAKTOZ) m? Buğday(NİŞASTA)mi? Meyve şekeri (FRÜKTOZ) mu istediğiniz belli değil.

        “ŞEKER” SÖZ, GELİŞİ GÜZEL KONUŞMALARIMIZDA kullandığımız bir tanımdır.

        ŞEKER: KARBON©, HİDROJEN(H), OKSİJEN(O) den oluşan bileşik bir maddenin adı. CHO olarak kimyasaldır.

        Yaşam enerji kaynağımızdır. Halkın yaşamının sağlıklı bir şekilde sürmesi için temel tüketim maddesi; karbonik bileşiklerdir.

        BUĞDAY BAŞAĞI,   SAPI, SAMANI, KEPEĞİ, UNU, SOĞANIN, ÜZÜMÜN VE DİĞER BESİNLERİN İNSAN ZEKASINA VE GÜCÜNE GÜÇ KATTIĞI, UYGARLIKLAR YARATTIĞINI OKUYOR VE GÖRÜYORUZ.

        İNSAN BEYNİNİN TEMEL BESİNİ ŞEKERDİR. ŞEKERİ KULLNAMAYAN BEYİNLER UNUTKANLIK, HAFIZA KAYBI VE DİĞER METABOLİTİK BOZUKLUKLAR YAŞARLAR.

        ANLAMIN, ANLAMI: Ne söylediğini ve yazığını bilmek. Kim den ne istediğini belirtmek. Ağzından çıkanı, kulağının işitip, beyninde işlendikten sonra hal ve hareket olarak(olumlu-olumsuz) çevremize yansı(akis) mız.

        FİRGYA, ANADOLU UYGARLIKLARI İÇİNDE TARIMA VE ÇİFTÇİLİĞE, TOPRAĞA ÇOK DEĞER VEREN BİR ANADOLU UYGARLIĞIDIR.

        SÖZ GELİMİ: Öküz dövenin, saban, boyunduruk kıranın cezası ölüm olarak tespit edilmiş. Sürülmüş, ekilmiş tarlaya basmanın cezası, 9 şikel gümüştür. “1 şikel” 180 adet buğday ağırlığı.

        Şimdi kendinizle barışınız. Sokaklarda ki çöp tenekelerinin ve lokantalarda, bir ısırıkla bırakılan ekmek dilimleri ve kuru ekmeklerin zebil oluşunu gördüğümde içim burkulur. Dünyanın öbür yüzünde insanlar açlık, sefalet ve doğal afetlerle savaşırken, bizlerin, kazanılmış zenginliklerimizin anlam ve önemini kavrayamayan beyinlere çok şeker yüklemek gerekir.

        Bu yaşanır ülkemizi bize bırakanları, karalamakta, küçümsemekte, aşağılamak için üretilen yalanlara RAM olup(İNANIP) suyun akışına kürek çekenlere ancak YUH OLSUN denir.

        “LAİK, DEMOKRATİK, İNSAN HAKLARINA DAYALI, SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİMİZİ”İN Ortadoğu da  kalmasına katlanamayan dünya egemen güçleri, genç insan gücü ve  bilimsel, teknolojik gelişmeler açılmasına katlanamamaktadır.

        Başka bir söylemle;

        Çiftçi isen çiftçi kal. Amele isen amele kal, senin neyine gerek Ortadoğu barışına karışma barışı kurmak ve yaşatmak bizim hakkımız diyerek ağa babalık, ağabeylik, dayılık, sam amcalıklar, yapmaktalar.

        VE ŞİMDİ;

      Gelişen, ilerleyen bir TÜRKİYE, Ortadoğu da büyük tehlikedir. Böl, parçala, yönet. Ancak bu şekilde başarılı olunur diyorlar.

        ANADOLU SÖZÜYLE.

“BUĞDAY BAŞAK VERİNCE, ORAK KIYMETLENİR.”

      “BORÇ, KÖLELİĞİN BAŞLANGICIDIR.”VİCTOR HUGO

 

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home