YAKINMA HAKKI
Eğer bir örs isen kendini sabit tut. Eğer bir çekiç isen zamanında vur.* Diyor G.Herbert. Anadolu muzun kendi bilen insanın söylemiyle;*Demir tavında dövülür.* Mevlana nın söylemiyle;* Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.*Kim?,Nerede?,ne zaman?, Ne? Söylemişse söylesin. Umurumda değil. Bana ne esen yelden , uçan kuştan. Tak sepeti koluna herkes kendi yoluna. Bir elimde cımbız , bir elimde ayna. Umurumda mı yalancı dünya? Biçiminde ki önermeler, tavır ve edalar bir bakıma kulağa hoş gelen söylemler.Bahar mevsimi; havalar aynı günde kırk dona giriyor. Mevsim değişimleri insanın kimyasal yapısını da yakından etkiliyor. Bir birimize yapabileceğimiz önermeler; aydınlatıcı, doyurucu ve tadında olması ters giden yaşamımızın güzelleşmesine kaynaktır. Sağlıklı, neşeli zamanlara koşarken ayağımızın tabanında ki pirinç kırığı havamızı bozar. Günün ağırlığı beynimizi zonklatır.Başımız örs.Sorunlarımız çekiç. Hırsımız, öfkemiz, kinimiz ve yaşamın dayatmaları örs olarak kafamızın içinde şekilleniyor. Bedenimizi sarsarak kimyamızı alt üst ediyor. Bu durumda; yaşama hakkımızın yaralar aldığı düşüncesiyle, yeni bir hakkı göreve davet ediyoruz. Zor durumların kurtarıcısı, aklımızın bekçisi yakınma hakkımız doğuyor.Haklarımızı gelişi güzel kullandığımızda, başımız türlü sorunlardan kurtulmaz. Hak, hak olmaktan çıkar yük olmaya başlar. Var olmak, uzlaşmak, ve gelişmek anlamındaki yakınmalarımızın olmaması, olası değil. Yakın çevremize, basınımıza, televizyonlarımıza göz attığımızda yakınan yakınana, ağlayan ağlayana. Geçim kapısına dönüşmüş durumda. Bakkal müşteriden, kredizade bankadan, işçi işverenden, müdür siyasetten, hasta doktordan, vatandaş kuyruklardan, çitçi kuraklıktan, kömürcü havaların ısınmasından, Bakan bürokrasiden, sürücü yoldan,tarfik polisinden, bebek anne sütünün azlığından basar feryadı. Nerede bu devlet, nerede bu millet. Hay seni okutan hocanın...Herifçi oğlu çekmiş kafayı. Dokunmayın gitsin. Gözler fırlamış yerinden, tansiyon desen yerinde. Şekeri de yükselince melekler görmeye başlıyor. Kimyası değişmiş farkında değil. Ayakta duramıyor, dilekçe yazmış tanrıya, eli ayağı tutmuyor direğe tırmanır. Gökyüzüne ulaşacak. Yakınmalarını arzı endam edeceklermiş. Karşısında görevliyi görünce ayılıyor. Sen benim kim olduğu mu biliyor musun? Ben adamı doğduğuna pişman ederim. Kendi pişmaniyeye dönmüş farkında değil. Deli kanlı olmak lazım. Dikkat et yakınma hakkını boğazlıyorsun.Umursamazca,sorumsuzca, rast gele yaşamak, yakınma hakkımızı yok eder. Altındaki arabanın mekanik gücü, senin gücün değil. Teknolojik harikaları yerinde, kuralara göre kullanırsak mutluluk aracı. Yoksa; ayaksız tahta at, gencecik bedenleri,nice güzelleri, sonsuz değerleri koynuna alan hovarda çelik sandukaya dönüşüveriyor.Aman dikkat, sakın dikkat. Sen bir tanesin. Yakınmayı bırak. Arabanla, varlığınla, çevrenle, eşinle, çocuğunla barışık yaşamaya bak. Katıl, katlan, paylaş. Büyü, büyü. Dağlar kadar yüreğinle, dünyalar kadar; sevince, övünce ulaş. Yolun açık olsun. Bu haftanın; YOL GÜVENLİĞİ VE TRAFİK HAFTASI olduğunu biliyor musunuz?
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home