AYDIN BAKIŞ
İhsan DURAK
Öğretmen (E)
http://ihsan.durakailesi.com
ANLAMAK için aydın olmak şartı yoktur. Sevgi kendi ışığıyla aydınlatır
çevremizi. Isıtır içimizi. Bir bakış, bir tebessüm yeter. Kendiyle barışık
olmayanın yüzünde ve gönlünde bu aydınlığı göremezsiniz. Gölgesini kıskanır.
Neden uzun, neden kısadır ?diyerek.
BİLMEK; emek, inanç, istek, iffet ve tutarlılık ister. Sapkınlığı ve
çapkınlığı içinde barındırmaz. Ruh dediğimiz ve yaşamımıza bir anlam ve
görevler yükleyen sanal yapımız, İnsan olmamızın ve diğer canlılardan ayıran
özelliklerimizdendir.
İNSAN; dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, doğumundan ölümüne, kendisine
kutsal emanetler devredilir. Bu emanetler devredilirken, bir takım emanetler
geri alınır. Zamanla, geri alınan ve alınmayan bu emanetler bir biriyle
örtüşük durumda, yan yana , iç içe sarmal durumda insanı geleceğe taşırlar.
Kendini boşaltabilen ve doldurabilen varlık olarak, maddi ve manevi
yüklenmelerin altında kendimizi şekillendirir, tavırlarımızı, edalarımızı,
kararlarımızı belirleriz.
YÜKLENMELER altında ki insanımızı görüyor izliyor, birlikteliklerimiz
oranında siyasi, ekonomik , kültürel, ideolojik, inanç ve evrensel
değerlerin ağırlığı karşısında umursamazlıklarla günü kurtarmanın
devinimini yaşıyor. Kişinin kazanımı; sorumluluk almanın gücüyle, kendi
girişimci ruhunu besleyebildiği ölçüde, yaşama daha iyi tutunur.
AKIL VE BİLİNÇ ve İNANÇ denkleminde; sorunlarını çözebilenlerin yükü biraz
olsun azalır. Aydınlıklar içinde sorunlarına çözüm bulamayanlar kendilerini
kör kuyular içinde bulurlar. İnanç dünyamızın aydınlık yüzünü kullananlar
için sorun yoktur. Ancak inanç dünyamızın karanlık yüzünü kullananlara
söylenecek sözümüz çoktur. Bu bağlamda benim işim karanlık düşünceler ve
sapık davranışlar ve onların izlediği yol ve yollar değildir.
ÇETREFİL işler, bulanıklıklar, aydınlanmamış beyinlerin uğraşacağı ilgi
alanlarıdır. Kendi sorunlar sarmalında bunalan insanlarımız; kurulmuş
tuzaklar, çekilmiş setler karşısında bir garipleşir. Kendi kendine dövünür,”
kendim ettim, kendim buldum.” Türküsünü söyler.
GARİPLİK” Bilmem şu feleğim bende ne kastı var. Sanki benim mor sümbüllü
bağım mı var.” Diyerek kendi içinde oluşan kötülükleri dışlamaya çalışır.
Bende var olmayanı kim alabilir ki? Diyerek söylenir. Bende olmayanı ben
kime verebilirim ki? Tüm korkularım ve ürküntülerim yersizdir diyerek
kendini ikna eder. Malı olan, parası olan, varlığı olan kaygılanır ve
korkar. Garip yazgıya bağlamıştır çözemediği, akılını erdiremediklerini.
MEYDAN OKUMA akıl yürütmeye başlamanın ilk basamağıdır. “Halep oradaysa ,
arşın burada diyebilmek” yürekliliğini göstermek ürküntü ve ilk korkuyu
atmaktır. Ben, sonlu sonsuzum, bugün varım, yarın yokum dediğin anda; sonlu
insan, sonsuzluğa kanat açmıştır.
GERİ ALINACAK EMANETLER; sağlık, güzellik ve zenginliklerimiz. Gidici
değerlerin üzerinden kalıcı olarak yarattığımız emanetler;Yiğitlik,
mertlik, şan, şöhret, insanlık ve erdem. Yaşamın sıkıntılarıyla dalga
geçmek, kendi sevdanı kendin yaratmak, anlamsız gelen yaşamı, anlamlı hale
getirmektir.
YAŞAMIN TÜM GÜZELLİKLERİNE; meydan okuma hakkımız yok. Türküleri bir yaşam,
yaşamı bir türkü gibi yaşa ki bir anlamı olsun.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home