(-ÇA,-ÇE) YAŞAMAK
--
İhsan DURAK
Öğretmen (E)
http://ihsan.durakailesi.com
Kara Denizli Temel, İstanbul'da bir hemşehrisini arar bulur. Ancak, hemşehrisi Temel'i tanımaz.
-" Ben seni tanıyamadum da" Diyor. Temel altta kalır mı? Yanıtını yapıştırır.
-"Sen beni tanıyamadunsa, ben senu hiç tanıyamadum." Diyerek bozulduğunu belli etmez.
Konumuz tanımak ve tanınmak değil. İnsanın, insan olarak karşılanması ve uğurlanması. İçinde bulunduğumuz hafta;"Mevlana'yı Anma Haftası". Hoşgörü sınırlarımızı yeniden zorlamak. İnsanın, insani özelliklerinin, insana kattığı değerleri tekrar, tekrar sorgulamak zamanıdır.
İçinde bulunduğumuz Aralık ayı; Anadolu'nun kimlik değişiminin yaşadığı dönemden, günümüze; insani temel değerleri üstünden, tüm dünyaya seslenen MEVLANA'nın anıldığı özel günlerdir.
Düşüncelerini, insanın üzerine kuran ve insanı insan bilerek, insanı mutlu olmaya davet eder.İnancını, rengini, yüklendiği günahları... yok sayarak; "NE OLURSAN OL, İSTER PUTPEREST, İSTER MECUSİ, KIRKBİN KERRE TÖVBENİ BOZMUŞ İSEN, YİNE BENİM DERGAHIMA GEL. BENİM DERGAHIM MUTLULUK DERGAHIDIR." Düşünceleri üzerinde yoğunlaşır.
2007 yılı; Mevlana'nın Yüce düşüncesi HOŞGÖRÜ temeli üzerinde kutlanması çalışmaları yürütüldüğü bilgileri ediniyoruz.
Sokakta karşıdan karşıya geçerken "önce sola, sonra sağa, tekrar sola bak"arak ileri atılmanın, ve karşıya geçme kuralının gerekçesi ne olabilir? Politik tartışmalarımızdaki sol ve sağ kavramları mı? Yoksa, trafik akışının sağdan işlediğini düşünerek önce sola bakmak esas olan.
İnsanı her türlü tehlikeden korumak ve kollamak amacıyla konulmuş bir kuraldır. Ardıcıl düşünme hakkımız yok. Kendi bedenimizin yönlerine göre seslenmek kadar doğal ne olabilir. Ön, arka, sağ ve sol yanımız içinde var olduğumuz gezindiğimiz alan değil mi?
Günlük yaşamımız kuralsızlıklar içinde ilerlerken, kurallara uyanları enayi, kural ihlallerini açık gözlülük olarak değerlendirme yanlışına düşmemek gerekir. Bu hoşgörü değil, insana düşmanlıktır. YUNUS EMRE'NİN" DÜŞÜNCESİYLE "Elif üstün ötürü, Yaratılmışı hoş görmek gerekir Yaradan'dan ötürü"' nün derinliklerinde yatan gerçek yaşam; tüm dinlerin, ahlaki ve hukuk sistemlerinin disiplinini oluşturur.
Sözlerimizi dağıtmadan, toplayalım. Yaşayalım ama nasıl nice yaşayalım?. Otça mı? Hakça mı? Yunus'ça mı? Mevlana'ca mı? Hacı Bektaş Veli'ce mi? İnsanca mı? Sürüce mi? Özgürce mi? Yurttaşça mı? Kulca mı? Kölece mi? Sorgulayan,irdeleyen, katılan, sorumluluk alan özgür bireyce mi? Sorularını çoğaltmak ve sıralamak olası.
Bu soruların yanıtları kendi içlerinde. Bu yanıtları bulup çıkarmak için, alim olmak, ulema olmak, üniversite bitirmek, makam mevkii sahibi olmak varlık içinde yüzmekte değil. Yaşadığın günü anlamlandırabilmek. Her türlü gösteriş ve yalancılıklardan arınmış olmak, aklımızı tüp sapık düşüncelerden arındırmak netliktir. Akıl ve bilim aydınlığında; gönül gözüyle, vicdan terazisinde olayları ve yaşananları tartmak yeterli olur sanırım.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home