ÜSTAT
Öğrenmek, öğrenmeyi öğrenmek; kendi yaşam alanımızın, oya gibi örülmesidir. Yarınlara kendimizi, sağlıklı mutlu aktarmanın temelidir. Bu temelde kendimizi algılamak ve sorgulamak gerekir.
Çevremizle iletişimde; kendimizi. kendimiz ele veririz. Bu tanıtım; iletişim içinde bulunduğumuz insanların ve toplulukların o andaki olaya yoğunlaşma durumlarıyla biçimlenir. İlk söz, ilk bakış, tavır ve edanın yarattığı elektriklenmedir ki uyum ve uyumsuzluklarımızın kökenidir.
Her girdiğimiz yeni ortamın anlayış ve hoş görü sınırlılıkları, iletişimin kalitesini yakından etkilemektedir. Düşünce evrenimde kendimi sorguladım. Öğretmen kimdir? Hoca kimdir? Alim kimdir? Üstat kimdir?....... Çevremizdeki insanlarla iletişimde bulunurken onlara nasıl seslenmeliyim ve hangi tavır ve eda içinde yaklaşmalıyım? Bu ilişkilerin bir ölçüsü ve edası olmalıdır diyerek durakladım.
1993 Eylülü; Oğlumun üniversiteye kayıt işlemleri sırasında, yerleşke içindeki bir bankaya harç yatıracağım. Banka çalışanı; -“ Buyur hocam” dedi. İşlem bitirdi, dekontu verirken; “ Başka işleminiz var mı hocam?” dedi. Bir anda kendimi sorguladım, ben öğretmenim, nereden biliyor? Kayıt işlemleri sırasında; Güvenlik biriminde ki görevli oğluma; “Buyur hocam.” Dedi ve evrakları alarak işlemi tamamlayıp döndü. “İşleminiz tamamdır hocam.” Gidebilirsiniz dedi. Şaşırdım. Dinlenme alanındaki çaycı, bana;” Ne içersiniz hocam?”, oğluma da “- siz ne içersiniz hocam?” diyerek ayrıldılar. Oğlum ban dönerek baba senin ne çok tanıyanın var? Her yerde “HOCAM” dediler. O anda bu duruma odaklandım kaldım.
Zamanla olayın aslını kavradığımı sanıyorum. Yaşam okulunda öğrenciliğin, öğrenmenin yaşı yoktur. Yaşam okulunda herkes birbirinin öğretmenidir. Birbirimizden çok öğreneceklerimiz vardır. Aslında hepimiz bir birimizin hocasıyız. Aklın aydınlığında fark edilemeyecek , öğrenilemeyecek bilgi yoktur. Anonim bir türkünün dizelerinde; “Mektebin bacaları, ders verir hocaları. Benim yarim geliyor, giymiş alacaları.”
Sonuç; Eş anlamlı olsa bile her sözcük yaşadığı dönemin tanığıdır. Yerinde, zamanında anında güzel ve anlamalıdır.” Penceresi cam cama muallim. Selam saldım amcama muallim.” Dizelerinde ki “muallim” yerine; “öğretmen” sözcüğünün söylesek aynı tadı bulabilir miyiz? Nasıl ki; Ahlak ve etik sözcükleri birbiriyle örtüşmediği tartışmalarını izliyorsak.
Öğrenme eyleminin derinliğinde; ilgi, istek ve irade vardır.Öğretme eyleminin derinliğinde; PUKÖ yöntemi vardır. Açıkçası; Planlama, Uygulama, Kontrol, Önlem eylemlerini gerçekleştirme zorunluluğu vardır. Bu İşlevlerin tümü Öğretmende simgeleşir. Onladır ki Anadolu aydınlanmasının Prometeleri( Alınlarında bilgilerden çelenklerle dersten derse koşanlar). Işığa doğru yol almaları, cahilliğe savaş açmaları onları çok yorduğu ortadadır.
Üstat der ki;”Yaldızlı sözlerle erdem bağdaşmaz.”
Üstat dedi ki;” 15 yaşında kendimi öğrenmeye verdim. 30 yaşında istencime sahip oldum. 40 yaşımda kuşkulardan uzaklaştım. 50 yasımda göğün buyruğunu öğrendim. 60 yaşımda seziş yoluyla her şeyi öğrendim. 70 yaşımda doğru olan şeylere zarar vermeden yüreğimin isteklerini yerine getirebildim.” Diyor KONFİÇYUS.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home