Pazartesi, Ocak 28, 2013

İMAM GAZALİ'Yİ TANIYALIM

        Toplumların ilerleme, barış ve huzurunun sağlanmasına hizmet edenlere ulu kişilere; evliyalar, bilgeler, mürşitler, prometeler… diyoruz. Bu gün sizlere tanıtmaya çalışacağım kişinin ismi hoşunuza gitmeye bilir. Dini görüş ve insanlık düşünceniz farklı olabilir. Farklılıklarımız, bizim toplumsal zenginliğimizin güzelliğidir. Farklı yaklaşımlara saygı, tahammül büyük bir erdemdir.

            İmam Gazali: “Asıl adı Ebû Hâmid Muhammed olan İmam-ı Gazali. Horasan bölgesinde Tus şehrinin Gazale köyünde 1058 yılında dünyaya gelir. 1111 yılında ise dünyaya veda eyler. İslâm dünyasında Hüccetü'l-İslâm (İslâmın ispatlayıcısı) olarak tanınan İmam-ı Gazâlî, Selçuklu döneminde yaşamış, İslama yönelen hücumlara, dine yapılan taarruzlara karşı müdafaalarda bulunmuş, dinin anlaşılması için tartışmaya açılmış olan meselelere çözümler getirmiş bir müceddiddir, dinin yenileyicisidir.

            Müslümanları ahlâkî eğitime tabi tutmuştur. İmâm-ı Gazalî'yi halka tanıtan hacımca küçük, fakat tesiri bakımından büyük olan eseri Eyyühe'l-Veled olarak bilinen ve dilimizde Ey Oğul şeklinde bilinen eseridir.

            Birçok dünya diline çevrilen, UNESCO tarafından da yayınlanan Ey Oğul, batıda ve doğuda okuma rekoru kıran bir eserdir. "Müslümanın yirmi dört saati" demek olan bu kitap, ayrıca bir öğüt ve nasihatler bütünüdür.”

            Müslüman bir ülkenin insanı olarak, dünya dillerine çevrilen ve okuma rekorları kıran bu kitabı yazarı hakkında ve düşüncelerini yaymak tanıtmak biz eğitimcilerin sorumluluğu olsa gerek.

            Toplumları içinden kemiren ve çürüten  boş düşünce ve davranışlara  bakmadan, toplumun çağdaşlaşmasına hizmet eden eylemlerde bulunmak ibadetlerin en kutsalı sayarım. Şimdi bu güzel insanın” Eyyühe'l-Veled(EY OĞUL)” ESERİNİDE YERE ALAN DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞLARA BİR GÖZ ATALIM.

EY OĞUL !.. * Allah'tan kork.  * Babana itaat et. * Boş sözden uzak dur. * Ağırbaşlı ol.     * Herkese hoşnut davran. * Ortayolu tut. *

Toplantılarda şunlara dikkat et :

               

 1. Uğradığın bir toplantıda yer alanların üzerine dikilip durma.

2. Sokak ve caddeleri meclis gibi kullanma.

3. Dükkânları sohbet yeri olarak seçme.

4. Fikrî tartışmada kendini haklı çıkarmak için inat gösterme.

5. Edep ve terbiyesini yitirmiş patavatsız kimselerle tartışma. Bir hüküm verirken "şahsî görüşümdür" de.

6. Birşeyi veya bir adamı överken aşırıya gitme.

7. Bir mecliste oturmak istediğin zaman bağdaş kurup otur.

8. Sakın parmak çatlatma

9. Sakalınla oynama

10. Yüzüğünle meşgul olma.

11. Oturduğun bir yerde, bulunduğun bir toplulukta dişlerini kürdan ve benzeri şeylerle temizlemeye kalkışma.

12. Burnunla oynama

13. Parmağını burnuna sokma.

14. Yüzüne sinek konarsa yavaşça onu kovmayı ihmal etme.

15. Esnememeye dikkat et.

16. Halkın seni hafife alacağı söz ve davranıştan sakın.

17. Bulunduğun topluluk yol gösterici olsun.

18. Sözlerin çok kıymetli bir nesne gibi paylaşılsın.

19. Güzel sözlere kulak ver.

20. Konuşulan bir sözün tekrar edilmesini isteme. Bu, onu dinlemediğini gösterir.

* Şu kadından uzak dur. * u kadınla da hayatını kur. * Fırsatları kaçırma. * Soysuz adamlarla tartışma. * Az kelime ile çok şey anlat.* Evlenmek istediğin kızı iyi seç. * Dostunu iyi seç.* İnsanları iyi tanı.* Fitneden sakın.* Fazla konuşma.* Kendinden fazla söz etme.

* Konuşurken şu noktalara dikkat et:

Ey oğul!

1. Söz verdiğinde onu mümkün olduğu ölçüde yerine getir.

2. Konuştuğunda ancak doğruyu söyle.

3. Sağırlara seslenir gibi konuşma.

4. Dilsizlere hitap eder gibi sesini kısma.

5. Makbul söz söyle, güzel konuşmaya çalış.

6. Seni dinleyenin olduğu takdirde konuş.

7. İlgi duyulmayan yerde konuşma.

8. Halkın kabul etmeyeceği ve garip karşılayacağı olaylardan söz etme.

9. Bazı sözleri devamlı olarak tekarlayıp durma: "Yani, ondan sonra, evet evet evet, hayır hayır hayır," ve benzeri gibi...

 

*Büyüklerin sofrasında dikkatli ol. * Gözü aç ve savurgan olma .* Nimetlere şükret.* Fakirlere ihsan et.* Sadakayı gizli ver.* Tamahkâr olma.* Salih insanların sohbetinde bulun.* Dargınları barıştır.* Merhametli ol. Anne-babanın rızasını al.* Yakın akrabalarına iyilikte bulun.* Âmâ akrabana iyilik et.* Hocana hürmet et. * Kardeşinin ayıbını gizle.* Hayırlı işlerde devamlı ol.* Anne babana karşı gelme.*…* Arkadaşlık hukukuna riayet et .* Hasta ziyaretine git. Cenazeye katıl.”

            Yıldız önermeler olarak aldığımız bu düşünceler, birer davranış ölçüleridir. Bu önermelerin açılımlarına girmeden İmam Gazali’yi tanıtmaya uğraş verildi. *DURAK İ*

“…İKİSİDE  REZİL…”

        Bu gün, 20 şubat Pazar. Güneş burçtan burca koşuyor. Balık burcu varışında güneş, halk dilinde bu güne; “CEMR”  veya cemre düşmesi adı verilir. Bir bakıma havanın, toprağın ve suyun ısınmaya başlamasının işaretleridir. Baharın müjdecileridirler cemreler. Kim ne diyorsa, desin? Doğanın kendi içindeki devinimlerinin bir göstergesidir.

                Doğa kendi içinde ısınmaya başlamışken, Ortadoğu Halkları’nın kendi diktatörlerine meydan okumaları, ülkemizdeki aymazlara da bir ders olur.

Ülkemiz halkı, GENETİĞİ BOZULMUŞ BESİNLERLE beslenerek, genetiği bozulmuş bir toplum yaratılmaya çalışılmaktadır. Sözde çağdaş, kalkınmış, ve ilerlemiş ülkeler değimiz dünya canavarları; Türk halkının ve tüm geri kalmış ülkelerinin kanını, iliğini, kemiğini sömürerek vampirlik yapmaktalar.

                               Toplumumuza bunları anlatmakta zorlanan, muhalefet partileri, varlık-yokluk şavaşının içine sürüklenmekteler. İktidarın ekmeğine yağ süren çıkışlarıyla kendi zeminlerinin, kafalarını da karıştırdıklarının farkında değillerdir.

                Siyaseti, halkın sorunlarına çözüm bulma aracı yerine, iktidarlarını kökleştirmenin, kendilerini iktidarda tutacak yasaları, açılım, saçılım, torba, çorba yasaları çıkarma çalışmalarıyla yasamanın hakkını verdiklerini  düşünmüyorum.

                Bastırılmış basın, besleme basın, taşlama basın, haşlama basın diyerek özgür basının canı çıkarılmıştır. Sabah akşam evlenme proğramları,insanlarımıza pembe hayaller yükleyen, kan kusturan diziler.  Sağlıklı yaşamları karamsarlığa ve umursamazlığa yönelten yayınlar kime hizmet eder?,

                Gelir grupları arasındaki uçurumlar, insanların aklını başından çıkarmakta. Kara yollarındaki trafik kazalarında; hava ve yol durumlarını düşünmeden gaza basan, kavşakları görmeyen görme engelli magandalara ne diyelim?

                Baharı mevsiminde; bol yağışlı, yalanlı, hızlı esen bahar rüzgarları, siyası yalan rüzgarlarının önünü kesebilecek mi? Yön seçmeden. Kıran kırana pehlivan güreşleri gibi, birbirini kesmeye çalışan milletvekili aday adayları. Siyasi partilerin genel merkezlerindeki artistik gösterilerini izleyeceğiz. Kim kime ne kadar yalakalık ve şaklabanlık yapacak?

Meydanlar al yeşil, sarı, kırmızı, mor,  gök kuşağı bayraklarla süslenecek gözleri kör etmek, akılları yok edip insan kalabalıklarıyla halkımızı yanıltmanın bin bir türlü şeytani yolu deneme zamanıdır.

KİŞİSEL ÇIKARLAR, KURUMSAL ÇIKARLARIN, PARTİ ÇIKARLARI, ÜLKE ÇIKARLARININ ÖNÜNE ÇIKARILACAKTIR. SONUN SONU;” VATAN VE MİLLET SAKARYA…”ÇIKARLAR MEV-ZUİ BAHİS OLUNCA, VATAN VE MİLLET SONRA GELİR.. ÖNCE GEÇİM SONRA SEÇİM.

Sözün tam burası ;CAN YÜCEL Rahmetliden;

“Ne yormak istedim seni.

Ne de yormak kendimi.
Çok çalıştım
   Gitmeye de kalmaya da… 

İkisi de aynı acı.
...İkiside rezil..
Daha öncede gitmiştim
Ama böyle kalarak değil..."

 

               

 

İÇİN İÇİN…

“İçlendiğim günler oldu.  Bozulduğum şeyler oldu.  Hiçbirini yansıtmadım,
Konuşmaksa bi hayal oldu.
Üzülmem mi, bozulmam mı ? kırılmam mı? darılmam mı? Of Kadersiz miyim, neyim?
Oyuncağın mıyım neyim?

Of of kömür gibi yanıyorum of of”  

Bu şarkı sözleri aklıma takıldı 2011 yılının ilk pazartesi sabahı. İçin için yanmaktır yaşamın özü. İçin için yanmayan kömür çevresine ısı vermez. İçin için yanmayan fırındaki tuğla, çömlek, seramik en küçük nem ve gamda dağılır, yok olur.
“Ayıp mıdır seviyorum of of. Hislerimle oynuyorsun,
Gırgır geçip duruyorsun
Neden böyle yapıyorsun of. Of of kömür gibi yanıyorum.
Of of ben derdimi biliyorum
Of of düşlerime giriyorsun.”

İnsanın; eşini, işini, aşını sevmesi, vatanı, milleti uğruna ölmesi, tüm insanlığa, doğaya kendini adaması, evrenin gizemini araması, görmediği, yaşamadığı güzellikleri düşünmesi, içinden geldiği gibi yaşaması, davranması, hislenmesi, ağlaması, üzülmesi, yaşadığı coğrafyanın geleceği hakkında kaygılanması suç mudur?

“Bi girdin mi çıkmıyorsun, neden böyle yapıyorsun of??????????????????????????
Ben sadece gölgen oldum
Dur dediğin yerde durdum
Beş para etmez dünyada, Güvendiğim bir sen oldun.
Olan yine bana oldu
Sana bir gün daha doğdu of
Kadersiz miyim neyim? Oyuncağın mıyım neyim ????????????????????????
Of of kömür gibi yanıyorum
Of of ayıp mıdır seviyorum. Of of hislerimle oynuyorsun, gırgır geçip duruyorsun ,

 Neden böyle yapıyorsun of????????????????..”

İçin için yanarken, dışım buz gibi.  İkiliklerin, düşmanlıkların, hır ve öfkenin körüklendiği bir yaşam ortamında; insanların içine atılan kin ve nefret tohumları ayrık otu gibi, kanser hücreleri olup, canımız yakıyor, içimiz burkuyor.

         Tüm inançlarımız çürüyor, herkes başımıza inanç tüccarı, demokrasi havarisi, onkolog kesiliyor. Çaresizlikler içinde kıvranan insanlarımız, tilkinin üzümlere bakıp bakıp, ağzının suyu akarak; “Daha bunlar gök, olmamış…” diyerek kendini avutmasına benziyor geçen yıllar.

2011 yılı içinizdeki yangınların söndüğü, yürek acılarınızın dindiği, tüm hayallerinizin gerçek olduğu bir yıl olsun.

Gülşen’in şarkısından yola çıktık. Şarkılar kadar anlamlı bir yaşamınız olsun yarınlarınız.

 

 

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home