Cuma, Kasım 11, 2005

MİNNET VE ŞÜKRAN

 

            Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e minnet ve şükran borcumuz var.

Yüzlerce yıllık bir toplumun değerlerini aşıp, sıradan bir rejim olmayan Cumhuriyeti kurar. “En büyük eserimdir.” Diyerek övünür Bir kültür, çağ, uygarlık değişimi projesi olarak yaşama geçirmenin savaşımıyla ömrünü Türk Milleti’ne adar. Yurt içinden ve yurt dışından önüne konulan engelleri kader arkadaşlarıyla birlikte birer birer aşarak  gelecek zamanlara korkusuzca  atılırlar. Karanlığın içinden GÜNEŞ GİBİ  Anadolu’yu aydınlatıp, KURTULUŞ VE KURULUŞ ATEŞİNİ yakar.

            Teokratik bir toplum yapısından; Laik,demokratik, sosyal bir hukuk devleti  Türkiye  Cumhuriyeti’ni yaratmanın onur ve şerefini kazanırlar. Tüm şerefsizliklere meydan okuyarak, yollarında ilerlerler. Tüm dünyanın yeniden şekillendiği bir dönemde, mandacılığa boyun eğmeden kendi ekonomisinin temellerini gerçekleştirerek ,devrimlerini kökleştirerek dünyada eşi ve benzeri görülmeyen  bir  devletin kuruluşunun önderliğini yapar.

            Bugün bütün dünya Türkiye Modelini konuşuyorsa, bize bu büyük kültür mirasını, aydınlanma devrimini;1920...1923...1938...”ilelebet” sürecinde  algılamak ve yeniden  O’nu anlamak, yorumlamak ve yolunda yürümek sorumluluğumuz var. Cumhuriyet; söyleyeceklerini, yaratacaklarını ve eylemlerini bitirmiş bir devrim değildir. Kazanımlarında ki giz sürekliliktir. Kuruluşuyla, tüm geri bıraktırılmış ülkelere güzel örnek olmuştur. Her açıdan bakıldığında özünde buram buram yurtseverlik kokan ANADOLU DESTANIDIR.

            Birinci, İkinci Dünya  Paylaşım Savaşları sonunda; yeniden var olma, çok partili yaşama geçmenin ve demokratikleşmenin nimetlerini kullanarak iktidara gelenlerin tümü  Cumhuriyetin kazanımları üzerinden siyaset yaparak varlıklarını sürdürerek, zenginliklerine zenginlik, oylarına oy katmışlardır. Tarihin önünde sorumluluk sınavlarını  olmaktadırlar.

            “Siz ne isterseniz yapabilirsiniz, gerekirse hilafeti bile yeniden getirebilirsiniz.” den başlayan Cumhuriyeti, kazanımlarını ve kahramanlarını küçümseyen tavır ve edalarla efelenenleri görüyor, izliyoruz. Şiddetle kınıyorum. Arkalarına aldıkları ABD,AB dayatmalarıyla, karşılıksız itaat isteyerek  Türkiye’yi Muz Cumhuriyetine çevirmenin kuşatması içindedirler.  Orta Doğu’da; “Laik, Demokratik bir CUMHURİYET yerine  UCUBE bir Cumhuriyet kurma projeleri olanlarla  işbirliğinde ki zihniyet  bugün  İktidar partisidir.

            Dün ne dediler, bu gün neredeler?

            Sayın   Başbakan Tayyip Erdoğan” Kahrolsun şeriat diyenler, bugün kendileri kahrolmaktadır.”(1995).” Nedir bu laiklik Allah aşkına?”, Sayın T.B.M.Meclisi Başkanımız Bülent Arınç ; “1923’te Mars’tan düşmüş bir devlet kurduk. Sapık ilkeleri tabu haline getirdiler.” (1990), bu gün AKP Millet vekilinden biri Isparta’nın merkeze bağlı  Çukur Köyü’nde köylülerin gözüne bakarak; “Biz 80 yıllık pisliği temizliyoruz.”diyebiliyor. Bende  bu ismi yazmaya gerek görmüyorum. Yok sayıyorum. Bir insanın fikri ne ise zikride odur. CHP Kadın Kollarının yayını “CUMHURİYET’İ KUŞATANLAR” kitabını okurken yeniden içim burkuldu

Aramızdan ayrılışının 67’nci yıl dönümünde; Dün ne dediler, bugün neredeler? “Açtığı yolda, kurduğu ülküde, gösterdiği hedefe  sapmadan yürüyenlere, ATA’MIN  özgürlük ateşini yüreğinde ve başında taşıyanlara ne mutlu.

ŞÜKRAN BORCU olduklarımızın; 1918,1918,1920,1922, deki “manzara-i umumiye sizce 2005’te örtüşmüyor mu?

Eserleriyle aydınlıklar içinde olsun diyerek; bir kez daha önünde saygıyla eğilip,  sevgilerimi sunuyorum eşsiz kahramanımıza.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home