GÖLGE VE İNSAN
Sabah ve akşam güneşinde, hiç yürüdünüz mü? Öğlenin yanarında, güneş tepenizde ovanın ortasında tek başınıza, elinizde kürek, ayağınızda çizme, vıcık vıcık çamurun içinde tarlanızı sulamaya, bol ürün elde etmenin çabası içindesiniz.
Dört mevsim Anadolu. İnsanı dört mevsim. Ürünü dört mevsim. Sekiz köşe dört bucak. Şimdi iyi dinleyiniz.
Çok partili yaşama geçtiğimizden günümüze, ülkemiz insanı acısız yaşadı mı? Huzur buldu mu? Siyaset hamasileşti. Her şey al takke, ver külah. Görüntü böyle olunca; İnsanımızın aklı karışıyor. Kim ne söylüyor? Ne yapıyor? Takip etmekte zorlanıyor.
Topluma bilgi akışı sağlayan kanallar tıkanınca, tekelleşince, umumi efkar dediğimiz KAMUOYU oluşamıyor. Kamuoyunun özgürce oluşmasının kökeninde, hür basının, yayım organlarının hür olarak örgütlenmesi ve Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü temelinde buluşmalarıyla özgün bir kamuoyu oluşur.
Açıkça görülüyor ki; Günümüz insanları, teknolojik gelişmelerin sonucunda her şeyi görüp anlayabilecek durumda. Evinde otururken dünyanın dört bir yanında olup bitenden haberdar olabiliyor. Dünya öyle bir hale getirildi ki habere ulaşma konusunda sıkıntılar yok.
Sıkıntı nerededir? Aynı haberin, farklı yayın organlarında farklı kullanılmasıdır. Bunun adına yabancı dilde; DAİSE İNFOMATİON,Türçemizde ki adı BİLGİ KİRLENMESİ.
Kirli bilgilerle donanan beyinler, kirli düşünceler üretirler. Kirli düşüncelerin tasarımları, uygulamalarının temiz olmasını bekleme, aymazlık olur. Bu anlamada; toplumun asıl sorunları bırakılıp, yan sorunlarına dikkat çekilerek; “ tavşana kaç, tazıya tut, benim vatandaşım işini bilir, verdimse ben verdim, babalar gibi satarım, ben bu ülkeyi pazarlamaya geldim, halimizde ne varki? Büyümeye devam ediyoruz, dünyada itibarımız artıyor…” nidalarıyla ortalık toz duman.
Sağ olsunlar; “o dağdakiler üç beş çapulcu “demişlerdi. O çapulçular, Avrupa’nın göbeğinde haraç toplayıp, her türlü uyuşturucu ticaretinin ağa babalarıydı. Ezilmişlik,yoksulluk teraneleriyle kendilerine acındırma, mağdur siyasetiyle kendilerine yandaş toplamayı başardılar. Bizde kandık. Vah vah.
Şimdi; kime inanıp kime güvenelim? Siyasilere mi? Düşünce tüccarlarına mı? Gazete patronlarına mı? Renkli ekrana mı? Kendi aklımıza ve bilimsel yaklaşımlara dayanmak gerekmez mi?
“…Ankara’ya giden millet vekilleri, liderin iki dudağının arasına sıkış tığı için başarılı olma”ları mümkün değildir, dediğinde tukaka olursun.
Tam bu sırada bir türkü dizeleri aklımı çeldi;
“Sağdan sola, soldan sağa, alda bayrağı düşman üstüne…” Sonrası;” Biz, demokratız, biz sosyalız, toplumu biz kucaklarız,mukaddesatımız belli, milliyetimiz belli, var mı şüpheniz diyenlere, ne denir?
Haydi canım sende!... Git işine bak.
“BİR ÜLKEDE; KÜÇÜK İNSANLARIN GÖLGELERİ BÜYÜYORSA, O ÜLKEDE GÜNEŞ BATIYOR DEMEKTİR.” Çin Atasözü
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home