KATAKULLİ
“Şeytana pabucu ters giydirmek” için baş vurulan yol ve yöntemlerin tümü bu kavram içinde değerlendirilir. Nereden çıktı? Bu konu derseniz, benimde aklımı kurcalar. Ahlaki, hukuki, dürüstçe bulmadığımız, aldatılmışlık duygularıyla insanı zorlayan oluşumlar, kişilerin heyecansal yapısını olumsuz yönde etkilediğini yazabilirim. İnsanlar arası ilişkilerde, dostça olmayan, yakışıksız, dayanaksız; söz, tavır ve edalar toplumuzca hemen fark edilir. Güveni kırar, ikircikli davranışların doğmasına neden olur.
Bilge Sokrat ve eşi arasında yaşanan olayda bu durum açıkça görülür. “Bir gün Bilge’ye çok sayıda konuk gelir. Yemeğe kalmaları gerekince; Eşi, Sokrates’i mutfağa çağırır. –Görüyorsun ki az yemeğimiz var. Bu kadar yemek konuklara yetmeyecek. Acaba ne yapsak? Sokrates düşünmüş. Sonra eşine dönerek;- Gelen konuklar, tok gözlü ve alçak gönüllü iseler yeter demiş. Yok eğer aç gözlüler, kendilerini beğenmişlerse ne yapsak yetişmez demiş.
Bu durumda; insani, siyasi, ahlaki ilişkilerimizde edindiğimiz dostlarımızın , tanıdıklarımızın kendi söz ve davranışları geleceğe ait güven ve güvensizlik iletileridir. Açıkçası; insanın içinde yetiştiği, şekillendiği ortam önemlidir. Kişilerin; Doygunluğuna, uyumluluğuna, olgunluğuna, paylaşımcılığına ve katılımcılığına yeni değerler katar. Baş vurduğumuz; hileli ve sapkınlıklar, uygunsuz davranışlar, aç gözlülüğümüzü ve bencilliğimizi ortaya koyar. Pazarlar; insanların her türlü davranışları gözlemlediğimiz en güzel ortamlardır. Eğitim ve gerekli bilgileri, deneyimleri kazanabilecekleri açık atolyelerdir. Dürüst, ahlaklı,iffetli ve hakkınca çalışan esnafımızı; kötü tanımlamalardan ayrı tutarak yazmak isterim. Her türlü kap kaç zihniyetiyle beslenen, kimi ne kadar kandırabilirsem, “Gündüz külahlı, gece silahlı” kişilerin şerrinden halkımızı Hak saklasın diyebilirim. Malın alımlısını öne, çürüğünü, çarığını tezgahın gerisine, el çabukluğu marifet, iki önden beş arkadan, zeytin yağına çiçek yağı, tere yağına margarin çoğalt gitsin... Aşırı kazanç hırsı gözünü bürümüşse hiç kimse ona yardım edemez.
Pazar açıklık,serbest mal ve hizmet sunum alanı. Pazarlık; alışverişte insanların bir birini ikna etme eyleminin, kim kimden ne kadar koparırsa davranışlarının ortak ismidir. Anlaşılan odur ki; aldatmaca, kandırmacalar, gerçekleri zedeleyen, erdemli davranışlara bulaşmış duygusal bozukluklardır. Böylece; Toplumu, toplum yapan ortak erdemli davranışlar yara alıp, tedavisi olmayan durumlara neden oluyor.
Günlerden bir gün; Sarhoşun biri Bilge Eflatun’a sormuş.- Bunca bilgiyi nasıl ,nereden tahsil ettiniz ? Bilge şöyle yanıtlar.”- senin içtiğin şarap kadar, zeytinyağı(yakarak) kullanarak!.. Anladığım odur ki; Yaşamımızda her olgunun bir bedeli vardır. Petrolun, bulunmadığı, çağlarda karanlıktan çıkmanın bedeli; çıra, yada yağ yakacak ki aydınlığa ulaşabilsin.
Yaşadığımız zaman diliminde; katakulli ve katakullim davranışlar; şeklini, biçimini, kimyasını değiştirdi. Kellim fellim ortalıklarda dönüyor. Siz ne anlarsınız? Ne bilirsiniz? anlamındaki büyüklenmeler kimseye yarar getirmez. Damarlarında ki asil kanla beslenen insanlarımız; Tarihin her döneminde ayırt edici olmuşlardır. Asil ve erdemli davranışlıların onaylayıcısı olmuşlardır. Hile (katakullim)lere ödün vermemişlerdir.
Bilge Sokrat ve eşi arasında yaşanan olayda bu durum açıkça görülür. “Bir gün Bilge’ye çok sayıda konuk gelir. Yemeğe kalmaları gerekince; Eşi, Sokrates’i mutfağa çağırır. –Görüyorsun ki az yemeğimiz var. Bu kadar yemek konuklara yetmeyecek. Acaba ne yapsak? Sokrates düşünmüş. Sonra eşine dönerek;- Gelen konuklar, tok gözlü ve alçak gönüllü iseler yeter demiş. Yok eğer aç gözlüler, kendilerini beğenmişlerse ne yapsak yetişmez demiş.
Bu durumda; insani, siyasi, ahlaki ilişkilerimizde edindiğimiz dostlarımızın , tanıdıklarımızın kendi söz ve davranışları geleceğe ait güven ve güvensizlik iletileridir. Açıkçası; insanın içinde yetiştiği, şekillendiği ortam önemlidir. Kişilerin; Doygunluğuna, uyumluluğuna, olgunluğuna, paylaşımcılığına ve katılımcılığına yeni değerler katar. Baş vurduğumuz; hileli ve sapkınlıklar, uygunsuz davranışlar, aç gözlülüğümüzü ve bencilliğimizi ortaya koyar. Pazarlar; insanların her türlü davranışları gözlemlediğimiz en güzel ortamlardır. Eğitim ve gerekli bilgileri, deneyimleri kazanabilecekleri açık atolyelerdir. Dürüst, ahlaklı,iffetli ve hakkınca çalışan esnafımızı; kötü tanımlamalardan ayrı tutarak yazmak isterim. Her türlü kap kaç zihniyetiyle beslenen, kimi ne kadar kandırabilirsem, “Gündüz külahlı, gece silahlı” kişilerin şerrinden halkımızı Hak saklasın diyebilirim. Malın alımlısını öne, çürüğünü, çarığını tezgahın gerisine, el çabukluğu marifet, iki önden beş arkadan, zeytin yağına çiçek yağı, tere yağına margarin çoğalt gitsin... Aşırı kazanç hırsı gözünü bürümüşse hiç kimse ona yardım edemez.
Pazar açıklık,serbest mal ve hizmet sunum alanı. Pazarlık; alışverişte insanların bir birini ikna etme eyleminin, kim kimden ne kadar koparırsa davranışlarının ortak ismidir. Anlaşılan odur ki; aldatmaca, kandırmacalar, gerçekleri zedeleyen, erdemli davranışlara bulaşmış duygusal bozukluklardır. Böylece; Toplumu, toplum yapan ortak erdemli davranışlar yara alıp, tedavisi olmayan durumlara neden oluyor.
Günlerden bir gün; Sarhoşun biri Bilge Eflatun’a sormuş.- Bunca bilgiyi nasıl ,nereden tahsil ettiniz ? Bilge şöyle yanıtlar.”- senin içtiğin şarap kadar, zeytinyağı(yakarak) kullanarak!.. Anladığım odur ki; Yaşamımızda her olgunun bir bedeli vardır. Petrolun, bulunmadığı, çağlarda karanlıktan çıkmanın bedeli; çıra, yada yağ yakacak ki aydınlığa ulaşabilsin.
Yaşadığımız zaman diliminde; katakulli ve katakullim davranışlar; şeklini, biçimini, kimyasını değiştirdi. Kellim fellim ortalıklarda dönüyor. Siz ne anlarsınız? Ne bilirsiniz? anlamındaki büyüklenmeler kimseye yarar getirmez. Damarlarında ki asil kanla beslenen insanlarımız; Tarihin her döneminde ayırt edici olmuşlardır. Asil ve erdemli davranışlıların onaylayıcısı olmuşlardır. Hile (katakullim)lere ödün vermemişlerdir.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home