Pazar, Ocak 27, 2013

İKİ (2) EL VAR Kİ

“Eller var. Hep almaz, ama hep verir.
İddialı değildir, fakat kararlıdır.
O elleri herkes ortalarda görmez.
Muhatabının gözüne sokulmaz.
Alkışı hak edeni alkışlamaktan çekinmez, fakat kendisi alkış istemez.
Verirken görünmemek için köşe bucak saklanır.
O eller, bir Allah'tan ister, başkasından istemektense taş kesilmeyi tercih eder.
Fedakâr eller o eller.

Eller var. Sürekli bedduaya durur.
Bedduaya duran, suizanna ayarlı, kara yüreklere bağlı eller bunlar.
Armudun sapı der, beddua eder.
Üzümün çöpü der, beddua eder.
Kusursuz kadı kızı arar, fakat kendisi pür-taksirdir.
Herkese beddua için açılan bu uğursuz eller, herkesin ellerinin kendisi için duaya kalkmasını bekler.
Bunu bulamadığında da yumruk olur, sağa sola saldırır.
Haddini bilmez, kadir bilmez eller.

Eller var. Sürekli duaya durur.
Peygamberlerin ellerinden bir hisse kapmıştır.
Dostlarına değil sade, düşmanlarına bile duaya durur.
Sevdiği güllerin dikenleri tarafından kanatılınca, gülü kökünden sökmeye kalkışmak gibi bir cinayet işlemez bu eller.
Aksine, gülünü sevdiği için, kendini kanatsa da, dikenini de sever.
İçinde hayır olan bir yüreğe bağlı eller bunlar. İçinde umut ve sevgi olan bir yüreğe bağlı eller…

Ellerinize bakın, kendinizi tanıyın!
Zira onlar, sizin aynanızdır.” M. İSLAMOĞLU

Elerimiz, bizim ellerimiz. Kiriyle, yağı ve pasıyla, nasırlı ellerimiz. Kendi geleceğimizi kucaklayan, kaderde ve kıvançta duaya kalkan,  Kendi başarısızlıklarımızda bedduaya kalkan, etrafı kırıp döken ellerimiz. Ellerimiz kaderimiz, ellerimiz ömrümüz. Ellerimiz bizi toprak kılan, varlıkta, darlıkta bizi biz yapan ellerimiz.

Bir türküdür dillere destan;

” Döndüm daldan düşen kuru yaprağa, seher yeli dağıt beni kır beni, götür tozlarımı buradan ırağa.

Ayın şavkı vurmuş sazım üstüne, gel ey hilal kaşlım dizim üstüne. Söz söylenmez doğru sözün üstüne. Ay bir yandan sen bir yandan sar beni…”

BİR BİRİMİZİ, YARAMIZI SARAN, İNSANI KIRAN, İNSANI SOYAN, İNSANI İNSANLIKTAN ALI KOYAN BİZİM ELLER.

 

İLİM VE KÜSTAHLIK

                Yüz yıllar içinden Koca Yunus Emre sesleniyor; “İLİM, İLİM BİLMEKTİR. İLİM KENDİN BİLMEKTİR. SEN KENDİN BİLMEZSEN, BU NİCE OKUMAKTIR.” DİYOR.

                Bu yüce seslenişi biz nasıl okuyalım? Lafzıyla mı? Hıfzıyla mı? Okuduğumuzu cümlelerin lafına bakarsak altı üstü on iki sözcük, beş cümlecik. Ne var bunu bilemeyecek?

‘Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır!’

      “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır...

Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.

Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur...

Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”

Mustafa Kemal

                Özgürlük, adalet, milli dayanışma ülküsünü rehber edinen Ulu önder Atatürk; “Kendi bilen”, “kendini bilen”, Ulusun kaderini değiştirme gücünü, Türk Ulusu’nun  temel içgüdülerinde arayan ve bulan insandır.

                Aldığı askerlik ilmini, bilimsel kurallar içinde akılcı yöntemleri kullanarak bir ömrünü tüketmiştir.

                DAHİLER YÜZ YILDA BİR GELİR, ODA TÜRK MİLLETİNE NASİP OLDU.” Diyor BİLGE İNSANLARDAN BİRİ.

                İlim insanı insanlaştırır. Bilim; insanın,  kendi aklını kullanmayı emreder. Bir başka bilim insanı TERRE diyor ki;

ilim cesaret verir. Cehalet küstahlık.” Bu cümleden olarak söz ve davranışlarımızda ilimsel, Bilimsel ve akılcı olmalıyız. İnsani, hukuki, ahlaki, dini kurumlarımızın asıl görevi insan onurunu yüceltmek olmalıdır.

                Ulusumuzun , yaşam kanalarını açan Ulu önder MUSTAFA KEMEAL ATATÜRK’ÜMÜZÜN sonsuzluğa uğurlanışının 82’nci yılını idrak ediyoruz.

Bu duygular içinde; “AÇTIĞI YOLDA, GÖSTERDİĞİ HEDEFE, HİÇ DURMADAN YÜRÜYEN” ULUSUMUZUN,HERTÜRLÜ KÜSTAHLIKLARDAN ZARAR GÖRMEDEN KURTULMASI” DİLEĞİMDİR.

                Bize bu günleri armağan edenlerin önünde saygıyla eğilir, aydınlıklar içinde olsunlar.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home