AÇILIMDAN SAÇILIMA
Ekranlar ve gazete köşeleri açılımdan açılıma koşarak yeni açılımları yaratmanın heyecanlarıyla herkes birbirine meydan okumaya başladığını okuyor ve dinliyoruz.
Açılımın, alt başlıklarını okuyup görmeden bir fikir yürütmek, elbette saçma. Vatandaş gözüyle, kamu oyu vicdanıyla olguları anlamaya çalışırsak; açılım konusunu besleyen düşünce ve tarihi olayları okuyup anlamadan bir sonuca varamayız.
1800 yıllardan günümüze Ortadoğu, batı ülkelerinin ilgi odağı durumundadır. Dikkat ederseniz tüm peygamberlerin, Dört hak kitabın indiği coğrafya neresidir?
Mezopotamya hep ilgi alanı oldu. Türkler Ne zamandan beri orta doğuda; İsa’dan sonra 700’lü yıllarda Sina Yarım adası ve Mezopotamya(Irmaklar arası(Dicle-Fırat)) topraklar.
Şimdi geliniz bu konuyu günlük basından alıp birlikte okuyalım.
- “Tarih boyunca biz Türkler hep aynı yanılgılara düşmedik mi?
- Biraz tarihsel bilinci ve belleği olan şunu görür: Türkiye’nin güneydoğu sınırları yabancı jeologlar tarafından incelenmiş, bu konuda kitaplar yazılmıştır. Uğur Mumcu’nun “Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925” kitabının 15. ve 24. sayfalarından bir birleştirme yapalım. İngiltere’nin Türkiye Büyükelçiliği Müsteşarı Hohler’in Londra’ya 21 Temmuz 1919 tarihli mesajından: “Şimdi Mezopotamya bizim olduğuna göre Binbaşı Noel’a bir Kürt devleti kurdurup kuzey dağlarını böylece koruyabiliriz. Binbaşı Noel bir Kürt Lawrence’ıdır. Majestelerinin hükümetinin amacı Türkleri elden geldiğince zayıflatmak olduğuna göre Kürtleri bu şekilde harekete geçirmek fena bir plan değildir. Kürt sorununa verdiğimiz önem Mezopotamya’yla ilgilidir. Kürtlerin ve Ermenilerin durumu beni hiç ilgilendirmez.”
Bu sözler kimi Kürt dostlarımız için dikkate alınması gereken cümlelerdir. Bakın, 20 Şubat 1920’de Amerikalı Amiral Bristol şunu yazıyor: “Kürdistan’ın ünlü petrol yatakları nedeniyle yabancı entrikaları başladığı için kuşkusuz ciddi sorunlar çıkabilir. İngilizler herhalde Kürdistan’ı denetim altına alabilmek için Kürtleri Türklere karşı kullanmak isteyeceklerdir.”
İngiltere Dışişleri Bakanı Edward Gray 1911’de şöyle yazıyor: “Temel hedefimizi daima hatırda tutmamızın önemine inanıyorum. Bu da Basra Körfezi ve onu tamamlar nitelikte olan Mezopotamya’daki İngiliz çıkarlarını korumaktır.”
Ama 1913’te Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın yazısı: “Kuveyt ve Katar gibi çölden ibaret iki kaza yüzünden İngiltere’yle ihtilaf çıkaramayız. Bunlar ehemmiyetsiz topraklardandır. Bunlardan ne gibi faydamız olabilir? Kuveyt ve Katar’ı İngiltere’ye bırakmaya ve zengin Irak vilayetimizle uğraşmaya karar verdik.” Sizin tarih bilinciniz yoksa, enerji kaynaklarının stratejik boyutunu göremiyorsanız yapacağınız analizler, sentezler ve üretmeye kalktığınız politikalar hiçbir şekilde başarılı olmaz ve ders almayı bilmezseniz tarih tekerrür eder.”
Ortadoğuda bir denge unsuru olan ülkemizin bulunduğu konum olarak çok hassas bir alanda olduğu açık.Anadolu halkını oluşturan 36 etnik oluşumun dağıtılması, güçlü Türkiye’in bu coğrafyada istenmemesi sonucudur.
BURNUMUZUN DİBİNDEKİ BALKANLARIN BAŞINA GELENLERİN, YARIN BİZİM BAŞIMIZA GEŞLLMEYECEĞİNİ KİM GARATİ EDER?
Osmanlı Devletinin Başına ördükleri çorabı şimdi ilmeke ilmek Türkiyemizin başına örmenin gayreti içinde olanları görmemek, açılımdan saçılıma gittiğimizi fark etmek, gaflettir delalettir.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home