Perşembe, Ağustos 09, 2012

KA KA KA ÇA ÇA ÇA

        Yılın en kısa güneşli günlerini yaşıyoruz. Güneş ışığı insanların yaşamına enginlik ve zenginlik katar. Kanını kaynatır. Düşüncelerinde yeni ufuklar açar. İnsanın neşesi artar, üretime katkısı çoğalır. Tarlada, bağda ve bahçede uğraş içinde, doğada gezinti yapmayı, doğanın uyanışını izlemeyi sever. İçindeki kötü düşüncelerden arınır. İnsan kendini yunaktan çıkmışta görür.

         Siyaseten, ahlaken, hukuken isli ve sisli günlerdeyiz. Siyaseten kürsülerden; kim gerçeği, doğruyu, yalnız doğruyu, kim saldırıyor, kim, kimi koruyor, kim kimi ısırıyor, kim kimi kucaklıyor, koruyup kalkan oluyor anlam için ulema olmak gerekiyor.

         Ahlaken; kimin eli kimin cebinde, kim nerede yatıyor, nereden kalkıyor, kiminle yiyip, kiminle içiyor anlayana helal olsun. Düğünler yeşil dolarlara bürünmüş. Eller etekleri tutmak ve öpmek için yarışta. Bakıyorsunuz, görüyorsunuz,  bir hinlik, bir şeytanlık var bu işte diyerek kendi kendinize kurgular içindesiniz.

         Hukukun üstünlüğü esası üzerine edilen yeminler, çöpe. Çıkarlar ve dengesiz çıkar paylaşımları ortada. Sokakta, trafikte, pazarda, A.V.M ’lerde, doğum günü, sünnet düğünü, yılbaşı kutlamalarında farkı fark etmeyen gözlere ne diyelim?

         Bir dize ekleyelim.

         “Şu karşıdan gelen sürü ne?

         İkimizin sevisini hor görenler,

         Bizi bir birimizden ayıranlar,

         BARIŞIMIZI BOZANLAR

         Bir lokma ekmeğimize göz dikenler,

         Gençleri gençlere, Yoksulu varsıla

         Kırdıranlar, soyduranlar…

         Sürüm, sürüm sürüne.” 

         Son günlerde yaşadığımız, Van, Erciş depreminde yaşananlar, yurdumuzu saran çift şeritli yollar, tüneller, köprüler dar geliyor insanımıza. Hız tutkunu trafik magandaları, düğünleri bayramları zindan ediyor insanımıza. Demokrasinin kuralları, trafik kurallarıyla özdeştir. Trafik kuralları kimsenin can ve mal varlığına kast etmez.

         Onlarca Trafik kuralı, onlarca yılın deneyimleri sonucu benimsenmiştir. Demokrasinin kuralları da insanlığın süzgecinden geçerek toplumun huzur ve refahına hizmet eder. Kendi beynine egemen olamayan, yollarda trafiği, mecliste oturumu, insani ilişkileri

KA KA YA çevirir.  Kahvede, barda, pavyonda eğlence, dinlence özgürlüğünü  ÇA ÇA YA, döndürür. Bu dansı bilmeyen kaçar yerine oturur.

         Emniyet güçlerinin son operasyonlarına bir bakınız.  Hırsızlık, uyuşturucu imalatı yerleri ve pazarlamacılarının yaşamlarına bir göz atınız. Gençlerine toplumun uyuşturulmasını üstlenmiş, örgütlenmiş, çeteler, tüm mafyavari yaşamlarıyla, kimlere hizmet etmektedirler. TERÖR, ANARŞİ, SİNDİRİLMİŞ; KORKUTULMUŞ; herkesin kendi kabuğuna çekilmiş bir insanlar topluluğu.

         Metropol kentlerdeki yapılaşmalara bir bakınız. Kale duvarlı yerleşim alanları. Rezidanslar, neyin nesidir? Toplumsal zenginliğin değil, toplumsal korkuların eseridir. İnsanların kendilerini koruma güdüsünden kaynaklanan davranışlardır. Kentler mimari yönden yeniden düzenlenirken korku toplumuna değil, sağlık, güvenlik içinde bir yaşam alanlarına dönüştürülmedikçe insan huzur içinde olamaz.

         Bu yaşam biçimlerinden kendilerini Anadolu’nun sakin dehlizlerine kendilerini taşıyanlar huzur ve mutluluğun tadına varırlar.

         “Kaçanın anası ağlamaz.” *İ DURAK İ*

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home