ŞUYUZ BUYUZ
--
Vatandaş konuşuyor. Biz eskiden ne hızlıydık. Nerede? Halep'te. Ya! Ne kadar hızlıydın? Yok canım ben koşmuyordum. Ya ne yapıyordun? Uzun atlıyordum. Öyle mi? Ne kadar atlayabiliyordun? Kırk arşın kadar. Oh... oh..oh. Çok güzel. Haydi öyleyse, şurada bir uzun atlama yapınız, görelim. Ik, mık. Eh işte. Şimdi olmaz.
Dinleyen vatandaş yutmaz. Sen kendini açıkgöz, alemi; kör, sağır, dilsiz mi bilirsiniz? " Halep oradaysa, arşın burada." Diyerek uygulamaya çağırır.
Biz kırk altılıyız, biz altmışaltılıyız, biz seksen altılıyız, biz iki bin altılıyız. Yollar, meydanlar bizimdi. Fabrikalar, camiler, minareler bizimdi. Bu ülkede ne kadar kutsal varsa . Şimdi; hayırlı olsun. Kutsallarımıza dokunmayınız. Dokunurlar efendim.
Kendi gelecek kaygısına düşmüş AB, Savaş tüccarlığında ABD, küreselleşme türküleriyle her şey lay lay lom. Çalsın sazlar, oynasın kızlar.
Kırk yama halinde solculuk, sağcılık, yaşasın maneviyatçılık. Geçer akçe inanç ve ibadet tüccarlığı. Sloganların yerini yeşil dolarlar. Çağdaşlığın yerini;kelebek kravatlar, top sakal ve buzağı yalama saçlar.
Gözdeleşti; ihale takipçiliği, kaçakmış, maçakmış Hak getire. Nüfuz ticareti olmadan olmaz. Nasıl olsa; "kırk kulplu kazan tut birini sende kazan." Birader yanına geldik oturduk. Konuşmaktan hal hatır sormaktan dilimiz kurudu. Bir çay söyle. Ben bir tuvalete gidiyorum siz içe durun. Çay may içmeyeceğim. Çoluk çocuk nasıl? Eh işte, ehini anladık, iştesi nedir? Kasabada iş yok, köyde tarla. Kente gittiler kıt kanaat. Tarhana bulgur bizden, yakacak Allah'tan geçinip gidiyorlar.
Memleket haberlerine ne diyorsun? Hiç anlamam ki. Biz gazeteci öldürülmüş. Yer yerinden oynamış. Ama hiç iyi olmamış. Neden? Dünyada Türk Milleti'i küçük düşürüldü. Haklı durundayken haksız durma düştük. Vatandaşımızı koruyamadık.
Arkadaş sen hep halinden yakınıyorsun. Bu ülkede, hiç mi güzel işler olmuyor? Güzel işler yapılıyor da, ama herkes altına yapıyor. Satılmadık, peşkeş çekilmedik ne kaldı. AB tuvalete gitmeyin dese gitmeyeceğiz. ABD uzak gelecek için ortağımızmış. Ne biçim ortakmış mübarek.
Orta doğuya zehir tohumlarını atıp, sonra bunlar nerede çıktı? Diyerek demokrasi havarisi kesiliyor. Elkaide-i, Saddamı,Talibanı.. kim yarattı.? Anadolu çevresine ayrılık ve vahşet tohumlarını ekerken bizim yarım yüzyıllık siyasetçilerimiz kürklerinin peşlerine düştüler.
Bu coğrafya da; barış içinde yan yana yaşamanın koşulunu, Mustafa Kemal Atatürk 1930'larda ilkesini koydu;" YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ"dedi.
İmparatorluklar, krallıklar yıkıldı. Yaşasın Ulus devletler. Ulus Devletler güçlendi. Yıkılsın sınırlar, yakılsın orta doğu. Gelsin aşiretler, tarikatlar, yaşasın şirketler. Kurulsun Şirket Devletler.
Nasıl olsa; ver parayı al eğitimi, ver parayı al sağlığını, ver parayı al partiyi gel iktidara. Ver parayı al toprağı, ver parayı al suyu, ver parayı al ahlakı, ver parayı al inancı. Ver parayı al oyu.
"Hu komşu,komşu... Hoş geldin. Ne getirdin? İnci boncuk. Hani nerde? Yere düştü, yer nerede? Çayırda. Çayır nerede? İnek yedi. İnek nerede? Dağa kaçtı? Dağ nerede? Yandı bitti kül oldu."
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home