Cuma, Şubat 09, 2007

KADER VE AKIL



            Gününün sözü:" Dünyayı yöneten; kalem, mürekkep ve kağıttır." James Hawel'in iddiası budur. Hep birlikte bu sözü sorgulayıp, aklımızı zenginleştirelim.

         Geleneklerimizi, göreneklerimizi, töremizi, inancımızı emir istek ve hayallerimizi nereye kadar kanıt olarak gösterebiliriz. Andığımız değerlere nereye kadar tutunabiliriz.   Kader ve akıl arasında gidip gelmelerimiz bizi kararsızlığa ve tutarsızlığa götürür.

          Dinler tarihi konularının temel konusu olan kader,   insanlığı yüz yıllardır ilgilendirdiği bir gerçektir.  İnanç sistemlerinin temel direği olarak görülür. İnsanların, , toplumların başaramadığı ve aklını erdiremediği konularda gerisini yarada bırakıp, yaşadığını ve başaramadığını yargı ve kader olarak kabullenmesi,kendini tam bir teslimiyete bırakması   noktasında; talih, kısmet diyerek kendinin tesellisini bulduğu bir durum ve davranıştır.  

         Tam teslimiyet  insanın yaradılışına aykırıdır. Kader sözcüğününü gelecekcilik açısından ele aldığımızda kendi geleceğimizden kaçmak olanaksızdır. Tüm inanç sistemlerinin özünün insanın gelecek sorunlarını geçmişten örnekler i   model göstererek  çözmeye yöneldikleri   görülür.

         Gelecek kaygısı yaşamayan insan ve toplum yoktur. Durum böyle olunca; her insan ve toplum kendi geleceğini kenddi yaratma ve koruma gibi bir insani sorumluluğu vardır.

         Akıl, kendi geleceğimizin kapısını açan anahtardır. İnsnlığın temel ssorunlarının başında; toplumun ortak akıl üretme yeteneğinin yükseltilmesi ancak bilimsel eğitim ve öğretimle gerçekleşir. Kaderci bir eğitim düzeni; mandacı zihniyetleri, her problemin çözümünü başkalarından uman insan modelleri yaratır.

         Bu anlamda; " Okul genç beyinlere; insanlığa saygıyı, bağımsızlık ve özgürlük onurunu" veren kurumlardır diyen Atatürk; Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür derken, Anadolu'da yaşamış onlarca uygarlığın birbirini yadsımadan binlerce yıldır bu topraklara ektiği insanlık kültürünün gelişip serpilmesinin ortamını hazırlamışlardır.

         Talih, kısmet, pay, yazgı olarak algıladığımızda kendimize ve toplumuza haksızlık etmiş oluruz. İnsanlara ve topluma hükmedenlere; kayıtsız ve şartsız inanmak, emirlerine mutlak itaat biz yanılgıyı götürür. Kendi geleceğimizi başkalarının insafına ve acıma hislerine bırakmak   akıldışıdır.

         Barış ve huzurumuza göz diken; Terör, savaş, açlık tehditlerinin kimler tarafından desteklendiği beşikteki bebelerin bildiğidir. İnanç özgürlüğü altında insanların inançsızlaştırılması, her türlü yıkıcı, beyin yıkama, fuhuş batağına   sürüklenmesi rastgele ve kader diyerek kabullenilecek bir durum olamaz.

         Temiz ve dürüst toplumuz yaratılmasında; İnsanlarımızın farklılıkları aşağılanmadan, farklı insanlarımızı örselemeden, onların kutsal saydıkları değerler üzerinde sömürü ve çıkar hesapları yapmadan yaşam   sevgi çemberlerimiz genişlermek kendi geleceğimiz yaratmada akıllıca bir davranış olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                       

.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home