Çarşamba, Ekim 07, 2009

DEĞİŞİM,DÖNÜŞÜM SARMALI


 

       Hepimiz canlılar aleminin birer parçasıyız. Cansızlar alemi olarak taşı, toprağı, metalleri, ametalleri, çürümüş bitki artıklarını sayarız.

Değişimin ve dönüşümün kendi içindeki güçlerine ulaşmamız uzun soluklu bir çalışma alanıdır.

        Çevremize bakalım. Suya su gözüyle bakmak, taşa taş gözüyle, ağaca ağaç, arıya arı,… gözüyle bakarsanız yaşamak çok kolay. Yaşamı tek düze götürmek, en basit bir yaklaşım.

        Suyu bir hayat, hayatımızın bir su olduğunu, taşın, toprak oluşunu, bitkinin çürümesinin, toprağın gücünü artırdığını, arının sadece bal üreten bir kelebek olmadığını çiçekler ve böcekler aleminin yaşamımızın zenginliğine zenginlik kattığını düşünmeye başladığınızda yaşamın ve insanın anlamı değişir.

        Yaşamımızın ve çevremizde yarattığımız farkındalıklar manzumesi değişimin temelini oluşturur. Ben uyanık kalacağım diyerek uykusuz kalırsanız, vücudunuz sizden değişim ister. Ben yoruldum. Dinlenmeliyim sinyallerini verir. Dinlenmelisiniz ki, yorgunluk, uyuşukluk halinden çıkabilesiniz.

        Bu durumda; değişirken dönüşür, dönüşürken değişirsiniz. Kaya tuzunu düşünün, deniz suyunu düşünün, sütü düşünün, bir buğday tanesinin öyküsünü dinleyiniz.

        Kaya tuzu değirmenlerde öğütülürken eski şeklinden şekil, eski renginden renk kalmaz. Görüntü olarak değişir. Toz halindeki tuz, yemek ve salatalarda değişik tad, lezzete dönüşür. Başak halindeki buğday tarladan fırına, fırından sofralara ve vitrinlere, şekilden şekle, üründen ürüne dönüşür. Renk, koku, tad ile değişimler yaşayarak insan besinine, değişik besin zincirlerinden insan denen canlıya dönüşür.

        Konunun özü, ben değişmem arkadaş, ben dönüşmem arkadaş, değişim ve dönüşümde neymiş diyerek, doğal yaşamın gereklerini küçümseyenler, güneşin batışına ve doğuşuna karşı durmak gibi davranış içinde olurlar.

        Damlalar, derelere, dereler çaylara, çaylar ırmaklara, Irmaklar denize ulaşır. Denizler buharlaşıp bulutlara dönüşür.

        İnsan ve insanlık yaşamı, su damlasından farklı mıdır? Farklı olan toplumun bize yüklediği sosyal görevlerin sıfatlarıdır.

Kimi müdür, şoför, amele, usta, fabrikatör, öğrenci öğretmen, millet vekili cumhurbaşkanı, sanatkar ve zanatkarlık gibi sıfatlarımız,  sonradan kazandığımız, işimize uygun sıfatlardır. Sonradan kazanıp ve ilkönce kaybedeceğimiz sıfatlarımızdır.

        İnsanlık sıfatımız, varlığımızla birlikte gelir, yokluğumuzla gider. Baki olan sıfatımız budur.

        Altımız toprak üstümüz gök kubbe arasında çırpınırız. İnsan olma yarışında değil. Sıfat kapma yarışındayız hepimiz. Durum böyle olunca, kendimiz değişirken; değişimi, yaşamımız varlıktan yokluğa dönüşürken, dönüştüğümüzün farkında bile olmaya zamanımız yok.

        Kendimiz, ailemiz ve toplumumu için yeni farkındalıklar yaratma içinde olmamız, gücümüzün kaynağıdır.

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home