HALK OLMAK
Konu başlığımızın sözcüklerini tek, tek ele aldığımızda, anlamsızlıklar karşımıza çıkar. Aklımız karışır. Aklımızda karışıklık yaratmadan konumuzu işlemeye çalışalım.
HALK:(Arabi) Aralarında kültür, yaşam birliği, soy sop, uyruk, bölgesel, yaşamsal birlik ve dayanışma ruhuyla oluşan insan toplulukları… Söz gelimi; ev halkı, mahalle halkı, göçebe halk, yerleşik halk, dünya halkları…
Halk; (Ar. Esk.) Yaratma, yaratmak.
“Devletler, önceleri, baskıya dayanan bir anlayışla yönetilmekteydi. Bu anlayışa son vermek amacıyla 1215 yılında İngiltere Kralı'na kabul ettirilen bildiri olan Magna Carta, insan hakları kavramının ilk belgesi sayılır. İnsan hakları konusunda yayımlanan bir diğer önemli bildiri ise, Amerika'da yayımlanan Bağımsızlık Bildirisi'dir. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi kavramlar, 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi'nden sonra yayımlanan "İnsan Hakları Bildirisi"nde gerçek yerini almıştır.”
Yaşadığımız coğrafyadaki insan topluluklarının 200 yıllık geçmişine baktığımızda; özellikle 1789 Fransız İhtilali sonrası biçimlenen Avrupa-Asya kıtası ülkelerinin bağımsızlıklarına analık yapan; ÖZGÜRLÜK- EŞİTLİK VE ADALET anlayışı istemleri TAM BAĞIMSIZLIK, BAĞIMSIZLIK VE YARI BAĞIMSIZLIK (MANDALIK) gereksinimlerini, gerekli kılmıştır.
Otokratik yönetimlerin istediği insan toplulukları kulluk, tebalık, mutlak itaat, aşiret, tarikat temelindeki düşüncelerle beslenmiş olmaları kaçınılmazdır.
Ancak yıkılan imparatorluklar, krallıklar yerine adı cumhuriyet olan başında DİKTATÖRLERIN bulunduğu yönetim biçimleri yaygınlaştırıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin bunlardan farkı var. Anayasamızın Değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemeyen maddeleri arasında yer alan;
CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ
TC ANAYASASI MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan; DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİDİR.
Yukarıda yazılan tüm Anayasal nitelikler “HALK EGEMENLİĞİ” HÜKÜM SÜRDÜĞÜNDE idealdir.
Yalnız; “Cumhuriyetçi, millyetçi,devrimci,ilerici, değişimci, mukadesatçı,…” olmak yetmez. Asıl olan; Halk olmak, kendini baştan yaratıp, kendini, kendinde bulmaktır.
HASTAYIM USTAM!..
Ben bu dertten ölürüm ustam. Nice doktorlara gittim. Sadece ağrılarımı dindirdiler. Her seferinde ağrılarım yeniden, artarak depreşiyor. “Ölem diyom, ölemiyom. Çekem diyom, çekemiyom…” o dr., senin bu dr. Benim gidip geliyorum; yaşamakla ölüm arsında.
13 dalım, 13 kolum, 13 canım, canımdan koptu.” Bir hilal uğruna” 13 güneş battı. Dünyam karardı. Tüm dertlerimi unuttum. Onmaz derdime çare bulmanın derdine düştüm. Beni yok saydılar. Var olmanın, insan olmanın erdemiyle başım dik, göğsüm ileride yaşamaya, varlığımı hissettirmeye çalıştım.
“Sen ağa, ben ağa…; ağam bu ineği kim sağa…” Ağam bu ne koki , ağam biz neden yedik bu poki…” Düzen böyledir, bu böyle geldi böle gider. Kimi yer kimi bakar. Çöpünü sokağa atar. Sonra belediyeye tafra yapar. Sokaklar kokir. Sokağa attığı karpuz kabuğu ayağının altına gelir görmez. Kıç üstü düşer. “Nerde bu devlet? Nerde bu devlet? Diyerek feryat eder.
40 yıldır; biz tc istemezük diye bayrak açanlara; kucak açtık. ABD, AB istiyor diyerek açılımlardan açılımlara, açılışlardan açılışlara; koştuk ama, yine yaranamadık. Davul Zurna ile karşıladık, ayaklarına; TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ DEVLETİ’NİN mahkemesini götürdük yine yaranamadık.
Ağa babaları sağ olsunlar.
Hastayım ustam hasta. Hastalığıma İnce hastalık dediler, kanser dediler, kansız dediler, Susuz kalmışsın damarların kurumuş, beynin çürümüş, belin bükülmüş, kanan kusuyorsun, ölüyorsun diyorlar ölemiyom, iyi olamıyom ustam.
Şairini, dediği gibi;
“Döndüm daldan düşen kuru yaprağa,
Seher yeli dağıt beni, kır beni.
Götür tozlarımı burdan ırağa.
Yarın çıplak ayağına sür beni.
***
Söz söylenmez doru sözün üstüne
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne,
Ay bir yandan, sen bir yandan sar beni..” Diyem, diyom. Diyemiyom.
Sesim kesildi. Kolum kırıldı. Belim büküldü. Dilim tutuldu, çaresizliğimden.
Siz benim deli deli, saçma sapan yazdıklarıma bakmayın. Vatandaş MUTLU, MES UD, BAHTİYAR. Kandırılmışız bir kere; “BİR CAN GİDER, BİNCAN GELİRİZ DİYEREK.”
Bir CAN’ın nasıl ele geldiğini düşünemeyen, bilmeyen beyinlerin, aklı buna yetmez. Canından CAN kopanlar bilir. TV ekranlarından, göstermelik, taziye sözleri, hepsi fasa fiso.
“Güneşin ufuktan doğmasını” beklemek aymazlıktır. Gecenin içinden güneşe doğru yürümek, koşmak ve direnmek gerekir. Güneşi hagi tepenin ardında karşılarsın bilinmez.
Temmuz güneşi yükselirken tepemizde; yalancı güneşlere kendimizi teslim etmemek, bol güneşli tatillerde, sahillerde kendimizi kaybetmeyelim. Ustam; Sonbahar, yaprak dökümü.
Güzel günleri görme hakkımı öldürmeyin. Ben bu Kış ölürüm ya ustam. Seni bilmem.” Elin işte gözün oynaşta olmasın ustam.” Ben toprağa öyle göm ki ustam!..
Yeni düşüncelerde, yeni düşüncelerle, fışkırayım yeryüzüne.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home