NE YAPSAK?
Yüksek sesle düşünmeye başladığımda; kendime soruyorum. "Sen kimsin?”,Nesin?, düşünce üretmeye hakkın var mı? Altı üstü emeklinin birisin. Ye, iç, gez toz ot gibi yaşa. Keyfine bak. Bu ülkenin dağındaki taşından, havada ki kuşundan, çarşı pazarındaki, kimin ,ne alıp sattığından. Sana ne kardeşim? “Bir elinde cımbız bir elinde ayna, umurumda mı kahpe dünya.” Diyerek yan gel yat.
Kafanda neler ölçüp biçiyorsun?,Kafanda tasarılar oluşturma, hakkını nereden alıyorsun? Senin yerine düşünenler, yaratanlar , çalışanlar var. Niye canın sıkılıyor? Gibisinden soruları kendime sorma hakkımı kullanıyorum. Aklım başıma geldiğinde; Üzülmem gerektiğini, sorgulama yapabiliyorsam, ağrılarımı hissediyorsam, acıkıp-susadığımı fark ediyorsam yaşıyorum. Yaşadığım coğrafyanın sorunları, düşünceleri,kültürü, ülkemde, kentimde, kasabamda yaşananlar benim kimyamı etkilememesi mümkün değil.
İnandığımız değerleri savunurken; yaşam biçimimizle-düşüncelerimiz , söylem eylemlerimiz, kendim; Kendi özümle uyumlu muyum? Bu topoğrafyanın; kültürel, etnik, etik, geleneksel yapısı, inanç coğrafyasıyla ne kadar uyumluyum? Doyumluyum. Yaşadığımız zamanın limanına, sağlıklı olarak demirleme sevincini tadabiliyor muyum? Yaşamı sorgulama hakkını, kendimizde bulmamamız, kişisel, toplumsal duyarlılığımızdandır.
Demokrasi adına, demokrasinin boğazlandığı, demokratlık adına demokratlığın ırzına geçildiği, dürüstlük, inançlarımız, özgürlüklerimiz, Cumhuriyetimiz, ve tüm insanı değerlerimiz adına bu değerlerin yerle bir edildiği zaman tünelinden geçiyoruz. Yeryüzünde; ister “Hak’kın” , ister halkın temsilcisi olsun.Siyasal olarak ele alındığında; kendinizi aşamıyor; yerinize yenisini, gencini, kendini temsil edecek birilerini yetiştiremiyorsanız; Lider sultalığı, ve kendinizi kral ilan etmiş olursunuz. Bu yanlıştır.Adı Demokrasi olan yaşam biçiminde; Yer yüzünün en büyük sahibi insandır, Halktır, yer yüzünün egemenidir. Kendimizi, kutsal değerlerin üstünde görmek, büyüklenmedir.
Bu yaratılıştakilerin başında; ister sekiz köşe, fötr şapka, sarık, fes, türban, takke olması fark etmez. Dünyada bunun adı “Amerikan Demokrasisi”dir. Özünde biçimsel demokrasi. Görüntüde; Kimlik üstüne kimlik, ilim üstüne alim. Benim kimliğim seninkini döver. Benim ulemam-senin ulemanı, benim demokrasim-seninkini, benim rengim-senin rengini, benim dağım-senin dağını, benim kolam, fas footum, senin lahmacunu, dürümünü....... Bunun adına ne derler? Açık demokrasi, üstü kolalanmış, Ameriken beziyle örtülmiş.
Bu günlerde herkes; “Çılgın Türkleri” okur ve arar oldu. “Çılgın Türkler”in kutsal emanetlerini unuttuk. Kendi siyasi ve ekonomik kaygılarımızla; kime hizmet ettiğimizi bir anlayabilsek, “Çılgın Türkleri”de anlamış olacağız. Yeni çılgınların kimyası bozulduğu açık.
Mustafa Kemal Atatürk Diyor ki” Tarih bir milletin hakkını ve kanını inkar edemez.” O’nu anlamak için okumak yetmez , Rozetini takmakla olmaz. Mandacı zihniyete, işgalci ruha, dayatmacılığa karşı durabiliyor musun? O zaman tüm çılgınların, çılgınlıklarını anlamış olursun. Çağdaş uygarlık adına yola çıkıp; Lozan’da Çözülmüş sorunlarını ısıtıp ısıtıp Tür Milleti’nin önüne konulması; AB’ bayraklı yorgan altı tecavuzler, tahakkümlerdir
İşsiz gençlere, satış yapamayan açılmış tezgahlara, işlenmeyen-sürülmeyen topraklara, hazırcılık zihniyetine ve işin kolayını seçenlerle ne yapsak?
Kafanda neler ölçüp biçiyorsun?,Kafanda tasarılar oluşturma, hakkını nereden alıyorsun? Senin yerine düşünenler, yaratanlar , çalışanlar var. Niye canın sıkılıyor? Gibisinden soruları kendime sorma hakkımı kullanıyorum. Aklım başıma geldiğinde; Üzülmem gerektiğini, sorgulama yapabiliyorsam, ağrılarımı hissediyorsam, acıkıp-susadığımı fark ediyorsam yaşıyorum. Yaşadığım coğrafyanın sorunları, düşünceleri,kültürü, ülkemde, kentimde, kasabamda yaşananlar benim kimyamı etkilememesi mümkün değil.
İnandığımız değerleri savunurken; yaşam biçimimizle-düşüncelerimiz , söylem eylemlerimiz, kendim; Kendi özümle uyumlu muyum? Bu topoğrafyanın; kültürel, etnik, etik, geleneksel yapısı, inanç coğrafyasıyla ne kadar uyumluyum? Doyumluyum. Yaşadığımız zamanın limanına, sağlıklı olarak demirleme sevincini tadabiliyor muyum? Yaşamı sorgulama hakkını, kendimizde bulmamamız, kişisel, toplumsal duyarlılığımızdandır.
Demokrasi adına, demokrasinin boğazlandığı, demokratlık adına demokratlığın ırzına geçildiği, dürüstlük, inançlarımız, özgürlüklerimiz, Cumhuriyetimiz, ve tüm insanı değerlerimiz adına bu değerlerin yerle bir edildiği zaman tünelinden geçiyoruz. Yeryüzünde; ister “Hak’kın” , ister halkın temsilcisi olsun.Siyasal olarak ele alındığında; kendinizi aşamıyor; yerinize yenisini, gencini, kendini temsil edecek birilerini yetiştiremiyorsanız; Lider sultalığı, ve kendinizi kral ilan etmiş olursunuz. Bu yanlıştır.Adı Demokrasi olan yaşam biçiminde; Yer yüzünün en büyük sahibi insandır, Halktır, yer yüzünün egemenidir. Kendimizi, kutsal değerlerin üstünde görmek, büyüklenmedir.
Bu yaratılıştakilerin başında; ister sekiz köşe, fötr şapka, sarık, fes, türban, takke olması fark etmez. Dünyada bunun adı “Amerikan Demokrasisi”dir. Özünde biçimsel demokrasi. Görüntüde; Kimlik üstüne kimlik, ilim üstüne alim. Benim kimliğim seninkini döver. Benim ulemam-senin ulemanı, benim demokrasim-seninkini, benim rengim-senin rengini, benim dağım-senin dağını, benim kolam, fas footum, senin lahmacunu, dürümünü....... Bunun adına ne derler? Açık demokrasi, üstü kolalanmış, Ameriken beziyle örtülmiş.
Bu günlerde herkes; “Çılgın Türkleri” okur ve arar oldu. “Çılgın Türkler”in kutsal emanetlerini unuttuk. Kendi siyasi ve ekonomik kaygılarımızla; kime hizmet ettiğimizi bir anlayabilsek, “Çılgın Türkleri”de anlamış olacağız. Yeni çılgınların kimyası bozulduğu açık.
Mustafa Kemal Atatürk Diyor ki” Tarih bir milletin hakkını ve kanını inkar edemez.” O’nu anlamak için okumak yetmez , Rozetini takmakla olmaz. Mandacı zihniyete, işgalci ruha, dayatmacılığa karşı durabiliyor musun? O zaman tüm çılgınların, çılgınlıklarını anlamış olursun. Çağdaş uygarlık adına yola çıkıp; Lozan’da Çözülmüş sorunlarını ısıtıp ısıtıp Tür Milleti’nin önüne konulması; AB’ bayraklı yorgan altı tecavuzler, tahakkümlerdir
İşsiz gençlere, satış yapamayan açılmış tezgahlara, işlenmeyen-sürülmeyen topraklara, hazırcılık zihniyetine ve işin kolayını seçenlerle ne yapsak?
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home