Cumartesi, Ekim 20, 2007

AĞUSTOS AKŞAMLARI



 

            Ege Denizi'nin sahil kasabalarının kıyılarında; deniz, kum, güneş ve eğlenceleri birleştiren insanlarımız, pür neşe içindeler. Sakın dokun mayınız keyiflerine. Nasıl olsa;   analarının kucaklarına gönderildiler. Ankara'dan sağlıkla selametle uğurlandılar.Kazasız belasız dinlence ve analarının kucaklarına ulaşabilenler susuzluklarını analarına ulaşamakla çödüler. Büyük kentlerin susuzluğuna yeni çareler   üreten  belediye başkanları; yakında  yağmur duası turzim şirketleri kurarlar. Yakıp yıkılan   hovardaca kesilip yok edilen  ormanların ve  Anadolu coğrafyasını tahrip etmenin  bedelini ödediklerini unutarak; insanlara analarının evlerine gitmelerini öneriyorlar.

            Batı Anadolu su havzalarından Susurluk( Simav ÇAYI) havzasını gören bilen bir   vatandaşım,Kütahya Şaphane Dağları'ndan yol alan su damlaları Maramara Denizi'ne yorulmadan ulaştığını, yaz aylarında bile gürül gürül aktığına şahidim. Şimdi;. çakıl yatağına dönüştüler. Son 60 yılda bu havzayı   besleyen  gözler kurudu. Değişen  mevsim koşulları insanlarımızı  su sıkntılarına gark eyledi.

            Yakın yıllara kadar; Çaygören Barajı'nın suları kapaklarından taşarak  Balıkesir Ovası'na taşardı. Şimdi; karıncalar çayı yüzerek değil yürüyerek geçiyorlar.  Sındırgı, Balıkesir Ovası, susurlu havzası kuraklıktan nasibini alıyor.

Ankara'da insanlar;  su bidon pazarına düşen ateşten paylarını aldıkların görür yaşıyoruz.          Analarının kucaklarına koşanlar  Anadolu ve kıyı kasabalında  serinlemeye  tatillerini geçir meye çalışırken; gündüzleri aşırı sıcakların etkisi, geceleri soğuk esen rüzgarların etkisiyle gece gündüz ısı farklılıklarının   serinliğiyle zamanlarını değerlendirmenin telaşı ve uğraşı içindeler.

Gecelerini çılgın eğlencelerin kucağında geçirmenin, kendilerini yurt ve dünya  sorunlarından uzaklaştırmanın keyfini yaşadıklarını izliyor ve görüyoruz.

 Bize düşen görev; yaşananları anlamaya ve yorumlamaya   çalışarak günümüzü değerlendirmeye uğraşıyoruz. Ağutos Akşamlarının serinliğinde; uyuşturulmuş beyinler yaratmanın sevdasını yaşayanlar ereklerine ulaştılar.Kendilerine sırça saraylarını yaratmanın   telaşıyla meşguller.

Herkes mutlu mes'ud. Sana ne oluyor diyerek bana sitemde bulunun.. Yerden göğe haklısınız. Bizim insanımız   mağdurları oynayanlara pirim vermekte ustadır. Alan menun , satan memnun. Pazara düşen ateşle, cebine düşen ateş arsında ki ilişkiyi düşünmeye zamanı yok.

İnançlı toplumuz. Birde niye inanacağını hesaplayabildi mi işimiz tamam. Her gün izlediğimiz   şehit cenazelerinde ki ağlayış ve feryadı kader diyerek kabullenen bizim güzel insanlarımız, işsizlikten canı sıkılanların, trafik canavarının  pençesine kendini kaptıranlarımızın sızlanmalarını anlayabilsek, düşünce ve anlayışımızda ki  kuraklığımızı giderebilsek işlerimiz daha da yolunda gidecek.

Çaresizliğin adını deiğştirebilmenin gücünü kendimizde bulabilsek ne güzel olur ülkemiz.

"Bir lokma ekmek için sönen ocakların", alevlenen  öfke ve kinlerin sonu nereye varacak kestiremiyorum? Hoş görü ve anlayış kıtlığına doğru gidilen tehlikeli virajlar mı giriyoruz? İnadına, inadına toplumu germe çalışmalarını başarıyla   götüren dış güçler değil mi? Salya sümükle  ülkemizin üzerine her türlü silahlarıyla saldırdıklarını görmeyenlere ne diyelim. Fırsatçı yaklaşımlara kredi verenler, verdikleri kredileri geri dönmediğinde; yaşayacakları paniklemelerini görmek insanı ürkütüyor.

 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home