İYİYİ, KÖTÜYÜ AYIRT
“Kriz yüzünden işten çıkarılan işsizler den birkaçı yurt dışına çıkmışlar. Bir süre yiyip-içip eğlenmişler. Doğal olarak paraları çabucak tükenmiş. İş aramışlar ve bir çiftlikte hayvan pisliklerini ahırdan kürekle kazıyıp çöp römorkuna atma işi bulmuşlar.
Bir süre çalışmışlar, başarılı olmuşlar, çiftlik kahyası da onları sevmiş ve hallerine acıyarak "Size daha kolay bir iş vereceğim" diyerek onları yumurta paketleme işinde görevlendirmiş. "Bunların irilerini ve iyilerini bu taraftaki kutulara, küçük ve kötülerini bu taraftaki kutuya koyacaksınız" demiş.
Fakat bizimkiler çok yavaş çıkmışlar, "Bu iyidir, değildir, küçüktür, büyüktür" tartışmaları ile işleri aksatmışlar.
Onları gözleyen kahya yanlarına gelmiş, "Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?" diye sormuş.
Bizimkiler vatandaşı aydınlatma işi diye cevaplamışlar.
Kahya, "Belli belli, aydınlatma işi yaptığınız belli" demiş.
"Çok iyi çöp atıyorsunuz ama iyi ve kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz!.."
Bir dönem TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’MİZİN “Faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu başkanlığı” yapmış s Hukukçu ,eski Millet Vekili Sayın Mehmet Elkatmış 9 Ocak 2009 Cuma günü 17 oo TRT 2 haberlerinde ki değerlendirmesini bilmem izleye bildiniz mi? Benim dikkatimi çekti.
Sayın eski Millet Vekilin kişisel değerlendirmesinde, kısa ve açık olarak açıklamalarda bulundu; Türkiye Millet Meclisi adına yaptığımız araştırmalarda, karşılaştığımız engelleri aşmak mümkün değil. Komisyona verilen yetkinin sınırlı olması, bürokratik engellerin aşılamaması devlet sırrı arkasına sığınmaları,… yakınmaları çarpıcıdır.
Delillere suçlulara ulaşılması yolunda etkili ve yetkili sorumluların yargı önüne çıkarılması yönündeki çalışmaların başarıya ulaşılması, ayrı bir durum, elde edilen bilgilerin, belgelerin, olay ve eylemlerin boyutlandırılıp adil,,eşitlikçi bir karara varılması ayrı.
Etkin ve tekin hukukçularımızın elinde şekillenecek olan yargı kararlarının efkar-ı umumiye tarafından değerlendirilmesi, olumlu ve olumsuz düşüncelerin ortaya çıkması olağandır. Olağan olmayan durum nedir? Hukukun, yargının, adaletin siyasallaşmasıdır.
İnsanlık tarihi açıkça şunu göstermiştir ki; İster muhalefette, ister iktidarda, ister görevde, ister ayrık, ister fakir olalım, ister zengin, ister hasta olalım ister sağlam, ne olursak olalım?
HUKUK, BİR GÜN HERKESE GEREK.
Türkiye Cumhuriyetimizin temellerine konulan harçta, taşta, tuğlada, her tür emek ve uğraşta, tutarlılıkta, iffet ve namusta HUKUK vardır. HUKUK, TAM BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK; ANADOLU VE RUMELİ MÜDAFA-İ HUKUK ÜYELERİNİN DÜŞÜNCELERİNİ BESLEYEN ASİL KANIN HÜCRELERİNDEKİ AL YUVARLAR VE AK YUVARLAR,
, DAMARLARIMIZDA DOLAŞIR. Bu düşüncelerimle ne ırkçılık, ne fanatik duygulardan yola çıkıyorum. Tarihi gerçekler, zamanın tanıklarını dinleme fırsatları bulanlar bunları idrak edebilirler.
Şimdi el insaf diyerek okuyunuz. Bilgisayarıma bugün düşen bir iletiyi paylaşayım sizinle.
“Bakın, Başbakanlık’ın yeni Basın Müşaviri, Kemal Öztürk oldu. 15 yıl önce yazdığı o kitapta kahramanların ağzıyla neler diyordu:-
“ Devlet kimdir? Helvadan yapılmış puttur.” “En sonunda beni bir numaralı terörist yapacak bu pez…nkler, bütün laikleri bir bir şişe geçirecem, ondan sonra anlayacaklar laikliğin faziletlerini. Elin o…pusu bile kalkıp ‘Ben laikim, namusumla çalışıyorum, kimse karışamaz’ demeye başladı. Ula ben böyle laikliğin…” “Bak bizim sahte Müslümanlar nasıl bölücülük yapıyorlar. Ben bu yüzden bu adamları sallandıralım diyorum. Ayrıcalık yapanın dinde de katli vaciptir çünkü. Ama dinleyen yok!”“Herkes, sineğin şıraya yapıştığı gibi laikliğe sarılır ama kimse onun gerçekte ne anlama geldiğini bilmez. Ne kadar da utanmazlar. Rahmetlinin (Atatürk’ü kastediyor) mirasına sahip çıkan mendeburların hiçbiri, laikliğin ne anlama geldiğini ve nereden geldiğini bilmezler.”
“Eskiden Türkler’in yetiştirdiği ‘marimus öküzü’nün sol arka bacağının uyluk yeri ile işkembesinin ayrıldığı yerde bir et parçası bulunur. İşte tam buraya ‘laik’ denir. Vee bugün kullandığımız kelimenin de aslı buradan gelmektedir.”
***Nükte Yayınları’ndan 1994 yılında çıkan ve Mir Mahmut Rıza mahlasıyla yazdığı “Bir Garip Oğlanın Hikâyesi” kitabı mahkeme kararıyla toplatılır. Bu kitap yüzünden de bir yıl hapis cezasına çarptırılır. Ocak 08, 2009 - MUSTAFA MUTLU, VATAN
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home