Salı, Mart 20, 2007

"UYUZUNU KAŞIMA"



--

        Türkçe'mizin anlatım gücüne bayılıyorum. İster tümce yapısı olarak ister, sözcük birlikleri anlamında olsun. Sözü gediğine konduruveriyor. İnce düşünme ve yalın düşünme yönteminde olsun, dilimizin insanı doyuran güzelliği bir başkadır.

      İletişim içinde bulunduğumuz toplumun anlayacağı dilden konuşmak bir ayrıcalıktır. İma adını verdiğimiz bir anlatım yönteminden söz ediyorum. Gerçekleri açık açık söylemek insanımızı acıtır. Sindire sindire sunmak akılcı olanıdır.

      Acıtma ve incitmeyi azaltmak için   dil bilimcilerin anlatımıyla; anlatımın kapsüllenmesi, ecza diliyle enterik kaplama veya draje biçiminde, halka yutturulmaya çalışılmaktadır. Şu "Aga nigi" reklamlarında ki gibi. Halk; "YERSE" yutarsa.

      Aş ve iş derdine yanan halk, ürettiğini satamayan, çocuğunu okutamayan, cafeleri dolduran genç işsizler. Meydanları dolduran, medyada gördüğümüz kan, revan, açlık sefalet.

      Çalışma günlerimin son yıllarında;Prof. Özcan Köknel 'den öğrendiğim   "EMPATİ" kavramı beni yeniden düşünmeye yaşadığımız olayları yeniden yorumlamaya itti.

      Empatik düşünmenin Türkçesi; ben olsaydım ne yapardım. Kendini bir başkasının yerine koymak demek. Şimdi kendimize soralım. Zengin kendini fakirin yerine koyar mı? Görülmüş mü kendi yok günlerini anımsayan? Vuru abalıya. Patron kendini işçini yerine koyar mı? Peki işler nasıl yürütülür? İnsanlar nasıl uyutulur, gözleri nasıl perdelenir? Orasını sz daha iyi bilirsiniz.

      Sizlere güncel örnekler verelim. Rize'de   çay işletmelerine 1500  mevsimlik işçi alınacak; size yalan borcum yok. 25000 baş vuru olduğunu haberlerden izledim.Rakamlarda haberlerin yalancısıyım. Kura çekimi izdihamını ve işçi alımı hayırlı olsun.  

      İşin gerçeği nedir? Vatandaşın hoşuna gidecek palavraları salla, ülkeyi güllük gülistanlı göster, yarım kalan   yatırımları, yapılan kayırmaları unut.  70 yaşındaki ninemi; süsle boyala makyajla 20 yaşındaki bayan diye tanıt. Vatandaş yerse. Halka yaranmak için, Onun hassasiyetlerini gerçekleştiriyormuş gibi görün, ondan sonra bu ülke kalkınıyor.

      Halk dalkavukluğu yapanların sonunu bu ülke insanımız   gördü. Halkımızın gerçek sorunları; iş, aş, eğitim, sağlık, yolsuzluklar, yoksulluk, haksızlıklar, adaletsizlikler. Vatandaşın gözünün içine baka baka söylenen yalanlar. Bu ülke insanı; bir ev bir araba veren iktidarları al aşağı etti.

      Halkı aşırı borçlanmaya özendirmek, toplumun geleceğini ipotek altına almaktır. Borçlu adamın konuşma hakkı sınırlıdır. Pazarlık yapma gücü yoktur.

      Ulusumuzu soyup soğana çeviren, vatanımızı parsel parsel pazarlayanlara karşı durmak, onların karşısında dik durmak gerekir.Onlara yapılan her alkış onları büyütür. Bırakın kendi uyuzlarını kendileri kaşısınlar. Biz kaşıyıcı OLMAYALIM.


http://ihsan.durakailesi.com

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home