Cumartesi, Aralık 05, 2009

KASIMPATILAR AÇTI

KASIM ayı geldiğinde bir hüzün kaplar içimi. Sebepsiz hüzün olur mu? Demek ki oluyormuş. Olan nedir?  İnsanın içindeki kin, nefret yerine, sevgi, muhabbet, şevk, aydınlanma, bilgilenme, paylaşma...alsa diyorum. Toplumumuzu yaralayan, ulusumuzu hüzünlendiren düşünceler ve eylemler yerine, geçmiş ve geleceğine ışık tutan düşünceler yeşerse. Gelmiş ve geçmiş değerlerin üstüne amiyane deyimle sirke dökülmese ne güzel olur.

Kullluktan, ümmetliğe, tebalıktan kurtulsak vatandaşlığa ulaşabilsek. İrdeleyen, sorgulayan, sebep ve sonuçlar arasında karşılaştıma yapıp  kendi geleceğini kendi kendi kuran bir insan olsak kim ne der biz.  Mutlu, müreffeh bir TÜRKİYE  yaratma sevdasına gönül verenlerin tohumlarının toprağa düştüğü zaman dilimi olması içimi burkuyor.

Hepimiz yeryüzünde birer kuluz, hepbirlikte bir ümmetiz,adı Türk kendi Türk, aslı Türk. Nesli Türk olan geçmiş ve geleceğin tebasındanız.

Kutsal nehirleri besleyen akarsu yataklarından süzülüp gelen “ASİL” bir ULUSUN torunlarıyız. “Bunun için”GÜMÜŞDERE DURMAZ AKAR...”  Bu toprakları sular, bize vatan yapar. Ecdadımıza ihanetin bedelini, parçalanarak, bölünerek, un, ufak olarak ödüyoruz...

Çünkü; “DAĞBAŞINI DUMAN ALMIŞ...” “ Yürüyelim arkadaşlar...” diyenler, yürü ya kulum diyen kervana katılıp birer birer  yürüyüşten ayrıldılar.Kendi sermaye ve sürülerini, kullarını, mürütlerini, cemaatlerini, aşiretlerini, tarikatlarını kurup besleyerek, siyasal sistemimizin tüm nimetlerinden  yandaşlarını besleyp büyüttüler. sistemi iç ettiler. Demokrasi adına.

Anadolu insanımızın duygusallığından yararlanıp; yıkılmış yakılmış vatan topraklarının işgalcilerin elinden kurtarıp, imar,, mamurlaştırılması sırasında yoksullaştırılan, muhanete muhtaç edilen vatan çocuklarını toplayıp eğitip, kutsal dinimiz,inançlarımız, etnikite yapımız, bölgesel farklılıklarımız kullanılarak, sinsi emellerini gerçekleştirecek ihanet çetelerini kurdular, siyasallaştılar.

Tüm  Cumhuriyet Kurumlarının  hücrelerine yerleştiler. Bu kurumların asli görevlerini yapamaz duruma getirdiler.Kendini pek laik görenler,Atatürkçüyüm, halkçıyım, devrimciyim, ilericiyim, milliyetçiyim, mukaddesatçıyım, yurtseverim... diyenler sağ olsunlar. Yakalarına papuç gibi rozetler, başlarına benim gibi kirli şapka takanlar, ellerine  pankartlar alıp sokak gösterileyle kendilerini uyuttular, uyuşturdular.

Siyasal anlamda parçalandılar. Küçük olsun benim olun benim olsun denilen bir kısır döngüyle bir birlerine girdiler. Kullarını, müritlerini, tebasını alıp gidenler kendi şemsiyelerin açarak yağmurdak kurtulacaklarını sandılar.

Kasımpatılar açtığına içimi bir ferahlık kaplıyor. Rengarenk kokuları ruhumu okşuyor. Renklerini unutuyorum. Gözlerimi yumup kokluyorum, BU KOKU; içimi ısıtan, önümü ışıtan, Mustafa Kemal Atatürk’ümüze omuz veren, güç veren Yurdumuz insanın kokusu.


0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home