Çarşamba, Şubat 25, 2009

SON ÇARE, BOŞ ÇARE

                24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanış günüdür. 85. yıl dönümünü yaşıyoruz. 23 nisan 1920’de temelleri atılan Türkiye Cumhuriyetimizin, o günlerden bu günlere “ dahili ve harici bedhahları olmuş ve ola gelmektedir.

         İstiklal savaşımızda;” Ateşi ve ihaneti gördük.” Kana ve ateşler içinden geçerek savaşın acımasızlıklarını yaşayarak; Lozan’da Barışı kazandık.

         Barış sırasında Sayın Lord Curson, İsmet İnönü’ye; “ bu gün barış masasında verdiklerimizi, yarın birer birer geri alacağız…”  anlamındaki sözleri sanki kulaklarımda çınlıyor.

         Devrimlerle şekillenen, serpilen; Türkiye Cumhuriyetimiz’in “Dahili ve harici bedhahları,” geçen 85 yıl içinde uyumadılar, yemediler, içmediler bir oldular. Lord Curson’un düşüncelerini hayata geçirmek için bir birleriyle yarıştılar.

         “ULUS DEVLET” olmanın onur ve şerefiyle yaşadığımız bu günlere gelebildik.

         Dün, bugün; “LOZAN BAĞIMSIZLIK” anıtıdır.  Yaşadığımız günlerin dünya küresel aktörleri, gözlerini “ulus Devletlerin” yıkılarak yerine etnik, dini farklılıklara dayalı yönetilebilir devletçikler kurmanın hayali içinde olduklarını tüm dünya insanlığı bilmektedir.

         Bu amaçlarına erişe bilmek için; “Tek taraflı gümrük birliği Anlaşması, bankalarımızın, sanayi dinamiklerimizin, yer altı ve yer üstü zenginliklerimizin ve yer yer topraklarımızın çok uluslu şirketlere satışına tanınan özgürlükler ve Tahkim Yasası’nın yürürlükte olması, kapitilasyonların devam ettiğinin bir göstergesidir.”

          Sevr’i yeniden hayata geçirmenin çabası içinde olanlara alkış tutanları, meydanlarda bunlar için davul zurna çalanları, günümüzde bunları görmek tarihin sanki yeniden tekerrür ettiğini andırıyor.

         Her taraftan ateş çemberi içinde bulunan ülkemizin bu durumundan yararlanmak isteyenler, her türlü melaneti ülkemizin üzerine eşitlik ve özgürlük adı altında; ülkemizde yaşatılmaya çalışılan; Demokratik, laik, sosyal, hukuk devletimizin siyasi, ekonomik ve sosyal kültürel nimetlerinden beslenerek varlıklarını sürdürdüklerini unutmamalıdırlar.

          Dürüstlük, özgür inanç, hukuk, sosyal devlet,… bir gün, herkese gerekli olacaktır.

         Dünden bugüne; siyasal iktidarlara yağdanlık olanlar, çıkarlarının bittiği noktada kendi anarlını bile satarlar. Kişisel, kurumsal hırslarının kurbanı olurlar. “Son pişmanlık fayda sağlamaz.” Diyen atalarımız. “Dereyi görmeden paçayı sıvamamak gerekir.” Ama dere görülmüştür. Bu derede kan, balçık, lağım akmakta ve dibi görülmemektedir.

         Bizim deremiz;”GÜMÜŞDERE” (Ulus Devletimiz)dir. Biz bu derede yıkandık, yunduk. Sonsuzluğa; billur ırmaklarla aksın.

 

        

           

 


0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home