Çarşamba, Ocak 30, 2013

AĞUSTOS GECELERİ

        Ağustos geceleri bir başkadır anam. Gündüzün sıcaklığı, gecenin soğukluğu insanın kemiklerini sızlatır. Dağ başlarında, koyun çobanlarının ve köpek ulumalarının seslerini duyarsınız.  Gündüzleri orman kenarındaysanız,  size ninni olur Ağustos böceklerinin cır cırları.

        Ağustos geceleri, derin derin düşünür yarınlarını. Bu, sonbaharın  rüzgarına, boranını, yağmuruna nasıl katlanırım? Kış mevsiminden nasıl çıkarım ?. Her ağustos gecesi; ülkemin yarınlarına ben nasıl katkıda bulunurum ?

        Alpaslan’ın yiğitlerinin nal sesleri, naraları, Allah Allah… nidaları dalga dalga yayıldı GÜNEŞİN DOĞDUĞU( ANATOLİA) yerden; taaaa… Erzurum yayalalarından, MALAZGİRT OVASI’ndan 1071 26 Ağustos). O günden bu güne;

        Anadolu, Ata yurdu, ana- baba yurdu, VATAN oldu hepimize.

        Mehmet Akif EROY, yüreğinin derinliklerinden ses verdi, güç verdi; Vatan savunmasına giden ordumuza ve TÜRK MİLLETİ’ni yüreklendirmenin gücüne inanarak;

        “…Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.ULUSUN,KORKMA ,

Nasıl böyle bir imanı boğar, medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar…/” diyerek.

        O günden bu güne; tek dişi kalmış canavarlar sardı ülkemin her yanını, medeniyet, çağdaşlık, devrimcilik, milliyet ve mukaddesatçılık adına. Çağdaş köleler yarattık, canavar ülkelerinin sokaklarına saldık. Pisliklerini temizlesinler diyerek. Anadolu insanı 60 yıldır kapılarını aşındırıyor, düğünler, karşılamalar yapıyoruz canavarlara.

        Sömürü ve savaş olmazsa; “tek dişleri” de çürüyecek, ama biz yalakalık yapıyoruz. Mavi bayraklarından yıldız olmak için. İnat ve özenle kapılarını yalamamızı bekliyorlar. Arsız, namussuz ve hayasızca.

        Her ağustos gecesi düşlerime giriyor bir fotoğraf. Bu fotoğrafı betimliyor Nazım Hikmet RAN. Kurtuluş Savaşı Destanı’nda;

        “Al bir ata binmiş al./ Gecenin karanlığında, / Paşalara sordu…/ saat kaç? Uzun ince bacaklarıyla…/ Uçuverecek gibiydi.

        AFYON OVASINA…”

        26AĞUSTOS1922 BÜYÜK TAARRUZ, BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI’NIN TOP SESLERİ UYKULARIMI BÖLÜYOR. Her ağustos gecesinde 89 yıldır. Kimse duymuyor görmüyor ki geceleri ağladığımı, hıçkırdığımı…

        10 yılda 15 milyon genç yaratmış, Anadolu’yu demir ağlarla örmüştük, yeniden kurmuştuk dağı taşı ovayı, yüreklerimiz, çağdaş uygarlık diyerek çarpmıştı.

        Ulusun ve vatanın çıkarlarını savunmak suç olmaya başladı. Çağdaşlık adına Destanlar yaratan ordunun neferleri, halkın sesi, gözü kulağı düşünür ve yazarları tıktık kodeslere suçları sabit olmadan…

        Ağustos geceleri üşüyorum annem. Kanım donmuş, iliklerim çürümüş, bir deri bir kemik tir,tir, zangır, zangır titriyorum. Buz gibi üşüyorum. Her şehit cenazesinde; Yüreğim ta derinden yanıyor. Yandım bittim kül oldum anam ben; duyarsızlıklar, ayarsızlıklar, umarsızlıklar, yolsuzluklar, aymazlıklar yüzünden…

        Ağustos ayının 30’un şafağını severim. Ülkemin; gam, kasavet, açlık ve yoksulluğa aldırmadan işgalcileri AFON OVASINDAN SÖKÜP ATMASININ SANCILARIYLA; BAYRAĞIMIZA RENK VEREN ŞAFAK RENGİ, BENİ YENİ UMUTLARA SÜRÜKLER.

        İşgalciler; nasıl ulaşmışlardı; İzmir’den Afyona, Ayvalık’tan, Edremit’ten, Gemlikten, Balıkesir, Bursa’dan, Kütahya, Bilecik  Eskişehir’den; POLATLI VE AFYON OVASINA, ANKARA’NIN BURNUNUN DİBİNE?

        Yerli işbirlikçileri satın alarak, onlara düşünemeyecekleri hayaller kurdurarak yollarındaki engelleri aştılar. Beni, benden alarak.

        Minarelerimizden okunan ezanlarda, cebimizdeki nüfus cüzdanlarında, serhaddimizin, şehadetlerinin emeği, kanı ve yüreği var.

        BU DUYGU VE DÜŞÜNCELERLE;

        30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI & RAMAZAN BAYRAMI TÜM ULUSUMUZA VE SİZLERE KUTLU OLSUN.

AKADEMİK  UĞRAŞI

İnsanlar akademik kariyer yaparda hayvanlar alemini niye bu haktan mahrum edelim. Bu ülkede herkes üniversite mezunu olsun. Okusun ama anlamasın. Anlasın ama, sussun. Akademik kariyer yapsın ama hiçbir işe yaramasın. Yetmez; İki, üç üniversite. İki, üç akademik kariyer yapsın, önemi yok. Arzuhalini, arzuhalciye yazdırsın. Böyle bir ülkenin gençleri; Cafelerin, barların, değişik eğlence mekanlarının ve kahve köşelerinin müdavimleri olsun. Bu mekanlardan birinde bir geyik muhabbeti:
Bir Tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk bir şeyler yazıyor. 
Oradan geçen bir Tilki: 
- Hey Tavşan, ne yazıyorsun? 
- Doktora tezimi yazıyorum. 
- Ha öyle mi, çok güzel, ne hakkında? 
- Tavşanların Tilkileri nasıl yedikleri hakkında. 
- Yok canım, olur mu öyle şey, hiç Tavşanlar Tilki yerler mi? 
- Olur canım, gel istersen, sana ispat edeyim. 

Beraberce Tavşanın yuvasına girerler. Biraz sonra Tavşan tek başına çıkar ve 
yine daktilosunun başına geçer, tak tuk bir şeyler yazmaya devam eder. 

Daha sonra oradan geçen bir Kurt, Tavşanı görür. 
- Hey Tavşan, ne yazıyorsun? 
- Doktora tezimi. 
- Ne hakkında? 
- Tavşanların Kurtları yemesi hakkında. 
- Yayınlamayı düşünmüyorsun herhalde, buna kim inanır? 
- Gel istersen göstereyim... 
Yine beraberce yuvaya girerler. Tavşan biraz sonra tek başına dışarı çıkar. 
Tavşanın yuvasını merak mı ettiniz? Manzara şudur: 

Bir köşede Tilkinin kemikleri... Bir köşede Kurdun kemikleri... Diğer köşede 
ise TAVŞANIN DOKTORA DANIŞMANI ASLAN, kürdanla dişlerini temizliyor!”

Sanal  üniversiteleriyle donanmış bir ülkenin, siyaset dünyasının öğrencileri için, akademisyenleri için;

“Doktora tezi yapmak için, tezin önemi yoktur.
Konunun da önemi yoktur.
Önemli olan, tez danışmanıdır
Haydi tavşanı da siz bulun....

ADALET adına, adaleti- VATAN  adına, vatanı  BÖLÜP PARÇALAYA BİLİRSEM, DÜŞMANLARIMLA SARMAŞ DOLAŞ OLABİLİRSEM,

 BANA NE MUTLU. BEN TEZ DANIŞMANIMA BAKARIM.

GENERAL FARNKO’YA sormuşlar. Koskoca İSPANYA’YI 40 yıl barış içinde nasıl yönettiniz?

_Çok kolay demiş.     _Nasıl yani?

_ÜÇ SSS formülüyle. _Nedir açılımı?

_SPOR-SİNEMA-SEX

Bizim Ülkemizde durum; VABD

Açılımı:

Vatan için; Adalet, Amerika için; sadakat, Birlik için; itaat, Devlet için şefaat.

 

AKILLI/AKILSIZ

PROJELERİMİZ

         İnsan olarak; macerayı, tehlikeyi, avantürü, heyecanı, olmayana ergi metoduyla kendimizi geleceğe bağlamaya çalışmayı severiz. Geleceğin bize ne getireceğini olasılık hesaplarıyla, hesaplamaya çalışırız.

Kişisel, kurumsal, toplumsal olarak tasarımlarımızın olması olağandır. Olağan dışı olanla, olmayanı ayırma gücü insandan insana, toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılıklar gösterir.

         Kendi geleceğimizi kurgularken ki hayallerimiz, bizim kaderimizi belirler. Kaderimizi tayin eden, akıllı ve akılsız düşünce ve hayallerimizdir. Dini söylemle olmayacak duaya amin demek, akıl dışı bir davranıştır. Ancak yeryüzünde; sadece olmaz, olmaz. Tüm akıldışı olgularda gerçekleşmesi olasıdır.

         Şöyle ki; Koruktan helva, samandan bina, buzdan kolye… olur mu? İlk bakışta akla yatmıyor. Ancak; olmaz dediklerimizin hepsinin olabileceğini bilim bize açıklar. Bu anlamda; akıllı projelerle akılsız projeleri birbirinden ayırmak gerekir.

         Dün erkek olarak bildiklerimizin bu gün bayan olarak, bayan olarak bildiklerimizin karşımıza erkek olarak çıktıklarını gözlüyor ve izliyoruz. Uçak projesi insanoğlunun uçma hayalini gerçekleştirdiği uzun soluklu, akıllı bir projedir. Tepkime yasaları gereği, İNSANOĞLU UZAYIN DERİNLİKLERİNE ULAŞMAYI BAŞARMA ARACI OLARAK; UZAY ARAÇLARINI gerçekleştirmiştir.

         Günümüzde her bilimsel disiplinin mühendislikleri vardır. Toplumları biçimlendirme hedefli,  Toplumu biçimlendirme mühendisliği çalışmalarının olması doğaldır. Doğal ve akıldışı olan,  akılsız projeler ise toplumsal kargaşalar yaratan, ulusal birlik ve bütünlüğü zedeleyen, kutsal değerlerimizi yok eden, insani, siyasi, dini, ahlaki değerlerin ayaklar altına alınarak; bu durumlardan çıkar umanları akılsızlıklarına göz yummakta bir akılsız projedir.

         İnsanlık yararına YÖNETİMLERİN EN KUTSALI; DEMOKRASİDİR. Demokrasinin olmadığı ülkelerin durumlarını burada sayıp dökmenin anlamı yok. Geçtiğimiz yüzyıl, dünyanın birçok yerinde ve ülkemizde, demokrasinin kökleşip yerleşmesi savaşımları verilmiştir. Kazanan taraf emek cephesi olmadı.

         Demokrasinin nimetlerini kullanarak iktidara sahip olanlar, ülkenin yer altı ve yerüstü değerlerini peşkeş çekerek saltanatlarını sürdürmenin kaygısıyla; halkın gözünü boyama projeleri ortalıkta süründüğünü görmeyenler; ancak, siyasal görme, işitme ve konuşma engelli olanlardır.

         Vatandaş ikna edilmeye çalışılırken; çok değişik ve anlamlı ikna yöntemleri kullanıldığına tanıklık ediyoruz. Seçimler ülkemizde demokrasi bayramı olarak kutlanması gerekirken, despotluk bayramına dönüştürmenin gayreti içinde olanları anlamak olası değil. Siyaset dili nezih, beyefendi ve toplumu ayrıştırıcı değil, bütünleştirici olması daha anlamlı.

         Toplumları değiştirme,  dönüştürme projelerinin ekonomik destekçileri dizginleri kendi ellerinde tutarak, büyük toplumlardan, küçük, küçük devletçikler yaratma projelerinin hayallerini gerçekleştirmenin rüyalarını görmekteler.

          Akıllı ol. Akılsız kalma, akıl alma, aklını kullan.

         Sonra yandım Allah türküsünü söyleme.

        

            

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home