USTAM DEDİ Kİ
?İnsanoğlunun en büyük başarısı; türünün en gelişmişi olup, iki ayağı üzerine kalkıp, dik durup, her yöne hareket edebilmesidir. Bu üstülüğüyle önce kendine, sonra doğaya hükmetme çabaları devam etmektedir. Geçirdiği gelişim evreleriyle; Toplayıcılık, avcılık dönemlerini iyi değerlendirerek, türünün devamını sağlama iç güdüsüyle, kendini sürekli yenilemenin, devinimler içinde olmanın erdemleriyle kamilliğe ulaşamaya adanmış bir yaşam.. Günlük beslenme kaygılarını gidermenin telaşına düşmeden deneme ve yanılmaların kıvrımlarını aşarak; bitkileri ekip çoğaltabileceğini bularak, ekip, toplama bilincinin anlam ve önemini kavrayarak, yerleşik yaşama doğru adımlar atmıştır. Yerleşik yaşamın rahatlığı, getirdiği kolaylıklar; YAN YANA YAŞAMANIN KURAL VE KURUMLARINI OLUŞTURUR. Yazılı olmayan, ama bizi saran insani düşüncelerin olgunluğunda; adet, gelenek, görenekler, töreler, ortak tavır ve edalar günlük yaşamımızın normatik yapısını oluşturur. Normatik davranşlarımızın yetmediği , bittiği andan sonra, ahlaki,dini ve hukuki kurallara gereksinim duyulur.Bu kuralların yetmediği noktadan sonra; ticari, mesleki etik kurallarını yeminler yoluyla oluşturmuşlardır. Kendi kendilerini, yeminleriyle bağıtlamışlardır. İnanç sistemleri, kutsal kitaplar; İnsanlara, insan olmanın bilincini katarlar. Barış ve huzur içinde yaşamanın gereğini ve önemini anlatmaya çalışarak; geçmişten örnekler vererek, geleceğe doğru emin adımlar atmanın yolların göstermişlerdir. Bilinçlenmenin sırrını ve sihrini yakalamak isteği; İnsanın kendini ve geçmişini aramaya götürür. Arayışların başladığı noktadan itibaren, insanoğlu düşünmeye başlamıştır. Bu başlangıç yeni bir bilimin doğmasına dayanak olur. Bu bilim; MANTIKtır. Düşünme yol ve yöntemlerini açıklayan, inceleyen, irdeleyen bilim olarak insanlık tarihini yaratan akıl tarihi, ve düşünceler tarihini öğrenmemizin önünü açmıştır. Kısaca, yaşadığımız coğrafyanın tarihini incelediğimizde; Yeni kültürler, eski kültürlerin kucağında büyümüş, ocağından ısınmışlardır. Halkımızın öz deyimiyle;? Yiğit gölgesinde yiğit beslenir.? Bu sesleniş, boş değildir. İnançlarıyla, etnik farklılıklarıyla yüzlerce yıl, çeşit çeşit insan yan yana yaşayıp gelmişlerdirYeni moda oldu; simitçi, börekçi, demirci, kömürcü.....gibi(yanlış anlamaya meydan vermemek için meslek adı olarak yazdım) Türkçü, kürtçü, güneyci, kuzeyci, bayrakçı, dinci, şeriatçı, ticaretçi, eyyamcı, kelamcı, üfürükçü, otçu, ibrikçi meslekleri türetildi. Yeni mesleklerin oluşumu normatik bir olgu. Mesleklerin uzmanlık alanlarına sözümüz yok. Aşırı umanlaşmanın bilimsel toplantılarda tartışıldığı bir dönemde; İnsanları aşırı ayrıştırmanın da sakıncalarını olduğu, toplumu olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır.İnsani planla olmayanı ayırmak için uzmanlık gerekmez. Kimler şehittir, kimler gazidir, kimler haindir, kimler ihanet içindedirler, kimler teröristtir. Bu kavramların tüm dünyada ki anlamları aynı içerikte olmasını istemekte bir insanlık görevidir. Kimsenin kendini bir şeyler olarak ilan etmesi gerekmez.Asıl özgürlük savaşçıları; Gelibolu Yarım adası, İnönü Ovası?nda, Sakarya boyları?nda, Afyon Ovasın?da ve TÜRKİYE nin kurulmasında ve kurtarılmasında; ?Huduttan hududa, cepheden cepheye koşan?lardır.Bir birbirimizle harmanlanmışız, Dünyada esen tayfunlar ve hortumlar bizi yutmasın.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home