Çarşamba, Ocak 30, 2013

KÖPÜRTÜLMÜŞ YAŞAM İNCİLERİ


Yaşama Anlam Ve Boyut Katan

İKİ ŞEY

İki şey 'Kalitesiz İnsan' ın özelliğidir :
1- Şikayetçilik
2- Dedikodu
İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer :
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek
İki şey yanlış yapmanı engeller :
1 - Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
2- Hak yememek
İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalığı)
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)
İki şey insanı 'Nitelikli İnsan' yapar :
1- İradeye Hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak
İki şey 'Ekstra Değer' katar :
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek
İki şey geri bırakır :
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik
İki şey kaşif yapar :
1- Nitelikli çevre
2- Biraz delilik
İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar :
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak
İki şey başarının sırrıdır :
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendini güncellemek
İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır :
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık
İki şey milyonlarca insandan ayırır :
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek
İki şey gelişmeyi engeller :
1- Aşırılık (mübağala, abartı, ifrat, tefrit,YAŞAM İLKELERİNİN KÖPÜRTÜLMESİ )
2- Felakete odaklanmış olmak
İki şey çözüm getirir:

 

1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak) “

         Yukarıda ki saptamaların tümü derlemedir. Her insandan bu saptamalara uymasını beklemek safdilliktir. Sana göre önemli olan iki şey başka birine göre sığ, basit düşünce ve davranışlar olarak algılanabilir.

         Zamana göre değişen değerler sistemi insanın bakış açısını, farkındalıklarını, hak kavramının anlam ve önemini yitirip, işi lafazanlık ve gevezelikle, muhabbet tellallığıyla gemisini yüzdürüp, etkili ve yetkili makam ve sıfatlara sahip olabilirler,

         Sizlerde girişim ruhunu yitirmiş, cesaretsiz, pısırık, çekingen tavırlar içinde ah vah ederek ömrünüzü tüketirsiniz.

 

“2011 Türkiye'sinde fiil çekimi


BEN ............ Uyuyorum                         UYANDIĞINIZDA
SEN ............ Uyuyorsun
O ............ UYUMUYOR                                         BEN……………   YATAKTA
BIZ ............. Uyuyoruz                                         SEN…………….. SOKAKTA
SIZ ............. Uyuyorsunuz                                   O…………………ŞAFAKTA
ONLAR ........ UYUMUYORLAR                              BİZ…………YAKINMAKTA
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    
                                                                               ONLAR…KALKINMAKTA”     

KÖPÜKLÜ DÜŞÜNCELER İÇİNDE KALINCA KENDİNİZİ, KÖPÜK BANYOSUNDA SUSUZ BULURSUSNUZ.

 BU

DURUMDA; BEN ……NE YAPABİLİRİM?

                     SEN……NE YAPABİLİRSİN?
                     O……….ÇOK ŞEY YAPABİLİR?

                     BİZ…..NE YAPABİLİRİZ?

                     SİZ…..NE YAPABİLİRSİNİZ?

                     ONLAR….. HERŞEYİ YAPABİLİRLER? SEVR SEVDALILARINA 

                                                                                                       *İ DURAK İ*

KÜFÜR VE KAFİR

        Bu başlık neyin nesi? Şimdi nereden çıktı bu? Yeri ve zamanı mı? Yazmak, okumak, ayrı bir kavramlar. Okuduğunuzu anlamak, anladığını anlatmak ayrı beceri ister.  Yaşadıklarınıza bir anlam katmak, değişik darbelere karşı, metanetli olmak ayrı bir beceri ve kültür ister.

            Kendimde bunları görebiliyor muyum? Bu konuda kendine çok güvenmek ve yüksekten atmamak gerekir. Yöneltilen eleştirilere olgunluk ve anlayışla karşılanmalıdır.

            Dilimizde kullandığımız sözcüklerin kökenlerine baktığımızda; öz Türkçe sözcükler, yoz Türkçe sözcükler, değişik dillerden edindiğimiz sözcükler bulunmaktadır. Bu bağlamda tarihin derinliklerinden bu güne birlikte yaşadığımız kültürlerden etkilenmemek olası değil. Dilimize aktarılmış, kullanılagelmiş sözcükleri, günlük konuşma ve yazılarımızda kullanıyoruz.

            Özellikle Türklerin İslamiyet’i kabulünden; İS.750 yılından bu güne haşır ve neşir olduk. Her dilin, kendi sözcük yapıları vardır. Söz gelimi, eklemeli diller, sondan eklemeli diller… diyerek kendi içinde bir oluşumu vardır.

            Bizim dilimizde; kök sözcüğe, sondan eklemelerle binlerce sözcük türetmek mümkün. Arapça sözcüklerin belli bir kurala göre türetildiği bir gerçektir. Ben Arapça bilmem. Ancak seçebildiğim kadar örnekilyorum.

            Söz gelimi,  KTB kökünden;Katip, kitap, kütüp…, HSN kökünden, Hasan, Hüseyin, İhsan, KFR kökünden; Kefere, kafir, küfür, EDB kökünden; edip, ebebiyet, edep, MHR kökünden; maharet, muharrir.. .gibi sözcüklerin  türetildiği bir gerçek.

            YAZMA İLKELERİMİZ,

            Edebe mugayir sözcüklerin, yazım sırasında kullanılması genel ahlaki ve insani  kurallar sığmaz. Ancak Müstesnalar genel kuralı bozmaz.

            Esas konumuz; İşe besmeleyle başlayıp, insani ve ahlaki olmayan bir biçimde bitirenlere bir çift sözümüz olmalı. Ağzından dini, imanı, ahlaki, edep ve hayayı bırakmayanların; sözlerine mi bakalım?   Amellerine  mi ? Hangisini kendimize örnek alalım. Vatan, Millet, toprak, Ezan, bayrak diyerek yola çıkarak; Yolda çıkarına göre kutsal değerleri pazarlayanlara mı inanalım.?

            İnancımıza göre küfür, kafirlere, keferelere yakışır. Müslüman bir ülkeyiz. İslamiyet’in yaşadığımız coğrafyada yerleşip kökleşmesine yüz yıllarca göğüs germişiz. Halife ünvanı taşıyan padişahlarımız vardı. İnin sokaklara, girin kahvelere; herifçi oğlu Mişo; uçan kuşa, esen yele, okunan ezana, dalgalanan bayrağa, hızlı gitmeyen arabaya, sakin; kurallar uygun giden sürücüye, ağzı köpüre, köpüre  ana, avrat; sinkaf çekenlere ne diyelim? Sen çok yiğitsin mi diyelim?

            Vatandaş Abuzuddin, küfürbaz biridir. Kolu, komşunun canına tak etmiş. Adam erene de, durana da; uçan kuşa, yerdeki karıncaya, kadın ve kızlara küfür ediyor diyerek mahkemeye verilir.

            Küfürbaz mahkemede sorgulanır. Suçu sabit görülür. Karar yazım aşamasında; Duruşma salonun kapısı çalınır. Kapıyı çalan vatandaşa hakim sorar;

            Şikayetin nedir? Şikayetim yok Hakim bey!.. Size bir sorum var. Sorunuz nedir?

-          Eşim öldü. Kaynanamla evlenebilir miyim?

Küfürbaz, kapıda soru sorana dönerek, Hakim Bey!.. İşte ben böylesinin  a..sına, b..cısına küfür ediyorum diyerek küfür eder.

Hakim Bey; katibe seslenerek;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;

-          Suçu sabit görülen küfürbaz ABUZUDDİN, küfrü; yerinde, zamanında, ve hakkınca yaptığından BERATINA karar verilmiştir.

Şimdi konumuzun başına dönelim. Ulu orta çoluk çocuğun önünde; ana, avrat dinlemeden sözünü bilmeyenlere, halkın hakkını, çıkarını korumayanlara karşı, sen en iyisini bilirsin AĞAM mı diyelim. Usulü erkanı dahilin de sözü gediğine koymak gerekir.

                        Şımarıklık yapan halkı aşağılayan, kendini her şeyin üstünde görenlere karşı olmak, dik durmak; insan olarak hakkımız.

            Günümüzde haklı olmak yetmiyor. İşin sonunda haklı kalmak gerekir.

            “… Kimse bilmez, denizde senin algı dalgalarla boğuştuğunu. Asıl olan; Yolcuları sağ, salım   limana ulaştırıp, ulaştırmadığınla ilgilenir herkes…”Xsantos Kitabesinden   

MASKELİ YAŞAM

        İnsan içten davranışlarıyla çevresinde kabul görür. Öyle zamanlar vardır ki, içtenliğiyle sorgulanır, yargılanır ve infaz edilir.

         İÇTEN DAVRANMAK: İnsanın, insan ruhuyla, bedeninin sıcaklığıyla tüm duygularını çırıl çıplak ortaya sermesidir. Doğrudur, yanlıştır, ama tartışılır. Söz gelimi bir eğitimcisiniz. Sınıfa girdiğinizde çocuklarla iletişim kurabilmeniz, gençlerle konuşmak için, çocukça ve genççe düşünüp onlara göre tavır almak ve sesinizin tonunu onları okşayacak, onları esinlendirici olmalıdır.

         Çocuk ve gençtir diyerek onlara aldırmazsanız, sizin bir sahtekar bir insan olduğunuza hükmederler. İçtenliğinizin ölçüsüne göre size değer verirler.

         Sınıfı terk edip, sokağa çıktığınızda, durumlar değişir. Kendiniz, kendinizi tanıyamayacak kadar davranışlar içinde bulursunuz. Yüzünüzün renginden, taktığınız kravata, giydiğiniz ayakkabıya kadar, şekilden şekle girdiğiniz fark edemezsiniz. İçinde bulunduğunuz toplum bun sizden özenle ister.

         İÇTEN DAVRANMAK SİZE ZARAR VERMEYE BAŞLAR

         Doğruluk, dürüstlük adına, içtenlik adına kendi kendinize zarar vermeye başladığınızda, önce mideniz, sonra başınız, sonra tansiyon ve şekeriniz ve daha sonra kalbiniz bu duruma isyan eder.

         “İNSAN, UNUTKALIKLA(NISYANLA) SAKAT, BİR VARLIKTIR”

         TECRÜBE NEDİR? ALDATILDIKLARIMIZIN BİLEŞKESİDİR. Diyerek tanımlayanlar vardır. Yaşam sorunlarımızı çözme deneyimlerimizin sonunda elde ettiğimiz yeti.

         BED DURUM KURTARICILARINDAN DESTEK ALMAK

         Basit anlamıyla kendi, kendimize MASKLAR, BU MASKLARA UYGUN MASKELER TAKMAK GÜNÜMÜZÜ KURTARIR.

         SÖZGELİMİ;

         Eş maskesi, dost maskesi, vefakar anne, cefakar baba, babacan öğretmen, aslan gibi müdür, canavar gibi işadamı, adam gibi adam, jet gibi sürücü, bitirim adam, yardımsever insan, inançlı adam, iş bitirici, atılgan, girişken adam maskeleri sokaklarda caddelerde o kadar çok ki.

         SİZ HANGİ MASKEDEN ALMAK İSTERSİNİZ EFENDİM?

         Sokak birden hareketlenir. İnsanlar aynı yöne bakarlar. Ortalıkta bir çığlık, feryad…

         Yan yolda 18 sekizinde bir kız kaçıyor, bir delikanlı takip ediyor. Kızın ayağı taşa takılır yere düşer. Delikanlı kızın üstüne kapaklanır: Niye benden kaçıyorsun?

-         “SENİ SEVİRDUM BEN. SEVİYORDUM” Maskesiz aşklar ancak yoksullara hastır. Başka verebilecekleri şey yoktur.

-          

İNAT BU YA

 

BAK TIM Kİ;

Beyaz, siyaha- tavan, tabana- denizler, karaya İNAT.

Ayaklar, başa- ay, güneşe- yıldızlar, aya İNAT.

Dallar, köklere- ateş, suya- toprak, bulutlara İNAT.

 İnsan, gölgesine-arı, peteğine-yalan, gerçeğe İNAT.

İNAT BU YA

MASKELER TAKMADAN, BEN DE SİZLERİ SEVMEYE İNAT.

 

 

 

 

--

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home