"KALEM VE PİSLİK"
"Kaleminden pislik akıyor" muhteremlerin sözüdür. Kalemşörlere yapılabilecek en büyük hakarettir. Yarım yamalak bu kalem kullanmaya çalışıyoruz. "Kalem ve pislik " kavramlarını yan yana görünce alınganlık yapmadım. Ancak, kalem ve pislik üzerine nasıl bir yazı çıkarırım diye düşünürken aklıma bir Azeri yazarın 100 yıl öncesinde yazdığı " "KORKMİREM" şiirine takıldım kaldım.
İnsanın korkularını, sevdalarını, sevgilerini, aşklarını sözle dile getirmesi bir başka anlam ifade eder. "Söz uçar yazı kalır." İnsanın kalemini kullanarak duygu, düşüncelerini tabii olarak kalemle ifade etmek zorundadır. Kalemde ki grafit akmaz. Mürekkep akar. Mürekkep yapısı gereği bileşiklerden oluşur. Mürekkebin bileşimindeki renklerin mutlaka mavi, siyah olacak diye bir kural yoktur. Siyah zemine, beyaz, mürekkeple, beyaz zemine her türlü renk kalemin mürekkebi akıtılarak yazı yazılır.
Kalemden pisliğin aktığı benzetmesi, işin tabiatına aykırıdır.
Azeri yazar SABİRİ kendisine yapılan baskılara meydan okuyan "KORKMİREM" şiirini bu koşullarda yazar. "Azeri şair Mirza Alekber Sabir tarafından yazılmış şiir. Türklüğün birlik ve beraberliğini isteyen; cehaletle kıyasıya alay eden, Türk milletinin çağın ilerisinde bir zihniyete kavuşmasını dileyen, büyük hiciv şairi Mirze Elekber Sabir (Mirza Ali Ekber Sabir-Mirza Ali Ekber Sabir-Ələkbər Zeynalabdin oğlu Tahirzadə) bir Azerbaycan Türküdür
Yavuz Top Muhabbet serilerinin 6.sında türkü olarak söylemiştir.Tamamı şöyledir:
"ay balaaaaam...
tek başıma çıkirem men
dağlara bala dağlara bala dağlara
dağlara bala dağlara
yangını volkan görirem,
cin görirem, can görirem
mezarda hortlak görirem
bin türlü tufan görirem
gullili yaban görirem (gulyabani) korkmirem,
korkmirem bala korkmirem
ay balaaaaam...
şafak vakti düşürem men
çöllere bala çöllere bala çöllere
çöllere bala çöllere
kükremiş aslan görirem,
kan yiyen sırtlan görirem
dalgalı umman görirem,
can görirem, cin görirem,
mezarda hortlak görirem
bin türlü tufan görirem
gullili yaban görirem korkmirem, korkmirem bala korkmirem
ay balaaaaam...
bu korkmamazlığım ile bu korkmamazlığım ile
vallahi bala, billahi bala, tillahi bala
harda bir softa görirem,
harda bir yobaz görirem,
harda bir molla görirem korkirem,
korkirem bala korkirem
dalkavuk fikirlerinden, riyakar zikirlerinden
korkirem bala korkirem bala korkirem
korkirem bala korkirem." Mirze Elekber Sabir
100 yıl öncesi sözün gerçeği bu. Şimdi bu şairin kaleminden neler akmış? Türk Milletinin birlik beraberliği mi yoksa pisik mi akmış sayılır *İ DURAK İ*.
KALEMden alimin gözyaşı akar Kalemle pislik yan yana bile gelmez.
İNSANLAR VE BAŞAKLAR
Düşün insanlarının, düşünceleri derinleştikçe onlara ulaşmak zorlaşır. Zorlaşma kavramını bilgiye, beceriye, insana hizmet yolunda ki engelleri, anlayan ve çözümler üreten bir insanın devinimleri olara algılamalıyız. Zorlanmalarımız, yaşamın tuzu, biberi ve sosudur. Zorlanmadan yaşayanlar Miras yedilerdir. Onlar için en büyük zorlanma uykudan uyanmak, elini yüzünü yıkamak ve bugün nerde nasıl miras tüketeceğim kaygısındadırlar.
Her siyasi iktidar kendi zenginini yaratır.
Ortadoğu coğrafyasına bir bakınız. Kaç tane demokratik, laik bir ülke var? Bulamazsınız ki. Türkiye'mizin yakın ve uzak komşularına bakınız. Hepsinde Baskı rejimleri hüküm sürmektedir. Bu ülkeler, kanlar ve alevler içindeler.
Dün kendilerinden insan hakları ödülü alan, iktidar sahipleri, bugün onlara haddini bildirmekten dem vuruyorlar. Onlar ne yapıyorlar? Kuzey Irak'ta yuvalanmış terör odaklarına kucak açarak, Suriye topraklarında barınmaları için eğitim alanlarının tahsisi ettiğini öğreniyoruz.
Bu gün dersim olayını ağzına dolayanlara hatırlatalım. Atatürk Devrimlerinin Anadolu'da kökleşip gelişmesine kimler karşıdırlar? İç ve dış SEVR'ciler. İstediklerine kavuşamayan SEVR hayranları, LOZAN BARIŞI'NI içlerine sindiremediler. İçlerindeki ahır sularını, Anadolu kırsalındaki ki aşiret, tarikat, şeyh, şıh, etnik yapı, bölgesel farklılıkları kullanarak, küçüklü büyüklü 32 isyan çıkarmışlardır.
32 iki büyük ve küçük isyanın tetikçileri ve finansörleri kimlerdir? Kendilerine karşı Kurtuluş Savaşı verdiğimiz; İngiliz, Fransız, İtalyan ve Ağa babaları ABD.
Anadolu'muzun doğusundaki demografik yapılanmayı bilmeden atıp savuranlar havanda su dövmektedirler. DEVLET POLİTİKALARIYLA, SİYASİ PARTİ politikaları farklıdır. KURTULUŞ SAVAŞI SONRASI DEVLET POLİTİKASI;
"YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ"TIR.
TÜRKİYE CUMHURİYETİDEVLETİ, bu politik HEDEFE koşarken, engellere karşı tavizsiz davranmak durumumdadır. Kendi kaderini kendi belirleyen TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ elbette kendi yurt içi güvenlik ve asayiş önlemlerini kendi eliyle kurdurduğu siyasi iktidarlar gerçekleştirecektir.
Bu gün iktidara sahip olanlar, Cumhuriyetin temel değerleri üzerinden, makam ve mevkilerine sahip olmuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel kurumlarının içlerini boşaltıp, kendi sanal değerleriyle bu alanları doldurmaya çalışanları, YÜCE TÜRK ULUSU başı eğik(olgun) bir şekilde izleyip gözlemektedir.
Halk; "HAVALANMA TELLİ TURNAM, SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR." Diyerek yanıtlayıverir.
SÖZÜN SONU:
"İnsanlar başaklara benzerler,
içleri boşken başları havadadır,
içleri doldukça eğilirler."
Montaigne
"İNEĞİ CEPTE TAŞIMAK"
İnek kavramı değişik anlamlarıyla insan yaşamında yerini alır. İnek biyolojik anlamda; doğurmuş dişi sığır. Sosyal anlamda İNEK; VERİMLİ, ÜRETKEN, ÇALIŞKAN… Argoda; Boş işlere kafa yoran, işe yaramaz, kendini işe veren ama beceriksiz gibi anlamlar yoklanan geniş anlamlı bir kavramdır.
İnsan özellikleri itibarıyla yaratıcı ve üretici, yakıştırıcı, yatıştırıcı, ikna özelliklerini kullanabilen üstün bir varlığız. Bu özelliklerimizin yanında; karıştırıcı, vesveseci, yakınıcı yönleriyle de, yaşadığı sosyal çevredeki yerini bulur.
Zorluklar karşısında, işin kolayına kaçmayı, zor gelen işler karşısında; işi başkasına yıkmayı başarırız. Çok başarılı olduğumuz bir başka özelliğimiz;olur ve olmaza baş sallarız.
İnsanın başını salmasının karşı insanlarda ne anlama geldiğini kestirmek zordur. EVET anlamındaki baş eğme; onaylıyorum, inanıyorum, katılıyorum, biat ediyorum..demektir. Başı geriye itmek; karşıyım, olmaz, asla, katılmam katlanamam, inanmam… anlamındadır.
Asıl olan şudur. Siyasal, toplumsal, insani, ahlaki adaleti konularda başı dik tutmak çok anlamlıdır. Başı dik tutmak; akıllı, bilimsel, insani ve adaletli, kendine ve içinde yaşadığın topluma karşı dürüst davranmak anlamını taşır.
Sıkça karşılaştığımız, insan davranışlarındandır. Pazarda sokakta. Şimdilerde biraz azalma eğilimizde. Kredi kartları sağ olsun. Bir dosta selam vermeğe gelmez. Ben cüzdanı evde unutmuşum, benim kartımın limiti bitti, estek, köstek hastane hastam var, pazar param yok nağmeleriyle karşılaşmayanınız var mı?
Olmaz yerde, olmaz zamanlarda karşımıza çıkan bu durumlar; insanın yaşama tutunmasına olumsuz etkileri olmaması düşünülemez. İnsanların işini görsen bir türlü, görmezsen bin türlü. İşini görsen enayi dümbelek, ,inek olursun. İnsanın sıkışığını gidermezsen bin türlü varlık adıyla anılırsın.
Sözün özü; kendi sorunlarımızı başkasına yıkmadan yaşamanın erdemini yakalamak gerekir. Olur olmaz zamanda, olur olmaz yerde, eş ve dostlarımızın canını sıkmamak için, tetbiri elden bırakmamak gerekir.
Erenlerin bu konulara yaklaşımı; "ZEMHERİDE YOĞURT İSTEYEN, İNEĞİNİ CEBİNDE TAŞIR."özlü sözü, sözü bitir.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home