Pazartesi, Ocak 28, 2013

ÖRÜMCEK AĞLARI

        İnsan yaşamını, örümcek ağlarını delip geçmekle ömrünü tüketir.

Basit gördüklerimizin, aslı basit değildir. İnsan ve insanlık kendi kaderini belirleme hakkını kullanırken yaşadığı zorlukların temelinde önüne çıkarılan engellerdir. Zihnimizde yaratılan engeller, özgürlüğümüze konulan barikatlar.

            Yazımıza konu örümcek doğanın en becerikli organizmalarından biridir. Yaşamdan nasibini almayan insanımız örümcek, böcek ve tüm kanatlı hayvanları küçümserler. Bu küçümsemenin ne kadar cahilce bir davranış olduğunu bir bilseniz küçük dilinizi yutarsınız.

            Arının bal üretme, doğadaki tüm sineklerin meyve ve sebzelerdeki tozlaşmaya yardımcı olduğunu bir bilseler şaşırıp kalırlar. İpek böceğinin başarısını, örümceğin ağ örmedeki hüneri, arının bal üretme yeteneği bu varlıkların insan yaşamına kattıkları sayısız yayarlıklar vardır.

            İnsan ve insanlık alemin de ki üretim-tüketim-yönetim alanındaki şeytani düşünceleri üretenler; arının balını, ipek böceğinin kozasını kendilerine mal, mülk edinerek kendi varlıklarını sürdürmeye çalışırlar.

            İslam alemin de örümceğin, ayrı bir anlam ve önemini bilmeyen anlamayan az insan vardır. Mukaddes bir varlıktır. “Hira Dağı’nda ki mağaranın ağzını ağlarıyla örerek, Hz. Muhammed’in düşmanlarından zarar görmemesine” neden olmuştur.

            İnsanlarda örümcekteki akıl ve beceri kadar sağduyu olsa, yeryüzünde insanlık barış ve huzur içinde olurdu. İnsanlar bir birini örümcek kafalı diyerek hakaret olarak kullanmazlardı. Örümceğin ördüğü ağ belli bir sistem üzerine gerçekleştirilir. Tıpkı arının bal peteğini oluşturduğu gibi bir düzen vardır.

            Örümceklerin ve böceklerin yaşamını örnek alan toplum mühendisliği gelecek tahminlerini, olasılık hesaplarını kendisinden istenen toplum yönetimi biçimlerini oluştururlar. Adını siz koyunuz. İster teokratik, demokratik, otokratik, totaliter, otoriter, yönetim biçimlerini benimseyerek toplumu yönetmeye çalışırlar.

            Bu bağlamda kendi yönetim biçimlerine uygun, anayasa, baba yasa, nine yasa, dede yasa, bana yasa, sana yasa, ona yasa, bize yasa, size yasalar çıkarmak için parlamento, kamaralar, komisyonlar, kuvvetler(yasama-yürütme-yargı) oluşturulur. Atanmış halk vekilleri, göstermelik demokratik seçimlerle…

            Hitler’de seçimle Almanya’nın başına geçmişti…

            Ülkemizin başına kötü örümcek ağları ören darbe yönetimlerini unutmadan kendimize çekidüzen vermenin zamanıdır. Siyasi parti iktidarları gelip geçicidir.

            Diktatörlerin tek korkusu vardır, Halkın güvenini yitirmek. Karşında HALK GÜCÜnü gören diktatörler bunun için halkı, korkutarak, ürküterek, etkisiz ve yetkisizleştirerek, onlar boş vaat ve rüşvetler vererek iktidarlarını sürdürmeye çalışırlar. Bu anlamda; ÖRFü, İNANÇları, etnikiteyi, bölgesel farklılıklarımızı kullanırlar. KANUN YAPICILARINA KANUNLAR YAPTIRILAR, MİLLETİN BAŞINA ÇORAP ÖRMEK İÇİN.

            SON DEM: KANUN, KANUNLAR DEDİKLERİNİZ NEDİR Kİ?

            “Kanun, eski Yunan'dan beri büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı.”

            Vatandaşın kafasını örümcek ağlarıyla örmenin başarısıyla büyüklenenlerin, Ülkemizin başına balık ağlarını geçirmenin telaşı ve uğraşında olduklarını unutma *İ DURAK İ*.

OTURANLAR VE OTURTANLAR

        Değişimin gücü, değişim kavramından nasibini alanlar bilir. Dün yanın hiçbir yerinde kendiliğinden değişim, ilerleme ve devinim olmaz. İnsanın en güzel yanı; doğduğu, doyduğu, olduğu topraklara aşkı sevdası ve tutkusudur.

         Benim tanımlamamdır. Vatan=İnsan.

         İnsanın(hıfzıyatında) yaratılışında, doğduğu toprakların, coğrafyanın, iklimin, doğal yapısının etkisi büyüktür. Kurak iklimde yaşayan ve soğuk sert iklimde yaşayan, ılıman bölgede yaşayan insanların damarlarındaki asil kanın akış hızı, aldığı nefes, beynine giden oksijen miktarları farklıdır. Farklılıklarımızın temelinde yatan biyolojik gerçeklerin bir kaçı bunlardır.

         Eskiden bir atasözü vardı.” Bülbülü altın kafese koymuşlar; AH!.. VATANIM demiş.” Diyorlardı. Şimdilerde bu vatan kavramının yerine YURT kavramının sık kullanılır olmasını yadırgamadan,  sözde ve özde ilerleyelim. YURT KAVRAMının anlam ve önemini açıklamam gerek. Yurt ekilen, biçilen, emek verilen, yerüstü ve yer altı kaynaklarına egemen olunan, çıkarılıp işletilen, gitmezsek te, görmezsek te bizim hepimizin olan topraklardır.

         Tevfik Fikret, Namık Kemal’in vatan üzerine düşünceleri;  Mustafa Kemal’i derinden etkilemiştir.” VATAN GAYUR(ÇALIŞKAN) İNSANLARIN OMUZLARI ÜSTÜNDE YÜKSELİR.”T. FİKRET.

         Yurt severliğin ölçüsü, terazisi yoktur. Adnan Binyazar üstadımızın işlediği konu içinden;

         Orhan Veli’den örnek veriyor:”  Neler yapmadık bu vatan için!/ kimimiz öldük;/ Kimimiz nutuk söyledik,”

         SÖZÜN TAM CAN ALICI NOKTASINDAYIZ.

         İki bin dört yüz yıl önce, bu topraklarda yaşayan ARİSTOTELES kestirmeden söylemiş sözünü;

         “İYİ BİR İNSAN OLMAKLA, İYİ BİR YUTTAŞ OLMAK, HER ZAMAN BİR DEĞİLDİR.”

         İyi bir insan olmak, iyi bir yurttaş olmak için iyi bir eğitim almak şart. Çok büyük, büyük okul diplomalarınızın olması doğaldır. Bu diplomaların olması, sizin iyi bir eğitim, iyi bir yurttaş olduğumuzun göstergesi değildir.

         Çok iyi bir insan ve yurttaş olmak için mutlaka; İnsanlığı yok etmek için NAGAZAKİ deki gibi bir ATOM BOMBASI yememiz mi gerekir?. Japon Halkının, Alman Halkının yaşadıklarını mutlaka yaşamak zorunda mıyız?.

         Halkına umut vaat EDEMEYENLERİN son durumlarını mahkeme salonunda kafeslerden izledik.  Dün SADDAM, bu gün Hüsnü Mubarek, GADDAFİ, yarın BEŞŞAR ESAT.

         Dün bu liderleri koltuklarına oturtanlar, bu gün sizi kullanırlar. Yarın vatan haini, diktatör ilan ederler. Onlar seni, oturttuğu gibi, yerinden kaldırmasını, başına çuval, bedenine kafes hazırlarlar. Çünkü onun besin kaynağı, bitmesini tükenmesini istemediği savaş ekonomisidir.

          Bu gün Irak halkı, iç çatışmalardan Saddam’ı arar duruma geldiğini basın yazıyor. Ben gidip görmedim. Döner ustalarıyla bu işler dönmez ustam. Döner ustası, DÖNERİN içine ne sakladığını, tavuğun derisini, gerisini, dananın işkembesini, börkeneğini saklamayacağını bilemezsiniz.

         Benim Adaletli, üstad döner ustalarıyla sorunum yok. DÖNEM, DÖNEM, DÖNEN  DÖNER USTALARININ YUDUMUZUN BAŞINA AÇACAKLARI PÜSKÜLLÜ BELERADIR. KAYGIM VE KORKUM.

         Bu gün Ceylan derisi koltuklara oturanlar, kendilerini bu koltuklara oturtanlara ÇOK; ÇOK DİKKAT etmeliler.

OLMAZ DEMEYİNİZ.

“Köylü Ahmet eşeğini satmaya karar vermiş. Kıymeti taş çatlasa 50TL etmeyen eşek için pazarlık payı ekleyerek 100 TL fiyat biçmiş.

         Koşu köyden acilen eşeğe ihtiyacı olan MEHMET Ağa 100TL verip pazarlıksız eşeği almış. Köylü Ahmet eşeğini satmasına satmış ama akşam gözüne uyku girmemiş. Gece boyunca düşünüp durmuş.

         Mehmet Ağa 50TL’lik eşeğe niye 100TL verdi?!!!!! Diye içi rahat etmeyince ertesi günü eşeğini geri almaya karar vermiş.

         Pazara gitmiş Mehmet ağayı bulmaya. Birde ne görsün eşek 200TL’den satışa çıkarılmış. Bir kere içi rahat etmemiş geri alacak eşeğini. 200TL verip eşeğini pazarlıksız geri almış.

         Anı olay bu kez Mehmet ağanın başına gelmiş, o da uyuyamamış. Allah Alaaaah, Ahmet niye 100 TL’ye sattığı eşeği 200TL’ye aldı. Var bu iş İçinde iş.” Diye gece boyunca düşünüp durmuş. O da eşeği ertesi günü geri almaya karar vermiş. 400 TL verip eşeği geri almış.

         Bu alış veriş her gün fiyat arta, arta devam etmiş. Bir başka gün  pazara bir başka köyden Hüseyin gelmiş. Hüseyin kendini bir kalabalığın içinde bulmuş.

         “al, al, al, al, al, sat, sat,sat…” bağrışmaları arasında bir yaşlı eşek ve bu eşeğin tam 1000TL satış fiyatı… Yanındakine sormuş,” hem şehrim nedir bu?” “Bu yaşlı eşek 1000TL eder mi yahu.”

         Adam hemen yanıtlamış.

         “Valla grafikler ortada, bu eşeğin fiyatı bir haftada, 50TL’den 950TL’ye geldi.

         Şöyle bir teknik analizle bakarsan görürsün. Eşeğin fiyatı 1000TL direncini bir kırarsa, 1500TL’kadar yolu var.”

         OLMAZ, OLMAZ:

         “İki avcı sohbet ediyormuş. Birisi sana bir av hikayemi anlatayım deyip başlamış. “ Ben bir kuşunla tilkinin hem kulağından hem de arka bacağından vurdum der demez diğeri atlamış ve ne büyük yalan. Bir kuşunla bu dediğin olur mu? Deyip gülerken diğeri niye olmasın, ben nişan alıp ateş ederken, tilki kulağını kaşıyordu.”

         SONUN, SONU

         Yukarıdaki aktarımlarımı muhabbet olsun diyerek oturup yazmadım. İnsan beşer yoldan şaşar. Her insanın bir boş bulunduğu zaman dilimi olur. Bu zaman dilimlerini değerlendiren, sözde açıkgözler, şeytani düşünceliler vardır.  Rahmani düşünenlerin doğruları, şeytani düşünenlere yamuk gelir.

         Siyaseten, ahlaken, hukuken ve insanen etik davranışlar içinde bulunamazlar. İnsani, ahlaki, hukuki davranışlar içinde bulunanlardan rahatsız olup uykuları kaçarlar.

         SİZ KENDİNİZİ TEST ETTİNİZ Mİ?

                                      *İ DURAK İ*

 

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home