Pazar, Ocak 08, 2006

NE YERLİ?

“Yerli” kavramına; Ekonomi, hukuki bakımdan bir birine karıştırmadan sorgulanmalıdır. Üretim -tüketim ilişkileri, arz -talep dengeleri, Pazar kapma yarışı, savaşlarını yaşıyoruz. Dünya ülkelerini kendi uydun haline getirme çalışmaları, yerli- yabancı oluşumları, Türkiye’miz açısından sorguladığımızda; Ülkemizin kalkınması ve ilerlemesi esastır. Yeni iş ve aş alanlarının yaratılıp ülkemiz insanlarının üreten ve hakkınca tüketenler olması anlamlıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’miz kurulduğunda; üç ana hedefe yönelir.
1-Kendi kendine yeterli bir ekonomi yaratmak,
2-Kendi kendini yönetmek,
3-Çağdaş uygarlık düzeyine çıkmak; Çağdaşlaşmak.
1923-1930yıllarında, dünyanın yaşadığı ekonomik bunalımlarI; Ülkemizi derinden etkiler.Yeniden var olmanın; Kurtuluş Savaşı Yaralarının onarılması döneminde alınan önlemler içinde; 12 Aralık 1929 da, “YERLİ MALLAR HAFTASI” başladı.
Bu haftanın amacı; “Tutum ve yatırım” olarak belirlenir. Parada, enerjide, eşyada vb., en yararlı yolu seçerek; savurganlığı önlemek, ulusça yatırıma yönelmenin önünü açan bir kalkınma ve ilerleme çalışmasının adıdır. Bu duygularla, sınıflarımızda;”Ak akçenin, kara gün için...”, “Damlaya damlaya, göl olacağı..”, “Saman saklamanın..”,” İşten değil, dişten artacağı..”,” Vakit, nakit...” olduğu anlamalarında körpe beyinlere girmeye, bu kavramlarla zihinleri yormaya emek verdiğimiz günlerden bu güne neler kaldı? Sorgulayalım. Bu duygular içinde; inançla, öfkeyle, şarkılar , türküler, bilmeceler, bulmacalar, dil üstünden kaydırmacalarla derslerimizi işlerdik. Gösteriş ve depdebeye kaçmadan, Kendimize, zamana, çocuklarımıza ülkemize ihanet etmeden, kutlamaları yemece imecesine dönüştürmeden,”İşin sırrına mazhar” olmaya gayret gösterdiğimizi hatırlıyorum.
Paris’te ingilzce su istenmeyeceğini, Almanya’da alman arabası kullanmayanın iş istemi en son sırada değerlendirildiğini dinleyip okudukça bende yeniden kendimi sorguladım. Sen nerede yaşıyorsun? Nerenin havasını, suyunu kullanıyorsun? Buna göre düşüncelerine düzen ver demek hakkımı kullanıyorum.
!789’dan sonra Avrupa ulusalcılığı kullanır. Avrasya’nın yeniden şekillenmesi, haritaların yeniden çizilmesi savaşında “Türkiye Cumhuriyeti”nin Kuruluşunu içine sindiremedi. İkinci paylaşım ve harita çizme çalışmalarına “ Genç Türkiye Cumhuriyeti”ni ikna edemediler. Ama; dünyada esen soğuk savaş rüzgarların etkisinden; Ülkemizde nasibini aldı. Çok partili yaşama yeni geçmemizin, demokrasi denemelerinin boşluklarını doldurarak, İnsan haklarına saygılı, sosyal ve hukuk devleti niteliklerimizin nimetleriyle nemalananlarla bu günlere geldik.,
Dünyadaki; Tüm diktatörlükler yıkılırken, insan merkezli sistemler desteklenirken, dünyanın başında yeni dayatmacılar türedi. Yeni Pazar kapma savaşları, Enerji kaynaklarını kapma, su kaynaklarını paylaşma savaşlarını yaşıyoruz. Behçet Kemal Çağlar şöyle sesleniyor;........”Kolay bir şey sanmayın, candan Türk’üm demeyi. Var bu işin, şerefi, yaşı,emeği. Kendi milletine hem zevk , hem borç bilmeli, Türk Malını giymeyi, Türk Malını yemeyi.* Yerli malı kasketle örtülsün körpe başlar. Söz verin kendinize, bu sabah arkadaşlar.”
Bu bir rüyaymış meğer. Her yer; Amerikan, Avrupa, Çin, Japon pazarı olmuş. Cafeler, barlar, Mc Donold’sl ar, Skoç Viskiler, Colalar, Cipsler, Hamburgerler, Kialar, Ford’lar, daha neler neler?. Eğitimi; Tekke ve zaviyelere, Sağlığımızı Allah’a, Toprağı işlemeyi karıncalara, havamızı kuşlara, denizlerimizi balıklara, Geleceğimiz de AB’ye , ABD’ye havale ettik mi işlem tamam.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home