Çarşamba, Ocak 30, 2013

ÖĞRENMİŞLİKLERİMİZ,



--
İhsan DURAK
Öğretmen (E)
http://ihsan.durakailesi.com

ÖĞRENMİŞLİKLERİMİZ,

DUYARSIZLIKLARIMIZIN

TEMELİ

      Bizi yanıltan deyimlerimiz;

         “Kuş beyinli. Balık hafızalı. Karga suratlı. Tilki gibi. Hovarda öksürüğü. Manda gibi…. Eşekten düşmek. “Manda yuva yapmış, söğüt dalina..” Haybeden geçinen. Bidava yaşayanlar…”

         Yaratılmışların en üstünü(Eşref-mahlükat) insandır. İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği aklıdır. Diğer canlıların duyarlılıkları farklıdır. Bu farklılığı tespit den, Davranış bilimleri uzmanı PAVLOW’dur. Hayvan davranışları üzerinde deneyler gerçekleştirmiştir.

         1.DENEKLER; KÖPEK, ET, ZİL.

         Köpek kulübesine bir zil takılır. Köpeğe et vermeden önce zile basılır. Köpek uyarılır. Peşinden kulübenin kapısı açılarak, KÖPEĞE, ET VERİLİR. Köpek kapıya yönelir. Bu işlem onlarca kez tekrar edilir. Et verilse de, verilmese de; köpek her zil çaldığında kapıya yönelir.

         2.DENEKLER; AKVARYUM, BALIKLAR, SU, CAM BÖLME

         Balık akvaryumunda; büyük balık küçük balıkları sürekli yemektedir. Akvaryum sahibi çare arar ve akvaryumu cam bölme ile böler. Büyük balık ile küçük balıkları ayırır. Büyük balık, aradaki camı fark etmediğinden, sürekli küçük balıklara saldırır. Ancak, küçük balıkları yiyemez. Bir zaman sonra, akvaryumun ortasındaki cam bölme alındığında; büyük balık küçük balıkları yemez.

         3.DENEKLER; KAZLAR, GÖKYÜZÜ, OKYANUS, ADA

         Kazların gökyüzünde uçuşu izlenir. Kazlar gökyüzünde 3-5 bin km. uçabilen hayvanlardır. Bunun sebebi; Önde giden kazın açtığı hava boşluğuna, arkadan gelen kazın düşmesiymiş. Bilim insanları denek kazların ayaklarına çipler takarak kaz davranışlarını izlemişler. Kazların havada V biçiminde uçtuklarını, önde giden kaz kanat çırpmaktan yorulunca arkaya geçtiğini fark etmişler.

         Okyanus üzerinde ilerleyen kazların, okyanusun ortasından sonra sayılarının azaldığı fark edilir. Okyanusun bu bölgesinin altı incelenir. Uzun yıllar önce okyanusun bu bölgesinde bir ada olduğu fark edilir. Kazların yıllar, yıllar önce burada dinlendikleri, tespit edilir. Azalmalarının sebebi anlaşılır.

         ŞİMDİ; DAVRANIŞ BİLİMİ İNSANLARI NE İLE UĞRAŞMAKTADIRLAR? “TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ” ÇALIŞMALARINI GERÇEKLEŞTİRDİKLERİNİ DÜŞÜNMEMEK İÇİN AKILSIZ OLMAMIZ GEREKİR.

         Düşüncesiz, akılsız dediğimiz canlıların davranışlarının insan davranışlarıyla bire bir ötüşmesini bekleyemeyiz. Ancak benzerlikler kurabiliriz.

         Toplumların hangi konularda duyarlı olduklarının tespiti yapılarak; duyarsızlaştırılacak konular, yıllar önceden toplum mühendislerinin projeleri olarak ele alınıp gerçekleştirilmesi olası bir iştir.

         MEDYA diyerek adlandırdığımız, yazılı, görsel yayınlar, fısıltı gazeteleri, yurtlar, yuvalar, fabrikalar, yaşamın her alanına hükmeden araçlar kullanılır. Tv’lerde pempe diziler, gazetelerde uyduruk haberler, TARAFSIZLIK adı altında; taraflı şırıngalamalar.Taraf olmayan, bi taraf olur zehirleri ile uyutulan, duyarsızlaştırılan bir toplum yaratmak, kimin işine yarar?Dünyayı kendi egemenliği altına almaya çalışan egemen güçleri besler büyütür.

         “BALIK SUYA NE KADAR MUHTAÇSA; DÜNYA DEVLERİ; KÜÇÜK DEVLETLERİ SÖMÜRMEYE MUHTAÇTIR.”

         Bunun için; öğreteceksiniz, duyarsızlaştıracaksınız, yöneteceksiniz.

ÖRÜNTÜDEN, GÖRÜNTÜYE

        İnsan yaşamı örüntüler içinde devinimlerdedir. Yaşamın örüntüleriyle, dolu dolu geçen zamanımız; sağlıklı ve anlamlı görüntüler yaratmaya çalışırız.

         Sizlere örgü ve görgü dersi vermek gibi bir hedefim yok. Ancak; ülkemizdeki siyasal çalışmalara yön veren siyasi partilerin, iktidar ve muhalefetin inatlaşmaları sonucu ortaya çıkacak yeni örüntü ve görüntülerin; ülkemizin sosyal, siyasal ve ekonomik yaşamını nasıl etkileyeceğini zaman içinde nasıl biçimleneceğinin ön kestirmesini yapmak zor bir iş değil.

         Örüntü kavramına uzaktan değil yakından bakarak yolumuzda ilerleyelim. Örgü çeşitlerinden birkaç örnek alalım. Söz gelimi; düz, tersten yüz, haroşe, pirinç, çifte pirinç, lastik, Selanik, saç… örgüleri olarak sıralamak olası.

         Yukarıdaki örgü çeşitleri kullanılarak sele, sepet, köfe, takke, çorap hırka, atkı, kaşkol, perde, bere, kamuflaj  bere…gibi giysiler, araç  ve gereç   üretmek mümkündür.

         Ulusal Eğitim sisteminin yeniden biçimlendirilmesi çalışmaları Türkiye Cumhuriyeti devletinin ülkesi ve milletiyle  bölünmez bütünlüğüne yönelik çalışmaların yeniden örülmesi anlamındadır.  Yeni örüntülerin kendi içinde çeşitli açmazları da içinde barındıracağı açıktır.

         T. B. M. Meclisince kabul edilen yeni yasanın zaman içinde ne götürüp getireceğini hep birlikte artı ve eksilerini göreceğiz. Bir ülkenin eğitim ve öğretim yasalarıyla sık sık oynanması, gençlerimizin sağlıklı bir eğitim ve öğretim almasını engelleyeceği açıktır.

         Bilge insanları söylemiyle; Eğitim ve öğretimin sonuçlarını ancak 30 ile 50 yıl arasında görmek mümkün. Bu duruma eğitim ve öğretimin yeniden yeniden örgütlenmesi, her gelen siyasi iktidarların kendilerine göre örgün eğitim(, belirli yaş grubundaki ve aynı seviyedeki bireylere, amaca göre hazırlanmış programlarla okul  çatısı altında yapılan düzenli eğitimdir. Örgün eğitim, okulöncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarını.)belirlemeleri, yaygın eğitimi(Millî Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim, halk eğitimi merkezlerinin gözetiminde veya iş birliğinde özel öğretim kurumları mevzuatı dışında açılacak kurslarla ilgili yönetim, eğitim-öğretim, üretim, rehberlik ve denetime ilişkin usul ve esasların) temellerini de, sarsacaktır.

         Yasaların isimlerinin değiştirilmesini hiçbir önemi yok. Asıl olan yasalara hayat verecek olan ders proğramlarında hedeflenen amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığına bakılır. Uygulamalar sonucunda ortaya çıkacak, hoş ve nahoş durumları şimdiden görebilmek önemlidir. Şimdiye kadar, var olan yasalara rağmen; toplumumuzun etnik, dini ve felsefi bir çözülmenin olmadığı kutsal günlerin kutlanmasında ve yaşanmasında sorunlar yaşanmadığı açıkça görüldü.

         Ülkemizin doğal ve demografik yapısından kaynaklanan bölgesel farklılıklarımız, dini inançlarımız, gelenek, görenek farklılıklarımız, etnik zenginliğimiz egemen güçlerce, kendi çıkarları için,  kullanılmayacağı anlamını taşımamalıdır. Kışkırtmalarla birlik ve bütünlüğümüz dinamitlenebilir. Sınır komşularımızda bunun örneklerini gördük ve görüyoruz.

         Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekası için, eğitim sistemiyle sık sık oynanarak yapılacak yeni örüntülerin sonucu başımıza çeşitli renk ve boyda kıl çoraplar ve  takkeler örülüp, örülmeyeceğini hep birlikte göreceğiz *İ DURAK İ*.

        

 

PARTİ DEDELERİNE

        Her insan topluluğunun kendini geleceğe taşıması, siyasi ve ekonomik birlik ve bütünlüğü koruyabilmek için; damarlarındaki, asil kanı hücrelere taşıyan ana ve kılcal damarlar vardır. İnsan toplulukları kendi kurum ve kurallarını kalıcı kılmanın yolu, kendilerine yol gösterenleri güzel örnek alarak, bu güzel örneklerine tutum ve davranışlarıyla, özgürlük, eşitlik, adalet ve inançla, katılım paylaşım ve katlanmaları gerçekleştirme çalışmalarında bulunurlar.

         Doğu toplumlarıyla batı toplumlarını bir birinden ayran temel özelliklerin başında; toplumlarını yönetmenin yöntem farklılıklarından kaynaklanır.

         Toplum yönetimindeki; katılım, paylaşım ve katlanmanın nasıl olacağına kimin veya kimlerin karar verdiğine bakılır.

         DÜRÜST yönetim ilkesi; dürüst, katılım, dürüst paylaşım, dürüst katlanmayı ister. Eşit katılım, eşit bölüşüm, eşit katlanma gerektirir. Adil adalette;  dengeli davranış, dengeli söyleyiş, dengeli yiyiş vardır. Dürüstlüğün, içini doldurduğu bu yönetim biçimine DEMOKRAT YÖNETİM adı verilir. Halk için, HAKK’ça yapılan bu yönetimi evrensel adına DEMOKRASİ diye tanımlanır.

         Torunlar, dedelerine, dedeler torunlarına güzel örnek olmak zorunluluğu vardır. Babalar, babalarından aldıkları güzellikleri çocuklarına taşırlar. Parti üyeleri, liderlerinden aldıkları sağlıklı iletileri sokaktaki vatandaşa aktarmaya çalışırlar. Üyelerini ikna edemeyen liderler(ÖNDERLER, DEDELER, VELİLER, PİRLER….) Evliyalar arasına katılamazlar, tarihin sahnesinden silinip giderler.

         Osmanlı Devleti’ni yöneten padişahlardan arka arkaya kaç tanesini sayabilirsiniz?  Üç, beş tanesinden ilk aklınıza gelenlerin temel özelliklerini bir inceleyiniz. Adaletli, haksızlıklar boyun eğmeyen, fatih, yenilikçi, atılımcı kahraman olanlarını hemen aklınıza gelir.

         Türkiye Cumhuriyeti Devletini bizlere emanet eden Devlet başkanlarımıza ve siyaset adamlarını sıralayınız dediklerin de;

         Mustafa Kemal Atatürk, ismet İnönü, Celal Bayar, Süleyman Demirel,  Bülent Ecevit hemen aklınıza gelir sanırım. Bunu sebeplerini sizlere sayacak değilim.

         Benim asıl sizlere iletmek istediğim; Liderliğine soyunduğunuz kitlelere güzel örnek insan motifleri sizde olması gerekir. KABURUNUZ ÇIKINCAYA, ÖLÜNCEYE KADAR, İNADIM İNAT, SURATIM İKİ KANAT DİYEREK, KENDİNİZİ VE SİZE GÖNÜL VEREN İNSANLARI GERMENİZE GEREK YOK.

         Dede dedeliğini, baba babalığını, ana analığını, ebe ebeliğini, nine nineliğinin kadrini ve kıymetini bilmelidir. Kendini temsil edecek nesiller yetiştirmeyi, onların muhalefetine katlanmayı bilmelilerdir.,

         Sözüm; Köyde, kasabada, kentte, tüm ülkedeki siyaset dedeleri kendilerine yeniden çeki düzen vererek, nesiller arasındaki güven ve işbirliğine katkıda bulunmaları en güzel ve makbul bir insanlık ibadeti olur.

         SON DEM;

         “YİĞİT GÖLGESİNDE YİĞİT, ÇINAR GÖLGESİNDE SÖĞÜT YETİŞİR.(anonim)” *İ DURAK İ*

 

 

          

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home