Pazar, Kasım 25, 2007

BİRAZ ARABİ



 

            Yazıdan kopmak, yaşamdan kopmak gibi gelir yazana. Yazmayana; nereden bulup yazıyorsunuz? Dediklerini işitir gibiyim. Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde   referandum oylaması başladı.

            Bilbortlara bakarsanız  sanki   adı belli olmayan bir seçim havası var. Görülenler ve sorulanlara bakarsanız, biz neden sandığa gidiyoruz? Oyunuz memleket millete için hayırlı olsun.

            EVET ama, niye EVET. HAYIR ama,niye HAYIR. Hayırda, hayır vardır. EVET te ne vardır? Kendi geleceğin. Kendi padişahını kendin seç. Hani bir demokrasi oyuncağı vardı. Onunla niye oynamıyorsun? Oynuyor ve oyluyoruz ya. Daha nesi?

            Bir insanın  kendi kendine ettiğini cümle alem toplansa yapamaz. Diyor büyüklerimiz. İnşallah   o adını andığımız büyüklerimiz yanılırlar.

            Dünyada ne kadar güzel ve insani ahlaklı  çağdaş ve anlamlı iş varsa   hepsi büyüklerin eseridir. Küçüklerin esamesi okunmaz. Dünyada ne kadar pis iş, insanlık dışı, çıkarçı, bencillikler, ukelalıklar, pislikler varsa büyüklerin eseridir. Bunlar için küçükleri kullanırlar. Haydi aslanım, bidenem sen bilirsin.

            Kendi şeytani hesaplarına, insanlığı ortak etmenin yollarını düşünmekten, memleket millet işlerini unutup kendi geleceklerinin kaygılarına düşerler.

            MEYDANLAR; ŞEHİT YAKINLARININ BAYRAKLARIYLA  GELİNCİK TARLALARINA DÖNMÜŞTÜR.

            Şehit yakınları;"Ağlamayacağız, düşmanları sevindirmeyeceğiz"   diyorlar. Meydanlarda Şehit yoklamaları yapılıyor. "HEPİMİZ ŞEHİDİZ " pankartları   bayraklar arasında.

            Bu gün neredeyiz? AB'ye yaranabiliyor muyuz? ABD' den icazet almadan; Türkiye Cumhuriyeti'mizin geleceği için, dik dura biliyor muyuz? İç ve dış borç almış başını gidiyor. Amerikan Doları olarak;   kişi başına  milli gelir artıyormuş. Sevsinler bu artışı. Faizler  düşü yormuş. Maşallah.   Kaç tane sermayesi Türk olan banka var piyasada. Türkiye'yi en güzel kazanç alanı olarak gören dış sermaye  paradan para kazanmanın sevdasında. Üretim, yatırım, istihdam mı? Aman ha!... Türkiye RİSKLİ. Hani nerede kalkınıyor ve sanayileşiyorduk palavraları? Duble yollar, asfalt sokaklar,   ithal ağaçlarla süslü yollar, parka sokaklar la övünüyoruz. "Her şey istikrar için"miş. Yok böyle bir şey. Her şey iktidar için.

            İşsizlikten, yoksulluktan, vur vuranının elinde kalan piyasalara ne dersiniz? Her şey güllük gülistanlık gibi görünüyor. Açılan kahveleri, cafeleri, fas footları,, bilardo, internet kafeleri şöyle bir dolaşınız. Hep baba parası tüketen   işsiz, güçsüz, gelecekten umutsuz gençlerle,  geleceğinden emin olmayan öğrencilerle sıkış tepiş. Süslü vitrinler, ışıl ışıl sokaklar karın doyurmuyor.

             Takıldık kaldık, kavramların gizemine. Sokak, mahalle, kasaba, köy, arkadaş, eş dost, abi ,abla,   anne, baba, karı ,koca,  referandum, sıcak, soğuk takip, kuzey ırak ihanetleri, komşuluk ihanetleri, dostluk…… ihanetlerine.

            Bu gün, Türkiye Cumhuriyeti adına dik duruş sergileyebilecek   iradeyi görebiliyor musunuz.?  Dünkü serçeler, bu gün kartal oldular. Ülkemizin içini oyuyorlar. Demokrasi ve insan hakları adına. Bilmem açıklayabildim mi kafamda oluşan arabi ve şarabi düşünceleri?.

            SON NOT; " BİZ YURT DİYE ANADOLU'YU,

                                   Yol diye CUMHURİYETİ, onur diye;TAM BAĞIMSIZLIĞI,

                                   ÖNDER DİYE ATATÜRK'Ü SEÇTİK…."

            Ötesi var mıdır? Size soruyorum. Benim aklım buna eriyor. Siz ne dersiniz?

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home