"KİTAP YAKAN DÜŞÜNCE"
“Kitapları yakan düşünce, günü geldiğinde insanları da yakar.” Eylül akşamları, duygusal yaşayanların ilham kaynağı olur mu? Olur. Ne ilkbahara benzer, ne kışa… Gündüzlerin aydınlığı ve sıcaklığı gecelerin karanlığı ve ayazına bırakır…İnsan, ister istemez kendini tedbirli olmaya hazırlar.
Konumuz kitaplar, kitap yakma, kitap yakan düşünceler olunca gecenin ve gündüzün anlamı değişiyor.
Geçtiğimiz hafta, tüm ülkemizde;Eğitim-Öğretim Haftası olarak kutlandı. Eğitim ve öğretimin temeli; İnsandan insana bilgi, görgü, deneyim paylaşarak davranış değişimleri yaratma gayretimizdir.
Kitaplarımız bilgi bankalarımızdır. Bankaları iflas eden bir ülkenin ekonomisi alt üst olduğu bir gerçektir. Ekonomisi bozuk olan insanın ve ülkenin inandırıcılığı kalmaz.
Yaşamlarını bir ülkenin eğitim ve öğretimini yıkma üzerine inşa eden, emir kulları ve etten robotlar üreten bir eğitim sisteminin sonuçlarını düşüne biliyor musunuz? Bunun en son örneğini İkinci Dünya savaşında Nazi Almanya’sında yaşadı anakaramız(kıta). En son olarak Balkanlar’da insan kasaplarını gördük şimdi mahkeme önündeler.
Yakıcı olduktan sonra adı fark etmez. İnsan olmuş, bomba olmuş ateş olmuş, benzin olmuş, düşünce olmuş, davranış olmuş, söz olmuş yalan olmuş fark eder mi?
Geçen Salı İlhan Öner ağabeyimin yazısını okurken not ettim, bu düşünceyi. Paylaşmak istedim. Kimin söylediğini saptayamadım. İnsanı insan yapan değerler üstüne titizlendiğimden dikkatimi çekti. Konun can alıcı yönlerini sergilemeye çalışıyorum.
Küresel artistlerin egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Her sabah artistler hangi rol ile uyanacaklar izliyoruz. Melekler öğretmen, çağımızın peygamberleri, azılı mafyaları, barış güvercinleri, inanç tüccarlarıı, hayır sever vatandaşları, Babacan, Bonkör adamlar, ulema erbabı, kovboy çizmeliler, melon şapkası, elinde asası,sırtında pelerinin altında tank füze ve bombardıman uçakları, denizde yüzen evleriyle karşımızdalar. Hangi rolü? Ne zaman? Nerede? nasıl istersen? Oynarlar.
Sende sanırsın ki ne güzel? Ne hayırsever? Ne akılı adamlar? İçlerinde kin aydınlanmaya karşı olmaktır. Soran ve sorgulayan beyinler yerine; vuran, yakan, emirleri sorgulamadan uygulayan uyuşturulmuş beyinlere yaratarak insanlığın geleceğini karartmaktır.
Cumhuriyet bireyi; sorar, arar, dinler,izler, dener. Akla ve mantığa uygunluğu arar. Bilimsellik içinde yaşar. Hiç kimsenin kulu ve kölesi değildir. İnsan gibi çalışır, insan gibi yaşar.
Bu bağlamda Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitimcilere gösterdiği hedef açık ve nettir.
“ÖĞRETMENLER!.. CUMHURİYET SİZDEN, FİKRİ HÜR VİCDANI HÜR NESİLLER İSTER…
13 Eylül Sakarya Zaferi’nin 87’nci Yıldönümü Törenleri Ankara-Polatlı ‘da yapıldı. 14 Eylül Pazar günü saat 10’da Polatlı’da Dua Tepe den Batı ve doğu yöne baktım. 22 gün, 22gecenin sonunda varılan aydınlığın, özgürlüğün bedelinin nasıl kazanıldığını öğrendim.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home