SARGINLIK
Sarıp, sarmalama; kusurları örtmenin, güzellikleri iyilikle ve erdemlilikle, aslını bozmadan geleceğe taşımanın bir başka biçimi. Sargınlık; uzun süreli birlikteliğin temel taşıdır. Birlikte gülmenin, ağlamanın, üretmenin göstergesi. Yazgıda- kıvançta, (kaygıda- tasada) yaşananları paylaşmaktır. Nasıl? Ana ve çocuk arasında genetik bir bağ varsa; Ustayla, çırak arasında öyle bir bağ vardır. Bu bağ, bir birine güç ve kuvvet vermenin başka biçimidir sargınlık. Tüm insanlar ve toplumlar arası ilişkilerin temelini dolduran değerlerin yarattığı yeni güç ve görüntü, duygu zenginliğinin resmidir.
Sarılmayla , sargınlık arasında kan bağı yoktur. Cinsel algılamalardan uzak, tamamen insanı yüceltmeye,onu yaşamak ve yaşatmaya yönelik temel davranışlardır. Karılmakla, sarılmayı; sarılmakla, sargınlığı karıştırmadan kavramları yerli yerinde kullanmak ve anlamak, netliktir. Karşılıklılık ilkesi bağlamında; tamamlayıcılık ve uyum gerektirir. Sargınlar arasındaki davranışlar sözle şekillenmez. Özle, gözle, vücut diliyle tamamlanır.
Sargınlar; birbirlerinin sözlerine değil , gözlerine bakarlar. “Ölümleri bile farklıdır.” Diyor yazar M.Tahir Ceylan. “Herkesin tersine, önce akılları ölür. Sonra kolları. Aynalara değil, bir birlerine bakarlar. Güzel demezler, güzel olmuş derler.” Matematiksel olarak sargınlık; dört gözlü, dört kulaklı, dört kol ve ayaklı, iki başlı dev görünümündedirler. Gücü sayılarla ifade edilmez. İnanç sistemleri onu tanımlamaya yetersiz kalır.
Sargınlık ve sarılmanın gücü; kutsal kitaplarımıza konudur. Hücrelerimizin içinde ki hava, su ,besin, vitamindir. Senin, benim bedenimizin kimyasıdır. Etimizin, kemiğimizin ruhudur. Güç kaynaklarımızın, yeni güç kaynaklarıyla beslenmesinin mor ötesi ışığı. Adamı adam eden evrensel gücün başlangıcıdır.
Barışın, kardeşliğin, dostluğun, katılım ve paylaşmanın ortak adı, dargınlığın, öfkenin, inadın,, kin ve nefretin panzehiri. Parçalanıp dağılmanın, sele, yele kapılmanın önünde siperdir. Yunus Emre’’nin dilinde “BİR” olmaktır.” Gelin canlar bir olalım,... Sevelim sevilelim,... Ben gelmedim davi (dava, kavga) için,” dizeleriyle insanın yüreğine seslenir. Toplumsal barışımıza, kalkınmamıza göz dikenler karşısında, darılıp küsmenin, kin ve öfkeleri beslemenin zamanı değildir.
Sermayenin dini, imanı, vatanı, rengi yoktur. Bizi birbirimizle kavgalara tutuşturup; MALI GÖTÜRMENİN PAZARLIKLARI yapanlar, kendi silahımızla kendimizi avlamaktadırlar. ”Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” kapılarımızı zorlayarak; 35 parçada, 85 Bin lokmada yutmanın kaygısı içinde fırsat kolladıklarını unutma zamanı değil.
Ulusal değerlerimiz , bağımsızlığımız sargınlık ve bağlılık ister.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home