Pazar, Ocak 27, 2013

GÖRME; SEN GÖSTER

Ulusumuzun kedi kimliğini oluşturmasında büyük emekleri olanları görmeden geçmek akıllı insanların işi değildir. İnsanımızın bazen de toplumların gözlerine katarakt iner. Dili tutulur, beynine pıhtı atar, organları felç olur. Ülkemizde son elli yıldır bu olguları yaşıyoruz.

Ülkemizin dış borçları arttıysa, yerel ekonominin musluklarına okyanus ötesi güçler kontrol ediyor, insani değerler, ahlak, din, eğitim, sağlık, hukuk, adalet, işlemiyor, işletilmiyor ve halkımızın çoğunluğu bunları görmeyip, her önüne konulan yemeğe onay vererek yiyip yutuyorsa; orada duracak yeniden düşüneceksin can kardeşim.

Ulusumuzu teba olmaktan ulus olmanın yolunu açan değerlerimiz(Ziya Gökalp, Tevfik Fikret, Namık Kemal, Mehmet Akif…)den; Ziya GÖKALP’ ten bir nefes alalım:

“DİLE YAP! TANRI’NIN SENSİN BİLEĞİ

GÖKTÜRK’ÜN SENDEDİR YÜCE DİLEĞİ

DEMİR SANA TAPAR, ŞİMŞEK BAŞEĞER,

İSTEME; SEN YARAT, GÖRME; SEN GÖSTER.”

Bu güzel insanımızın doğum yeri; DİYARBAKIR’dır.  TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI İSİMLİ ESERİN YAZARIDIR. SORU;  yazarımızın yaşadığı zaman diliminde O bölgemizde başka insanlar mı yaşıyordu? Şimdi ikindi soru; “Kürtlere özgürlük”, “Doğuda ağa zulmune son” diyenlere sormak gerekir; sizin özgürlüğünüzü kısıtlayan var mı? Siyasette, sanatta, ekonomide, ticarette. Doğuda  ki ağaları ben yaratmadım ki, ben beslemedim ki kendi feodalitenizi kendiniz yarattınız.

Demokrasi isteyenler, önce kendileri, demokrat; dindar olmak isteyenler önce kendi inançlarının gereğini, özgür olmak isteyenler önce beyinlerini özgür kılmalıdırlar. Ayrımcılık bataklığını yaratanlar, bu bataklıkta kendileri boğulurlar.

Bu hafta Cumhuriyetimizin İlan edilişinin 87’nci yılını idrak edeceğiz. Açık ve örtülü tehditlerle. Cumhuriyeti cumhuriyet yapan değerleri unutanlara sözüm var.

Cumhuriyetimizin temel taşları; Dürüstlük(demokratiklik), Laiklik, sosyallik, adillik, eşitlik ve insan haklarına saygıyı içeren, özgür ve tam bağımsızlık ilkesiyle beslenen “Çağdaş uygarlığı aşma” mücadelesi asıl hedefidir.

Cumhuriyetimizin asıl değerlerinin içinin boşaltılarak, yaratılmaya çalışılan ucubeyi anlamaya çalışıyorum. Bu duygular içinde,  Cumhuriyetimizi bize emanet edenlere, koruyup, gözeten şehit ve gazilerimize saygılarımı sunar, ışıklar içinde olsunlar diyorum. Cumhuriyetimize hayınlık yapmadan yaşamayı göze alanların, Cumhuriyet Bayramlarını kutluyorum.

 

 

GÜPEGÜNDÜZ

 

        Yazımızın başlığına konu resimli söz sahibini tanıyalım. Bu kişinin aslı Anadolu topraklarımızdandır. Anadolu coğrafyamızın kuzey ucu SİNOP’ludur.

        Şimdi yaşamına göz atalım.

        Bu Diyojeni, 1071 Malazgirt  Savaşın da, Anadolu Selçuklu Ordusu Komutanı Alpaslan’nın esir aldığı, Bizans  Komutanı  Roman Diyogenes(Diyojen) ile karıştırmayalım. İki Diyojen’inde Yaşadıkları zaman dilimleri ve yerleri çok farklı.

        M.Ö. 411, 412 veya 413 yılında, Sinop'ta dünyaya geldiği bilinen tarihte Sinoplu Diogenes(Diyojen) diye ün yapan bu Kinik filozof, asıl mesleği kuyumculuk olan ve parayı çok sevdiği için kalp para basan bir kalpazanın oğludur. Babası kalp para bastığı için Sinop'tan sürülmüş, baba oğul Atina'ya gelip yerleşmişlerdir.”

         Sizlerle paylaşmak istediğim görüşümü belirtmeliyim.

        “GÜNDÜZ” sözünün anlamını sokaktaki çocuğa sorsak hemen bilir diyerek düşünürüz. Güneşin ışınlarıyla aydınlanmış yeryüzü. Yaşadığımız zaman dilimlerinden güneşi gördüğümüz zaman.  Günümüzün aydınlık geçen zaman dilimi. Ayrıntılarla sizin aklınıza akıl katacak değilim. Bu sözcüğün başına getirilen “GÜPE” kavramı aklımı karıştırdı ve düşündüm. Gündüz kavramına daha güçlü bir anlam yüklemek için kullanılmış bir tamlamadır(Pekiştirme) diyerek algıladım.  Doğru, yanlış orasını sizin takdirinize bırakıyorum.

        Diyojen’in, gündüz elinde lambası olmasına ne anlam verirsiniz?

        Sözün can alıcı noktası burasıdır. Yaşamın gerçeklerini anlamak ve görmek için bazen güneş ışığı bile yetmez. Tüm yalanlar, tüm vurgunlar, dolandırıcılık ve kalpazanlıklar insanların gözlerinin içine baka, baka yapılır da, işin gerçeğini sonradan anlarsınız. Ancak iş, işten geçmiş,” ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇMİŞ” olur.

Diyojen, kendi aile yaşamından örneklerle bu gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için elindeki feneri simgesel olarak alır, olup bitenlerden haberi olmayan insanların dikkatine sunar. Kendi düşüncesinin özüne gelince;
         Çok güzel konuşan, üstün zekası ile herkesi etkileyebilen bu ünlü Kinik filozof bütün gariplik ve anormal hal ve tavırlarına rağmen saygı görmüş, ölümünden sonra Onun adına Korintoslular bir sütun, Sinoplular da bir heykelini dikmişler, adını ve anısını yaşatmışlardır. Diyojen, MÖ. 324 yılında Korintkos'ta ölmüş. Diyojen'in Felsefesi(Kinizm):
Diyojen, İnsan için iki disiplin kabul ediyordu:
          1- Ruh disiplini,
          2- Beden disiplini.
          Ona göre beden disiplini jimnastikle elde edilebilirdi. Ruh ise ancak erdem ile gelişebilirdi. Erdemin ne olduğunu araştırmış onun doğaya uygun yaşamak olduğunu bulmuştu. Yani bir insanin erdemli olabilmesi için doğaya uygun yaşaması gerekmekte idi. Bu ise olabildiğince arzu ve ihtiyaçları azaltmak” tır diyor.
Kültür ve Bilim alıntısındır *İ DURAK İ*

 

 

GÜPEGÜNDÜZ

 

        Yazımızın başlığına konu resimli söz sahibini tanıyalım. Bu kişinin aslı Anadolu topraklarımızdandır. Anadolu coğrafyamızın kuzey ucu SİNOP’ludur.

        Şimdi yaşamına göz atalım.

        Bu Diyojeni, 1071 Malazgirt  Savaşın da, Anadolu Selçuklu Ordusu Komutanı Alpaslan’nın esir aldığı, Bizans  Komutanı  Roman Diyogenes(Diyojen) ile karıştırmayalım. İki Diyojen’inde Yaşadıkları zaman dilimleri ve yerleri çok farklı.

        M.Ö. 411, 412 veya 413 yılında, Sinop'ta dünyaya geldiği bilinen tarihte Sinoplu Diogenes(Diyojen) diye ün yapan bu Kinik filozof, asıl mesleği kuyumculuk olan ve parayı çok sevdiği için kalp para basan bir kalpazanın oğludur. Babası kalp para bastığı için Sinop'tan sürülmüş, baba oğul Atina'ya gelip yerleşmişlerdir.”

         Sizlerle paylaşmak istediğim görüşümü belirtmeliyim.

        “GÜNDÜZ” sözünün anlamını sokaktaki çocuğa sorsak hemen bilir diyerek düşünürüz. Güneşin ışınlarıyla aydınlanmış yeryüzü. Yaşadığımız zaman dilimlerinden güneşi gördüğümüz zaman.  Günümüzün aydınlık geçen zaman dilimi. Ayrıntılarla sizin aklınıza akıl katacak değilim. Bu sözcüğün başına getirilen “GÜPE” kavramı aklımı karıştırdı ve düşündüm. Gündüz kavramına daha güçlü bir anlam yüklemek için kullanılmış bir tamlamadır(Pekiştirme) diyerek algıladım.  Doğru, yanlış orasını sizin takdirinize bırakıyorum.

        Diyojen’in, gündüz elinde lambası olmasına ne anlam verirsiniz?

        Sözün can alıcı noktası burasıdır. Yaşamın gerçeklerini anlamak ve görmek için bazen güneş ışığı bile yetmez. Tüm yalanlar, tüm vurgunlar, dolandırıcılık ve kalpazanlıklar insanların gözlerinin içine baka, baka yapılır da, işin gerçeğini sonradan anlarsınız. Ancak iş, işten geçmiş,” ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇMİŞ” olur.

Diyojen, kendi aile yaşamından örneklerle bu gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için elindeki feneri simgesel olarak alır, olup bitenlerden haberi olmayan insanların dikkatine sunar. Kendi düşüncesinin özüne gelince;
         Çok güzel konuşan, üstün zekası ile herkesi etkileyebilen bu ünlü Kinik filozof bütün gariplik ve anormal hal ve tavırlarına rağmen saygı görmüş, ölümünden sonra Onun adına Korintoslular bir sütun, Sinoplular da bir heykelini dikmişler, adını ve anısını yaşatmışlardır. Diyojen, MÖ. 324 yılında Korintkos'ta ölmüş. Diyojen'in Felsefesi(Kinizm):
Diyojen, İnsan için iki disiplin kabul ediyordu:
          1- Ruh disiplini,
          2- Beden disiplini.
          Ona göre beden disiplini jimnastikle elde edilebilirdi. Ruh ise ancak erdem ile gelişebilirdi. Erdemin ne olduğunu araştırmış onun doğaya uygun yaşamak olduğunu bulmuştu. Yani bir insanin erdemli olabilmesi için doğaya uygun yaşaması gerekmekte idi. Bu ise olabildiğince arzu ve ihtiyaçları azaltmak” tır diyor.
Kültür ve Bilim alıntısındır *İ DURAK İ*

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home