Pazartesi, Ocak 28, 2013

SEVGİ TÜMORDÜR

İnsan sevildikçe,  insanın içinde büyür sevgi TÜMÖRÜ. Sevginin kılcal damarlarından dürüstlük besini taşıyan kan akar. Sevgiye can verir bu akışkan. Dürüstlük besinli akışkanının yapısındaki bozukluk, tüm bedenini sarar insanın. Rahmani duygularının yerini şeytani duygular alır.

Şeytani duyguların, şeytani sözlerini besler. Şeytaniliğin heyecanların artırır. Bedenini saran hırs ve öfken gözlerini kör, kulaklarını sağır, bedenin duyarsızlaşır. Yozlaşır insanlığın.

Kendini kara kartallara benzetirsin, alçaklar konamaz, yükseklerdedir gözün.  Kanatların düşer, sevgi rüzgarları esmeyince. Kurur göz pınarların, bahar yağmurları yağmayınca. Kızgın çöllere dönüşür bağrın güneşin etkisiyle.

İçindeki sevgi tümörünü büyütemeyen beyinlere kurt düşer. Kuduran itlere benzer davranışların. Sevgi iyi huylu bir tümördür insanın bedeninde. Sakat düşünceleri yiyerek büyür. İnsanı insan yapar.

 İnsan olarak doğanlar, insan olarak ölsünler diyerek, sevgi büyütür insanı. Birbirini sevmekten, saymaktan korkan nesiller yetiştirmenin gayreti içindedir, genetiği bozuklar.

 Onlar için; ne insanlık, ne ahlak, ne iyilik, ne din, ne din , iman vardır. Onlar için; yeşil dolarlar, mor eurolar baş tacıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun, yeter ki ellerinin başparmaklar oynasın,dolar ve avro saysınlar.  Sevsinler sizsin vatan millet sevginizi.

Şu anda damarlarımızdaki asil kanda; mısır, buğday şekeri, İtalyan, İsrail… tohumlu bitki besinleri, Hollanda, Danimarka..menşeli hayvan et, Süt, süttozu ürünleri akmaktadır. Bidavacılık, kolaycılık, baştan savmacılık, yalancılık baş tacı. Bize yutturmaktalar acı ilacı.  Ortalık kaplamış, çin, Japon pazarını. Kendi mezarımızı kazarız, farkında olmadan. Başkasının değirmenine su taşırız.

Kendi sevgi tümörünü büyütemeyenler, ne kendilerine, ne inançlarına, ne ülkeye millete yararları dokunur. Kuşluk vakti, kendi salaları okunur.

Sekiz köşe kasketimle, yurdumun sekiz köşesinde; dostça, kardeşçe, barış içinde yaşamak varken, sorarlar bana sen nerelisin, kimlerdensin? Benim nereli ve kim olduğum hiç önemli değil,  yaşadığım topraklar, kıblemin ve kabemin neresi olduğu önemli. Sağlık, sevgi, barış ve esenlik tümörünün sancılarına katlanamayanlara sözlerim.

Özgürlük, eşitlik, huzur ve barış sevgisiyle yanarken Ortadoğu ve kuzey Afrika ülkeleri halkları diktatörlere meydan okumanın savaşımının sevgisiyle meydanlardadır.

Demokratik, laik, insan haklarına dayalı hukuk devleti olan,  Türkiye Cumhuriyeti’nin kadrini ve kıymetini bilmeyenlere, Türkiye’mizin  nimetlerini, kendi ganimetlerine çevirenlere sunulur.

SANILARIMIZLA YAŞAMAK

Sandık üstünde sandık. Sandığın içinde mutluluk var sandık. Mutluluğu paramız olunca yakalayacağız sandık. Eski yıl sona erdi, yeni bir yıl geldi sandık. Sandığın içine daldık. Sandık bize, biz sandığa baka kaldık. Sandık ki her şeyin bir anda; “Değişeceğini sanmak...Olacağını sanmak..Başlayacağını sanmak...Biteceğini sanmak...Geleceğini sanmak...Düzeleceğini sanmak” (ustalardan) yeniden uyanmak sandık.                                                                                                                     Yıllarca önümüze koyduklar tahta sandık. Tahta sandıklar şimdi oldu şeffaf sandık.  Tahta ve şeffaf sandıklar içinden demokrasi çıkar sandık. Sandıkta ne sandıkmış haaa…                                              Yılsonunu/yılbaşına bağlayan gecede tüm hayallerimizin bacadan inecek olan Affan dedeyi bekler olduk. Sırtında kıl heybeden hediyeler çıkacak sandık…

          Bu gecenin sanıları..;.“Yarın güneş daha parlak doğacak...Odanıza kuş sesleri dolacak...Engeller yol, maaş bol, depo ful olacak... Meryem oğlan doğuracak...Kredi kartı borçları sıfırlanacak...Müteahhit içine çimento, demir koymamış bile olsa, apartman dimdik duracak...” SANDIK.(Basından)

           Sandıkta ne sandıkmış ha babam ha!.. De baba de!.. İçinden çıka çıka;  YENİ YIL kazıkları ZAMLAR, çıka geldi. İnce ince yasemince döşenmiş. Acıtmadan, yırtmadan, örtmeden açık saçık herkes  görsün  payına düşeni, demokrasinin nimetlerinden yararlanıyorsa, gücüne göre nasibi alacak sandık. Ağzımız açık kaldı her kes payına düşenden. Sandık ki; katılımda, katlanmada, paylaşımda, eşitlik, adalet  var diyerek hayallere daldık

            Hz. Adem’den,..HZ.İbrahim’e, HzDavud’dan HZ.Musa’ya, Hz. İsa’dan, HZ. Muhammed Mustafa’ya kadar tüm peygamberler insanlığı “doğru yola, dos doğru yola.” Çağırdılar.Tüm peygamberlerin, Ulema ve bilim adamlarının insanlık yolunda ki çağrılarına, tüm insanların kulak vereceğini, inanacağını sandık.   Şeytanın insanın yanına gelince, insan olacağını sandık.Şeytanı hep dışarılarda aradık, dışarılardan gelip, gece bizi aldatacağını, kandıracağını sandık.

              Kutlu günlerimizin bize mutluluk, sağlık, esenlik, huzurlar getireceğini sandık, Anadolu’muzun bir başından başına kuzeyden güneye, batıdan doğuya kilometrelerce yol aldık. Yollar bizi, eller bizi; bir birimizle barıştıracağını sandık. Can ile cananlar batıdan doğuya davul zurnalarla yollandı. Doğudan batıya, geldiler sandık sandık.    Sloganlar atılınca her şeyin biteceğiniz sandık. Meydan, meydan, kortej kortej,  camiden mezara lanetlerin sorunlarımızı çözeceğini sandık.

               Sandıkta ne sandıkmış anam. Boşalt, boşalt bitmiyor. Şimdi, sandıksı beyinler, sandıklar içine saklamışlar, gaipten haber veriyorlar.  Bu yılımız mutlu, refah, istikrar içinde geçecek, işsizlik azalacak, herkes işsiz, aşsız, eşsiz kalmayacak, siz yeter ki kemerleri sıkınız. Okyanusları, kıtaları, sarsan ekonomik KRIZ bizi TEĞET geçer sandık. Sandıktan kriz ekonomisi tedbirleri ortaya çıktı.

                   Siz öyle sanın, olur olmaz lafa kanın.Boyuna bosuna, ayakkabısına, libasına, entarisine baktık, dalyan gibi.  Söylemleri, kitap gibi laflar. Konuştu mu meydan gümbür gümbürdüyor. Bizim vekilimiz sandık. Millete sadakatını unutmaz sandık. Sözün başına döndük. Sandık içinde sandık, sandıktan her çıkanı adam sandık. Adam sandıklarımız TRUVALARMIŞ.

           TRUVALARIN içine baktık, ADAM GİBİ ADAM çıkacak sandık.Çıka çıka, kendi ruhumuz, kendi bedenimiz çıktı.*İ DURAK İ*

            Görme engelli, Tüm engelli vatandaşlarımızı sorunlarının yerinde ve zamanında çözülmesi dileklerimle. Çalışan gazetecilerimizin sorunlarının çözümünde kendilerine sabır, sağlık, esenlik ve mücadelelerinde başarılar diliyorum. İnsanların başlarına gökten taş düşse sebebini gazetecilerden bilinen bir ülkede yaşıyoruz.

 

PA”HECESİ “PE” OLURSA?

            Hecelerin değişmesi de ne oluyor? Sorusunu kendinize bir sorunuz. Kendi kendinize vereceğiniz yanıtlarla gününüzü daha neşeli hale getirebilirsiniz. Basit örneklemeleri ben yaratayım, zorlarını siz bulunuz.

         Ör.1: YAZ sözcüğünün ortasındaki ”A”’nın yerine “O koyarsanız, yeni sözcük nedir? YOZ.

         Ör.2: KIZ sözcüğündeki, I, A olursa yeni sözcüğümüz nedir? KAZ…

         Bu tür örneklerin onlarcasını buraya yazmak anlamlı değil. Anlamlı olan değişim sonucu ortaya çıkan yeni anlamların insanda yarattığı kafa karışıklılarıdır.

         SÖZ KONUSU;

Halkın bağımsızlığı ve özgürlüğü UĞRUNA alkanlara boyananlara, ilk darbeyi Kurtuluş Savaşı’nda işgalcilere vuranlara, Bağımsız bir ülke yaratma yürekliğiyle  kendini yollara vuranlara, ülke servetlerini  korumaya kalkıp, Sevr artıklarının ve işbirlikçilerinin; taşeron eş başkanlara meydan okunduğu  zaman dilimlerini unutarak;

Orta doğu kaynarken temmuz sıcağında, her türlü vahşet yaşanırken burnumuzun dibinde, haksızlık ve zorbalıkların yaşandığı coğrafyamızda kurulan tezgahlara  atfen “PA” ile başlayan heceli sözcükler kullanılır;       PAK(TEMİZ), PAZU(GÜÇLÜ), PAŞA(başarılı ASKER), PADİŞAH(Osmnlı Devleti HÜKÜMDARI), PAZEVENK(ENDEĞERLİ, KAHRAMAN, YİĞİT İNSAN(AZERİCE)) ünvanlarla tanımlandığını öğrendik.

ZAMAN İÇİNDE;

         Sözcük dağarcığımız yeni bir kavram eklendi. PA; hecesi PE olunca; Sözcüklerin tüm anlam ve boyutunun değiştiğine tanık olduk azıcık yaşamımızda.

         BEKTAŞİ BEKRİ MUSTAFA’YI BİLMEYEN VAR MI BİLEMEM.  KONU ÜZERİNE ÜSTATDAN BİR PEZEVENK FIKTASI EKLEYELİM.

***

         “ Köylüler yağmur duasına çıkarlar. Bektaşi de aralarına katılır. Cematin arakasında yürür ve tarlasının ortasından geçiyorken, eline geçirdiği bir sırığı tarlanın ortasına saplar. Ve başını göğe kaldırarak:

         “benim tarlamda burası!..” der.

          Dua başlar başlamaz, sağdan soldan bulutlarda belirmeye başlar. Özellikle kara bir bulutun  kendi tarlası üzerinde kümelendiğini gören Bektaşi sevinçle koşar, birde ne baksın, yaşlnız kendi tarlasına ceviz büyüklüğünde dolu yağıyor., mahsulden eser yok.Üzgün başını yukarı kaldırmış;

         “Kabahat sende değil Tanrım. Sana bu tarlayı gösteren PEZEVENKTE,”demiş.( KİPAŞ; Seçme Bektaşi fıkraları 2004)

***

“Ahlak bozuldu, demiş biri. Böyle giderse dünyanın altı üstüne gelecek!..”

“Olsun dedi Bektaşi, bakarsın altı üstünden iyidir!.”

Kimse alınmasın bu tanımdan. Belki halimi anlayan olur benim dilimden*İ DURAK İ*

 

 

 

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home