HAYDÜLEN DE HAYDÜLEN!..
Oldum olası yöremin türkülerinden; güzellemeleri, yiğitlemeleri (koçaklama), ninnileri, ağıtları…. severim. Kuru sevgi yeter mi? Ben o kadarını bilemiyorum.
Ne zaman Tolga Çandar'dan; "GERİZLERLER BAŞINDAN HOPLAYAMADIM" ı dinlediğimde başka rüyalar, hülyalar içinde olurum. Bahar gününde, Nisan yağmurları kadar kısacık ömrümüzde, birde yiğitlik yapalım diye düşündüm.
Bu yiğitlemelerin dizeleri içinden; "Düşman galip geldi haklayamadım." Haydülen de haydülen,. Şu dağlarda geyik kalmadı kalmadı. Oynulen de Körarabım sen oyna. Şu dağlarda yiğit kalmadı." Düz yazı olarak yazıldığın da hiçte insana hoş gelmeyebilir.
Bu yiğitlemeler deki konuların, derinliklerine indiğimizde insanın içi burkuluyor. Bolu Beyi'ne isyan eden KÖROĞLU'nun nidasıyla ifade dersek; "Tüfek icat oldu mertlik bozuldu. Alnımıza bu kara yazı yazıldı. Efeler hey hey!..." gürlemesi kulaklarımda çınlıyor.
Kimi yiğitler sırça konaklarında, kimileri ün, nam peşinde, bazı yiğitler yüksek dağları biz yarattık, alçaklar anlamayız…diyerek; sömürünün nimetlerinden, kartopuna dönen zenginlikleriyle başlarını göğe değecek sanıyorlar.
Meydanları tutan yiğitlerde;" Al şalım, yeşil şalım", tenhada buluşalım,
azıcık konuşalım, el ele tutuşalım. Agalarımıza, dedelerimize, efendilerimize, el pençe durup,el etek öpüp helalleşelim türküleri eşliğinde; güzel kıyılarımızın, dağlarımızın, ovalarımızın nimetlerini paylaşalım," HEP BANA, RABBBENA" DİYEREK."kelebek kravatlae takım elbiseler ve masal kahramanları ayakkabılarıyla ortalıkta fink atıyorlar. Kimileri de ellerim kırılaydı, ne olacak bizim halimiz? Yandık, bittik, kül olduk yakınmalarıdan geçilmiyor. Kimileri Ne var halimizde "Allah'a şükür" Kedi gibi gözü yumuk olmayınız, durumumz çok güzel diyerek salon salon;analarımıza , bacılarımıza dualar okuyorlar. "Allah razı olsun."
5 Nisan 2008 Cumartesi günü Çanakkale'de toplanan Çevre gönüllüleri içinde bulunmaktan sonsuz keyif aldım. Yorulmadım.Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında yapılan konuşmaları dinledim. Çevre konularına duyarlı, sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu insiyatif oluşumunun çalışmalarını kutluyorum.
Kutlamanın gerekçesi; "ÖLÜLER ALTIN TAKMAZ." Yüz yıllardır dünyamızın ter altı ve yer üstü değerlerini eline geçirmek isteyen dünya egemen güçleri, altın, gümüş, petrol,demir, kömür ve bor kaynakları varsa bedavadan bu değerlerin üstüne konmak için her türlü yönteme başvurup sahiplenmelerini bilmeyen ve görmeyen yok.
İlimiz Balya ilçesindeki Simli kurşun madenlerini işletenler kimler, Bigadiç'teki Bor madeninden üretilen 250 kusur ürünün karını kimler topluyor, Dün, Bergama, bugün Havran, Kaz Dağları, yarın Sındırgı, Yolcupınarı, Yusufçamı'da altın aramaları sizce neyin nesidir?
Bana göre; Atalarımızın bize emanet ettiği kutsal miraslardır. Korunması gerekir. Hep birlikte sahiplenilmesi gerekir. Unuttuğumuz; torunlarımızın bizleri, vatana ihanetle yargılamaları.
Şimdi sizlere sorarım; Sındırgı Çaygören Barajı'nın sularının zehirlenmesini, Ulus, Seydan, Kertil, Alaçam, Demirci dağları ormanlarının yok olmasına göz yumar mısınız? Sındırgı, Bigadiç,Balıkesir, Susurluk Ovalarını sulayan Simav çayı sularının zehirli atıkların karışmasına ne diyorsunuz? Gönlünüz razı mı?
"HAYDÜ LEN"(Git işine) diye biliyor muyuz? Diyemeyiz. Göbek bağıyla, koyun bağıyla, boyun bağıyla, kan bağıyla, dinbağıyla, on bağıyla, don bağıyla bağladılar bizim yiğitleri.
Dün Bölgesel basına ve ulusal basına şöyle bir göz attım. Allah razı olsun. Onlara da göz bağı, kulak bağı, ağız bağı hediye etmişler ki; gören, duyan, yazan olmadığını hemen fark ediyorsunuz:
Her konuda ahkam kesenlere ne diyelim? " HAYDÜLEN DE HAYDÜLEN!..."
Üzerinde yaşadığımız bu güzel toprakların, ağaçların, suların ve tüm kimyasının bir çırası, kıymığı, parçası olmak onuru ve gururu benim düşünce mayam. Benliğimi yaşatan, insanlığımı hatırlatan , var olduğumuz bu değerleri ağzımda gevelemek mutlu ediyor.
Boş sözlerle başınızı ağrıttım. Sağlıklı kalın,mutlu olun.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home