Çarşamba, Şubat 25, 2009

NAYLON DEMOKRAT

 

         Köroğlu Bolu dağlarında seslenir. “ Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu. Alnımıza bu kara yazı yazıldı. Efeler hey hey! Benden selam olsun Bolu Beyine..”

            Petrolün enerji kaynağı olara kullanılmaya başladığından günümüze; kıtalar arası enerji kaynağı bulunan alanlar, savaş alanları olarak kullanılmakta. Bu alanlarda yaşayan insanlar çıkar savaşlarının bedellerini kan ve canlarıyla ödemekte, ödemeye devam etmekteler.

             Siz buna Pazar kavgası adına verebilirsiniz. BU KAVGANIN DİNİ, İMANI, RENGİ YOK. Kim güçlüyse yoksulun ensesinde. Sözü uzatmadan öze inelim. Çıkar savaşlarında kullanılmayan malzeme yok.  Siyah- beyaz, zengin -yoksul, doğu- batı, alim- cahil, siyasetçi, bilim adamı, yazarı, çizeri, gazetesi, televizyon kurumları.

            1950’ lili yıllardan sonra petrol türevi ürünler çoğalmaya başladığında; türkülerin sözlerine varıncaya dek etkisi görüldü. Naylon dediğimiz  petrol türevi ürünler yaşamımızın  her alnında yer aldılar.

            Saymaya gerek var mı bilemiyorum? Biz yinede birkaç örnekle konumuza  bir açılım yapalım. Köy çocuğu olmanın onuruyla söyleyebilirim.Köylerde, ürün çuvallarımız kıldan, yünden, pamuktan dokunmuş çuvallar, hararlar, çullar, kilimlerle korumaya çalışırdık. Çocuk sancak iplerimiz, keten, kıl , pamuk ve yünden yapılan urgan ve sicimler, bağ aracı olarak kullanırdı.

            Çamaşırlarımız, libaslarımız pamuk iplerle dikilir ve şekillendirilirdi.  Zamanla; çarıklarımızın yerini, şamurelden(oto iç lastiği) yapılan lastik ayakkabılara bıraktı. Bu  yazıyı yazan bu  zat; en son çarıklılardan. Daha dün gibi geliyor insana. İnsan ve insanlık ne çabuk değişiyor. Yaşadıkça neler görüyor insan.

            Tütün tarlalarında 1960’lı yıllar. Bir türkü söyledi gen kızlar.” Entarisi böcek böcek./ Annem bana naylon fistan dikecek./ Evlenmeyin oğlanlar,/ naylon kızlar çıkacak… Gülüm var ocak ocak/ Ben yare haber saldım./ Bana naylon pabuç alacak…

            Sonrasını ne siz sorunuz ne ben söyleyeyim. Türküler gerçek oldu. İpeğin, yünün, pamuğun yerini petrol türevi elyaf ve naylon ürünler arasında gözümüzü açtık. Balondan, giysiye, giysiden otoya, çatal kaşıktan tüm sağlık gereçlerine varıncaya kadar ne varsa hepsi naylon.

            Naylon hakkında bu kadar bilgilendirme yeter mi? Yetmez. Cama benzer ama cam değil. Kumaşa benzer, kumaş değil. Önden arkaya, arkadan ve öne görüntü net gibi…

            “Gerçekler ayrıntıda saklıdır.” Cümlesi ne kadar yalın olarak, insanı uyarıyor. Kendince yaşama uymaya çalışan insanlarımız,ideal davranışlar içinde yaşama olumlu bakmaları kadar insani bir durum yoktur.

            İçinde yaşadığımız günlerde kimin, kimden yana, kimin el kimin cebinde,kimin davranışları dürüst, kimin davranışları sanal,ayıt edebileni kutlamak gerekir. İnsanımızın çevresini; sahte görüntüler verenlerle çevrilmiş durumda. İnsan kendinden şüpheye etmeye başlıyor. Ben bunların neresindeyim.

            Görülen odur k, çevremizde kim kravatlı- kravatsız, sakallı- sakalsız, şapkalı- şapkasız, çıplak- giyinik, inanan- inanmayanı anlamak için çok enerji sarf etmeniz gerekir.

            Naylon demokratlar çoğaldı, gerçekle-sahteyi ayırmak zorlaştı.

            Bir Uşak Türksü dörtlüğüyle sonlayalım sözü;” Ay bulutta bulutta,/Mendilim kaldı dutta,/ Geleceksen gel gayrı, /daha gönlüm umutta.

            Evleri camiye yakın./ Ak gülleri sen takın./ Zengin kocaya vardın./ Hani gerdanda altın.” Demezler mi insana.


0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home