AĞUSTOS AKŞAMLARI
Ege Denizi'nin sahil kasabalarının kıyılarında; deniz, kum, güneş ve eğlenceleri birleştiren insanlarımız, pür neşe içindeler. Sakın dokun mayınız keyiflerine. Nasıl olsa; analarının kucaklarına gönderildiler. Ankara'dan sağlıkla selametle uğurlandılar.Kazasız belasız dinlence ve analarının kucaklarına ulaşabilenler susuzluklarını analarına ulaşamakla çödüler. Büyük kentlerin susuzluğuna yeni çareler üreten belediye başkanları; yakında yağmur duası turzim şirketleri kurarlar. Yakıp yıkılan hovardaca kesilip yok edilen ormanların ve Anadolu coğrafyasını tahrip etmenin bedelini ödediklerini unutarak; insanlara analarının evlerine gitmelerini öneriyorlar.
Batı Anadolu su havzalarından Susurluk( Simav ÇAYI) havzasını gören bilen bir vatandaşım,Kütahya Şaphane Dağları'ndan yol alan su damlaları Maramara Denizi'ne yorulmadan ulaştığını, yaz aylarında bile gürül gürül aktığına şahidim. Şimdi;. çakıl yatağına dönüştüler. Son 60 yılda bu havzayı besleyen gözler kurudu. Değişen mevsim koşulları insanlarımızı su sıkntılarına gark eyledi.
Yakın yıllara kadar; Çaygören Barajı'nın suları kapaklarından taşarak Balıkesir Ovası'na taşardı. Şimdi; karıncalar çayı yüzerek değil yürüyerek geçiyorlar. Sındırgı, Balıkesir Ovası, susurlu havzası kuraklıktan nasibini alıyor.
Ankara'da insanlar; su bidon pazarına düşen ateşten paylarını aldıkların görür yaşıyoruz. Analarının kucaklarına koşanlar Anadolu ve kıyı kasabalında serinlemeye tatillerini geçir meye çalışırken; gündüzleri aşırı sıcakların etkisi, geceleri soğuk esen rüzgarların etkisiyle gece gündüz ısı farklılıklarının serinliğiyle zamanlarını değerlendirmenin telaşı ve uğraşı içindeler.
Gecelerini çılgın eğlencelerin kucağında geçirmenin, kendilerini yurt ve dünya sorunlarından uzaklaştırmanın keyfini yaşadıklarını izliyor ve görüyoruz.
Bize düşen görev; yaşananları anlamaya ve yorumlamaya çalışarak günümüzü değerlendirmeye uğraşıyoruz. Ağutos Akşamlarının serinliğinde; uyuşturulmuş beyinler yaratmanın sevdasını yaşayanlar ereklerine ulaştılar.Kendilerine sırça saraylarını yaratmanın telaşıyla meşguller.
Herkes mutlu mes'ud. Sana ne oluyor diyerek bana sitemde bulunun.. Yerden göğe haklısınız. Bizim insanımız mağdurları oynayanlara pirim vermekte ustadır. Alan menun , satan memnun. Pazara düşen ateşle, cebine düşen ateş arsında ki ilişkiyi düşünmeye zamanı yok.
İnançlı toplumuz. Birde niye inanacağını hesaplayabildi mi işimiz tamam. Her gün izlediğimiz şehit cenazelerinde ki ağlayış ve feryadı kader diyerek kabullenen bizim güzel insanlarımız, işsizlikten canı sıkılanların, trafik canavarının pençesine kendini kaptıranlarımızın sızlanmalarını anlayabilsek, düşünce ve anlayışımızda ki kuraklığımızı giderebilsek işlerimiz daha da yolunda gidecek.
Çaresizliğin adını deiğştirebilmenin gücünü kendimizde bulabilsek ne güzel olur ülkemiz.
"Bir lokma ekmek için sönen ocakların", alevlenen öfke ve kinlerin sonu nereye varacak kestiremiyorum? Hoş görü ve anlayış kıtlığına doğru gidilen tehlikeli virajlar mı giriyoruz? İnadına, inadına toplumu germe çalışmalarını başarıyla götüren dış güçler değil mi? Salya sümükle ülkemizin üzerine her türlü silahlarıyla saldırdıklarını görmeyenlere ne diyelim. Fırsatçı yaklaşımlara kredi verenler, verdikleri kredileri geri dönmediğinde; yaşayacakları paniklemelerini görmek insanı ürkütüyor.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home