Perşembe, Ağustos 09, 2012

ÇEKİÇ VE ÇİVİ

İnsanın toplumsal ilişkileri, insanı biçimlendirir. barış, huzur ve güvenlik içinde bulunan insan sakin, uyumlu, tüm kaygılardan uzak yaşar. Yarın ve gelecek kaygısıyla yüklü bir insan sürekli kendini yaşama kaşı sorumlu kılmaktadır. Yaşam sorumluluklarımızın sınırı yoktur. Ne kadar özgürlük istiyorsak o kadar sorumluluklarımız da artmaktadır. Yaşam sorumluluklarını erteleme hakkımız yoktur.

Sorumluluklarımız artıkça kaygı düzeyimizde artar. kaygı düzeyimizin yükselmesi yaşam ve davranışlarımızı doğrudan etkiler. Kaygı düzeyi yüksek insanlarımız sürekli gergin ve iç huzurları yoktur. Her gittikleri yere sorunlarını taşırlar. Her gittiği yere kaygılarını ve sorunlarını taşıyan insanlar gittikleri mekanlar da dinlenemezler. Sürekli yorgun ve gergin olmaları işlerine, çevrelerine yansır. Kendileriyle barışık olamazlar.

İşte üretimde yaşamın tüm alanlarında bu kişileri sürekli öfekeli, hırslı, doyumsuz ve uyumsuz olarak görürüsünüz.

İş heyecanları nı bitirmiş, çevrelerine kin öfke ve nefret ürettiklerinin farkında olamazlar. farkındalıklarının azalması ile işte ve toplumsal yaşamda düşük verimli olurlar. yaşam kaliteleri, eş dost ilişkilerinde samimiyetsiz, çevrelerinde sevilmeyen, kendisini fark edilmeyen adam olarak sergilediğini göremez ve bilemezler. Bu yaklaşım biçimi Kişisel, toplumsal, ekonomik, kültürel, siyasi alan çalışmalarındaki başarı düzeylerini yakından etkiler.

Çevrelerine yaydıkları olumsuz etkilerden dolayı çalıştıkları kurumlara zarar veririler.

Söz gelimi olarak;İşinden, arkadaşlarından, sokaktaki trafikten , bakkaldaki fiatlardan... sürekli yakındıklarını fark edersiniz. En küçük olumsuzluklara katlanmayı göze alamaz kısa sürede sinirli, öfkeli bir hal alırlar. yaşamın her alanında kendilerini vazgeçilmez insan olarak görmek isterler. Tüm mezarlıkların nice vaz geçilmezlerle dolu olduğunun göremezler. Sürekli bir sıfatın peşinde, sıfat hastasıdırlar. kendilerinin, yıldızlarıyla, makam ve şöhretleriyle herkesin kendilerine saygı duymalarını bekler durumdadırlar. Sıfatlar kendilerinden gidince sudan çıkmış balığa dönerler. Bir zamanlar, vali, paşa, müdür, bakan, başkan olduklarını kimse tanımaz. Onlar sokakta vatandaşın içinde yapa yalnızdırlar. yalnızlıkları kendilerine çivi olur. Bu gün hakim ve savcı olanların, yarın vatandaş olduklarında, kendilerinin yarattıkları dükalıklar onları koruyamazlar.Kendi şatoları onların güvenliğini sağlayamaz. eğri oturup doğru konuşmanın tam zamanıdır. halk arasında meşhur bir deyim vardır." ne kadar yüksek olsan gökyüzünü delemezsin."

Bu cümlenin açılımı; İnsanoğlu acizdir. Kendi acizliğini bilmez, olur olmaza öfke, kin, nefret beslerler. Tüm kutsal dinler, insanın bu zayıflığından söz eder. Yine insan dönerek, kendilerini kin, öfke, nefret, vesvese verenlerin şerrinden korunmalarını öğütlerler.

Tüm dinler, ahlak, kanunlar, gelenek ve görenekler ne yapabilir ki insanın aciz durumu karşısında, ancak öğüt verebilmektedir. Ulu erenler bu durumu çok iyi tespit ettiklerinden yine insana seslenirler. Kendilerine ilim ve bilimin ışığında yol almalarını salık verirler."İLİM , İLİM BİLMEKTİR, İLİM KENDİN BİLMEKTİR, SEN KENDİN BİLMEZSEN BU NİCE OKUMAKTIR..." DİYE SESLENİR KOCA YUNUS. ÇAĞDAŞI MEVLANA;" DÜN DÜNDE KALDI CANCAĞIZIM. BU GÜN YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM..." DİYEREK KONUYU ÖZETLERLER. kUTSAL KİTABIMIZ KUR'AN; "HER GÜN YENİDEN DOĞAN GÜNEŞİN,AYNI GÜNEŞ OLMADIĞINI.." SÖYLER. KÖPRÜLERİN ALDINDAN AKAN SULARIN, AYNI SU OLMADIĞINA DİKKAT ÇEKER HALKIMIZ.

YAŞAMIN TÜM OLUMSUZLUKLARINA KARŞIN, YAŞAMI; YAŞANILIR KILMAK İNSANIN KENDİ ELİNDE.

Yaşamın küçük olumsuzlukları insanı insan yapan insani olgulardır. İnsan ağlayacak, gülecek, üzülecek, kaygılanacak, neşelenecek, tüm olumsuzluklara meydan okuma hakkını kullanmak kadar insani davranışlar, insan olabilmenin temel hakkıdır. >bizim asıl konumuz

insana zarar veren durumları tespit ederek bunlarla başa çıkmanın yollarını aramak bulmak kendimiz için kendimize yol göstermektir. başkaca hiçbir çıkar ve amacımız olamaz.

Kendi yaşam alanımızda her türlü keskinlik ve öfkelere meydan okumanın insana yararlar getireceğine inananlardanım. İnsan ilişkilerimizde, sözlerimizde sen dilli değil ben dilli olmanın gereği var. SEN DİLLİ konuşmalar ve davranışlar tüm insanları öfkelendirir, sinirlendirir. BEN DİLLİ konuşmalar ve iletişim insanı huzurlu ve verimli kıldığı bir gerçektir. Karşımızda ki insanların eksiklik ve kusurlarını sen diliyle değil, ben diliyle sunmak, kaşımızdak insanı incitmeden sorunlara çözüm üretmektir.

MASLOW DİYOR Kİ;"Sahip olduğunuz tek şey çekiç ise, her şeyi çivi görürsünüz." *İ DURAK İ*

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home