SAK
(SAPKIN, AYMAZ, KAYITSIZ)
Ulu kitapların baş uğraşıdır "sapkınlık". Tüm ibadetlerimizi; sapkınlıktan sapıklıktan kurtulmak için yaparız. Allah'a dualarımızın kökeninde bu davranışlardan kurtuluş için Tanrıya el açıp dua ederiz.
Barış ve huzur dini inanç sistemimiz İslam Dinimiz; "Sapıkların gittiği yola" sapmamayı emreden ayetlerle inanlarına seslenir. Bu niyetle mal ve beden ile yapılan ibadetlerin temeli olarak; doğruluğu, dürüstlüğü emreder. Ben böyle bilir, bunu söylerim. Dinimiz ve diğer dinler konusunda ahkam kesecek kadar akademik konumum yok.
"Aymazlık" insanın geleceğini karartarak, sapıklık ve sapkınlık yolunun önünün açılmasına ön ayak olur. Hak Dini, İslam Dini'nin temeli Kur'an; Beden, huy, düşünce temizliğinin ibadetlerin temeli olduğunu belirtir.
İbadethanelerin yakınlarına han, hamam, kervansarayların, imarethanelerin, mektep ve medreselerin inşa edilmesindeki asıl neden budur. Geçmişten geleceğe taşınan anıt niteliğindeki insani kurum ve kuruluşlar bu düşünceler üzerinde yükselip ve korunmuştur.
Kültürel miras olarak aldığımız bu bırakıtlar; akıl, bilim ve inanç temelleri üzerinde yükselerek gelişir. İnsanların kendilerine ve topluma zarar veren sapık ve aymazlık duygularını köreltmek, engellemek için çalışırlar. Kendi aydınlık geleceklerine yön verebilsinler diyerek kurumsallaşmışlardır.
Aymazlık batağına saplanmadan, sapkınların önünü açtığı; hırsızlık, gasp, yolsuzluk, her türlü yalancılık, palavra, alavere dalavere akımlarına kapılmak; ahlaki çöküntülerin başlangıcı olarak kabul edilir.
Yaşadığımız zaman diliminde sömürülmeyen ve siyasete malzeme olarak kullanılmayan ne kaldı ki? Her türlü duygu, düşünce ve inanç pazarlamacılığı, terör taşeronluğu günümüzün sorunları.
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." Aymazlığı var mı yok mu? Hepimize dokunmaya başladığında? Nerede bu millet?Nerede bu devlet? yakınmalarını ayyuka çıkarıp çığırtganlık yapıyoruz. Taşın altına elimizi sokmaya gelince, tuvalete kaçıyoruz.
"Egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait" olduğuna inanmıyor, bir takım kanaat önderleri adı altındaki kişi, grup ve şirketlere insanlığın sorunlarını havale ederek kendimizin rahatı bozulmasın istiyoruz.
Yoksul insanlarımızın sorunları gündelik çözümler üretilerek; çadırlarda, askıda ekmek, fıtır sadakalarına muhtaç bırakılarak çözülmeye gayret ediliyor. İşsizlik yoksulluk tavana vurduğu çarşaf çarşaf meydanlarda.
İnsanlar; inanlar, inanmayanlar, şehirliler, köylüler, batılılar doğulular, kuzeyli ve güneyli olarak tanımlanması sizce akıllı ve doğru bir yaklaşım mıdır? Bunun adı halkla, çalışanla, işçiyle köylüyle, sanayici ve esnafla saklambaç oymaktadır.
Erzurum' da 1919 yılı temmuz ortasında; "Manda ve himaye kabul edilemez" diyen bu Türk Milleti. Yaşananlara KAYITSIZ kalmayarak Anadolu'nun bağrında;" EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR." Diyerek aymazlara ve sapkınlara gerekli dersi, tarihin gözü önünde vermiştir.
//ihsan.durakailesi.com
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home