Salı, Aralık 25, 2007

CAN YEMİNİ

 

            Her insan, yaşamını derinden etkileyen olgularla insanlaşır. Günlük insani ilişkiler, yaşam   terazimizin bir kefesini, ticari, siyasi ilişkilerimiz, yaşam terazisinin diğer kefesinde yerini alır.

             Davranışlarımızı sınırlayan, özgürleştiren olgu ve eylemler içinde, yoğrulup gideriz.   Beklenti ve kaygı düzeyimiz yükseldikçe kendimizi korumasız ve aciz hissettiğimiz zamanlar olur. Böyle zaman dilimlerinde, sığınak; insanın, kendi kendisi olmalıdır. Neden,   bu cümleye sığındım? Dünyada ne kadar insan varsa, o kadarda  korunaksız  insan vardır.

             Bu bağlamda; yaşadığımız   mekanlardaki; geleneksi, göreneksi davranımların içi boşaldı. İçi boş sabun köpüğü davranışları fark edemiyorsanız, kendinizi yeniden sınava tutmalısınız. Bu yaşamın, hangi kıyısındayım? Yerinizi tespit etmekte, başarılı olabiliyorsanız, siz kendiniz ve çevrenizle barışık durumdasınız diyorum.   Yoksa; "Yandı gülüm keten helva."

            Yaşamdan beklenti düzeyiniz yükseldikçe; ayaklarınız yerden kesilir. Uçacak kanatlarınız yolunmuşsa, paraşutünüzün ipleri makaslanmışsa, sizin yapabileceğiniz, kendiniz için yeni konumlar belirlemektir.

Kendine, çevresine verimli olmayan; başarısızlık yolunda ilerler. Siyasi, ekonomik, kültürel, ahlaki, bilimsel yaklaşımlarla desteklenmeyen çözümler, kalıcı olmaz. Tüm dokularımızın uyumlu ve doyumlu olmasında; eş, dost ve arkadaşlarımızdan, yersiz beklentiler içine girmememiz gerekir. Kendi ayaklarımız üzerinde yükslmek ve ilerlemek anlamlı olur.

Bu düşünceden oılarak; kokladığımız havayı, yediğimiz lokmayı içtiğimiz damlanın anlam ve önemini yeniden yeniden sorgulanmalı. Duygusallıklarımızla verdiğimiz kararlarımızda yanılma payımız yüksektir.   Son karara ulaşıncaya kadar, ara kararlarımızda duygusallıklarımızın payını düşürürsek, son kararımız anlamlı olur.

İnsan, sözüyle bağlanır. Derin anlamıyla; söz senettir. Ağzımızdan her çıkan söz bedenini sarar. Suyun, havan, senin besinin olur. Bu besinle beslenenlerin yarattığı sinerjinin eseri,   Türkiye Cumhuriyeti. Can yemini verenlere borcumuzu unutmamalıyız. Bizi alametlere bindirenlerin geçmişini çok iyi öğrenmek gerekir.

Ey!... can yemini, namus ve şeref yemini verenler. Hizmet vermekte olduğunuz kurumlar, gökten zembille kurulmadı, size lütuf olsun diyerek verilmedi.   Geçici görev yapmaktasınız. Fırsatı ganimet bilenlerle, rahmani görev yapanları ayırıyorum. Bu ayırımcılığı yapmazsan insanlığa haksızlık yapmış olurum.

"Güvenme dayına, ekmek al yanına."

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home