Cumartesi, Aralık 05, 2009

CUMHURİYET'TEN

       Unuttuk. Unuttuk. Unuttuk.  Unuttuk aşkı sevdayı. Unuttuk vatana milletin geçmişine dair ne varsa. Unutturdular, Unutturmaya devam ediyorlar.

         Dünkü Yurdumuzun Paylaşımcıları bugün hepsi sırtımızı sıvazlıyorlar. Haydi aslanım. Sen neymişsin sen. Dağları devirirsin istersen. Dinle eğer bizden kız istersen. Size bıyıksız efenin gönül macerasını sunalım.

         “Hikaye bu ya;

         Vaktiyle Ege’nin yüksek dağlarında; gerçek ve kırık efeler yaşarmış.

          “Efe, astığı astık kestiği kestik. Eni boyuna denk. Burma bıyıklı, kasaturası belinde, dalyan gibi delikanlı narası dağları inletir, “kaçılın uleeeeen, kim o bana yan bakan” dediğinde. Ama bir eksiği var. Hiçbir kıza aşık olmamış.

         Bir gün şeytana uymuş, gece kasabaya inmiş. Efeyi kasabada gören gayri Müslim Zengin eşraftan birisi korkusundan efeyi evinde ağırlamış. Ne olduysa o gece olmuş.  Efe Konağın biricik kızına aşık oluvermiş.

         Sabah güneşle birlikte dağa dönmüş.  Bizim efenin uykuları kaçmış. Nasıl etsem, nasıl kurtulsam bu dağ yaşamından diye kuramalar(hayaller) kurmuş. Kızı babasından istemiş.

         Kızın babası;Kızı sana veririm ama üç şartım var diyor.

         Birincisi;-Bıyıklarını bizim gibi keseceksin medeni olacaksın, dağda bir ay gezeceksin.

         Bizim efe celalleniyor;- Bıyıksız efe mi olur ulen diyor ama,adam nuh deyip peygamber demiyor.Kız babasının sözünden çıkmıyor. Sonra iki şartımıda yerine getirirsen kız senin diyor.

         Güçte olsa bıyıkları keser. Dağdaki otoritesi sarsılır ama dağ arkadaşlarını  ne dediyse inandıramaz.  Bir ay sonra, diğer şartları öğrenmek için şehre iner.

         İkinci şart olarak;- benim kızım çeyiz düzmek ister. Sen nasıl olsa benim malın üstüne konacaksın. Öyleyse şimdiye kadar dağda biriktirdiğin altınları getir diyor.

         Efe dağa çıkar; silah arkadaşlarının paylarına borç alır, tüfeğini yeddi emin olarak verir. Altınlarla şehre gelir. Kızın babasına dikilir. Kızın babası;  Yüzük takılmadan sen evimde oturamazsın. Sen şimdi bizim evin bahçıvanın yanında kalacaksın diyor.

         Üçüncü şartım; yarın Nişan töreni için konuklarım gelecek, onların yanında beni mahçup etmeyecek şekilde yürüme konuşma ve davranış derslerini kızımdan alacaksın diyor.

         Akşam olur; Tüm konuklar yerleşirler. Dağ arkadaşları ve şehir arkadaşları önüne çıkan efemi gören şaşırır. Tüm efemsi davranışlar yerine rakkasvari davranışlarla kız babasının önüne gelir, kızınıza talibim der.

         Ha sittir!..-Benim senin gibi biçimden biçime giren adama verilecek kızım yok, diyerek efeyi halkın huzurunda rezil eder.”

         Öykü bu. Ayrıntı ve isimleri özellikle kullanmadım. Cumhuriyet aydınlığından ve halkın gücünden korkan, yerli ve dış işbirlikçi ganimet paylaşımcıları tarihin her döneminde, halkın gözüne kum serperek halkı kendi çıkarları kullanmanın yolunu bulmuşlardır.

         86’nci ilan yılını kutlayacağımız “CUMHURİYET BAYRAMI” Mustafa kemal Atatürk’ümüzün “En büyük eserim CUMHURİYETTİR…” diyerek övündüğü; “YOKTAN VAROLUŞ DESTANIDIR.”

        

        

 

 

 

 


0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home