Perşembe, Aralık 06, 2007

TAKOZ OLMAK



 

         Eğitim sistemimiz, insanı yüceltme ve onun geleceğe sağlık ve mutlu olarak taşınmasında asıl sorumludur. Eğitimciye yüklenen görev, televizyon ekranlarına, sokağa   terk edilmiş görünümü umut vermiyor.

            Bu cümlelerimden şu anlam çıkarılmamalıdır. Her eğitim alanı   tu kaka, sadece  benim söylediğim gerçek. Böyle bir  savım olamaz. Eğitim sistemimiz  yap boz tahtasına döndürülmesine karşıyım. İktidarların   hedeflerine göre  kısa dönem planlamalarla konu geçiştirilmeye çalışıldığı  bir gerçek.

            Yüz yıl içinde; üç kıtaya egemen  Osmanlı Devleti.in külleri arasından  var edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti 87 yıllık yaşamında; değişik tehditler altında var oluşunu sürdürüyor. Kendi geleceğini kurmanın çabası içinde;Orta doğu'nun gelişen, büyüyen ülkesi. Genç nüfusu ve yükselen değerleriyle gelecek çağlara göğüs germeye çalıştığı açıktır.

            Ancak şu gerçek unutulmamalıdır. Savaş çocuklarıyla barış çocuklarının eğitim ve öğretiminde ince ayrılıklar vardır. Babalarımız; Birinci Paylaşım Savaşı çocukları. Bizler İkinci Paylaşım Savaşı , bizim çocuklarımız barış   çocukları.

            Bu bağlamda; ister istemez ben çektim çocuğum çekmesin, ben okuyamadım, çocuğum okusun, ben yiyemedim çocuğum yesin, ben giyemedim   çocuğum giysin  düşünceleriyle, el  bebek, gül bebek yetiştirdiğimiz  çocuklarımızın geleceğe bakışları ve yaşamdan bekledikleri farklılaşıyor.

            İşin en acı yanı; Cumhuriyet Tarihimiz boyunca; üzerinde en çok oynan, kurum Milli Eğitim. " MİLLİ" olan iki bakanlımız var. Biri EĞİTİM, Diğeri SAVUNMA.   Eğitim sistemiyle sık sık oynanması  verimsizlik nedeni. Eğitim- öğretim  hedeflerinin uzun erimli düşünülerek milli stratejiler(uzak görülü) geliştirilmesi hedeflenmesi daha anlamlı olur.

            Vatandaşı oy, öğrenciyi müşteri, Dershaneleri bilgi pazarlamacı, özel okulları, özel eğitim alanı, Devlet okullarına öylesine bakarsanız, olacak olan olur. Kasabaya, 70 km'deki   Eğitim ve öğretim kurumuyla kent  merkezlerindeki seçilmiş  Eğitim-öğretim   kurumlarının bölgesel farklılıklarını gözetmeden aynı müfredatla değerlendirmeye  almak sakıncalı sonuçlar doğurur.Yılda bir sınavla öğrencileri, eğiticileri, öğreticileri değerlendirmeye almak bilmem nasıl olur., Vekil, sözleşmeli,aday öğretmen, usta öğretmenlere havale edilirse olan olur.

            Şimdiki yükü ağır olan dershanelerin yükü üç kat artar. Eğitim-öğretim şirketleri istenen modelde insan eğitimi gerçekleştirmelerine olanak tanınır.

            Yeniden eğitim ve öğretimin yapılanmasında; Öğrenci merkezli, ,insan merkezli çalışmalarda; geçmiş proğramları ve eğitim öğretim anlayışlarını gelecek için takoz olarak kullanmadan, Eğitim ve öğretimi katkıda bulunan tüm kişi, dernek, vakıf ve siyasi kurumların   görev ve sorumluluklarını  çağın gereksinimleri doğrultusunda yerine getirmeleri anlamlı olur.

            Dünkü yayınlarda  ev basından gözlerim yaşararak izledim ve okudum.   Kars'ta  kar üstünde 2 saat öğrencileri tören yapacağız, konuşma ve açılış yapacağız diyerek körpe bebeleri tören alanında tutmak neyin nesidir?   Ama ne diyelim? Sayın Milli Eğitim Müdürü uzun ve etkili konuşma yapmış yetkililere karşı.

            Kar üstünde; mos mor kesilmiş, titreyen ,ağlayan bebeler  gelecekte bu tören hakkında ne diyeler?

           

 

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home