SEVGİ VE GÜVEN
Sevgi ve güven sözcüklerinin tanımlaya bilir misiniz? Herkes kendine göre bir tanım çıkarır. Peki, sevgi ve güveni tarta bilir misiz? Ölçü aracı bulamazsınız.
İnsanlık tarihine baktığımızda sevgi ve güven göstergelerini görebiliriz. Sevgi, bana göre; duygu yoğunluğuyla maddi ve manevi yönelimdir.
Kimi savaşmaya yönelir, kimi sevişmeye yönelir. Anlatmak istediğim, seksüel ve şiddet anlamında değil. Yaşam için gerekli devinimleri gerçekleştirme. Yaşam için, savaşma gücünü yaratma olarak, sevişmeyi tanımlıyorum.
Boş vermişlikler, insanı bencilliğin batağına götürür. Bu bağlamda; duygu yoğunlukları dolu bir haftanın sonuna ulaştık.
Yollardaki trafik, yerleşim alanlarındaki insanların hareketliliği, Alış-veriş merkezlerinde ki yoğunluk, sevgiyi besleyen, büyüten davranışlar olarak algılamak anlamlı olur.
İlden ile koşuşmalar sevginin sel olarak, akışının göstergesidir. Açılan kollar, öpülen eller, kucaklaşmalar güven ortamının resimlerini oluştururlar.
“Dünkü kaba gücü, bugün yerini güçlü ilişkiler kurabilmenin becerisine…” bırakabildiğimizde; kişide güven duygusunun yerleşmesine hizmet etmiş oluruz.”Anne karnında başlayan sevgi ve güven duygusu” yaşamın her alanında ruhsal yapımızın oluşmasında büyük yer alır.
Sevgi ve güven duygusu kırılmalarının onarımı mümkün değildir. Ruhsal anlamda; güvensizlik ortamında sevgi yeşeremez. Sevgisiz ve güvensiz bir ortamda insan yapayalnızdır.
Sevinçli ve neşeli olduğumuz ortamlar güvenli ortamlardır. Güvenli olmayan ortamlarda insan gergin ve durgundur. Kutlamalar, düğünler, anma günleri, panayırlar,fuarlar, bayramlar insanlığa hizmet odaklıdır. Sevgi ve güven ortamlarında insanlar daha üretken ve yaratıcı olurlar.
Geçmişin korku eğitim ve öğretimin yerine, sevgi eğitimi ve öğretimini başarabildiğimizde, başarılamayacak iş yoktur.
Toplumun önündeki; bilim insanları, kanaat önderleri siyasetçiler… söz ve davranışlarıyla sevgi ve güven ortamının yaratılmasında ki insani, ahlaki, dini ve bilimsel görevlerini hiçbir zaman unutmamaları gerekir.
Sevgi ve güven ortamlarının yaratılmasında ki insani sorumluluklarımızın bilinciyle, kendi kendimizi,yeniden değerlendirmemiz anlamlı olur.
Sözlerimi Yunus Ermenin evresel düşüncesin yazarak sonlandıralım. “BEN GELMEDİM DAVİ(dava) İÇİN. BEN GELMİŞİM SEVİ İÇİN…” 800 yıllık kültür mirasımızdan.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home