Cumartesi, Ekim 29, 2005

İP

Düşünce, eylem ve söylemlerimizde kendimizi, doğayı, olayları, olguları, toplumu ve zamanı sorgulamada ki sorumluluklarımızı unutmadan çalışmak daha akılcı yaklaşım olur. İpsiz, sapsız yönelimlere dalmadan, insanların zihnini yormadan,yaşamla, kendimizle, çevremizle barışık yaşamanın yollarını açma gayreti içinde olmak en güzelidir. Üretim ve tüketim ilişkilerinde; işin mayası, karşılıklı güvendir. Yaşamın katılım alanlarında sağlıklı ilişkilerin kurulması, yaşatılması, verimin artırılması ve uzun erimli olmasının temelidir. Elli yıllık gözlemle ve izlenimlerle söyleşimize biraz derinlik katalım. Orta öğrenim yıllarımda küçük bir imalathanemiz var. Biriket, büz, baca, baca şapkası gibi çimento, kum ve curuf karışımı ürünler üretiyoruz. İlk yıllarda ürettiğimiz ürünlerle son yıllarda üretilen ürünlerin kalitesinde ki farklılıklar insana dersler verdiğini gördüm. İlk yıllarda üretilen ürünler zamana karşı sapa sağlam. Zaman içinde; tekli dövme,tekli mekanik, çiftli yarı otomatik makinalaşma, ticari kaygılar, aşırı rekabet, girdilerin kalitesizliği işin rengini biçimini değiştirdi. Son dönemde üretilen ürünler doğanın etkilerine dayanamayıp, tuz,buz olup sele ve yele karıştılar. Değerler sistemindeki bozulmalar, ürünler bazında uzun zaman içinde fark edildiğini betimlemek için yazdım. İlim, irfan ne Yemen de, ne Şam da. İnsanlık, ne Paris te, ne Umman dadır. Kaymak değil ki ekmeğe sürülüp yiyesin. O,insanın özündedir, hamurundadır. Kendine, kendimize haksızlık , hayınlık yapmamaktır. Yeni bir cıngılla ilerleyelim, yol alalım zamandan. Komşumuz, rahmetli, lakabıyla anayım, Tefci Ahmet ile Mehmet Usta birlikte çalışmaktalar. Mehmet ustayı kızdırmak için seslenir. Usta, duvar yamuk oluyor. Mehmet usta aldırmaz. Israrla Ahmet amca bastırır. Mehmet usta duvar yamuk oluyor, yıkılacak diye kusurlarını suralar. Mehmet Usta Karadenizli şivesiyle: Ha biley musun? Oyle yapsamda, boyle yapsamda bana sovecekler. Ha sen ipten doğri misun? Sen , ben, o, biz, hepimize; yeryüzünde bütün güzelliklerin, çirkinliklerin, çürümüş düşüncelerin mimarı yetişkinlerimizdir. Yaşamımız; bakir, sürülmemiş, ekilmemiş alanlarla özdeştir. O alana, araziye hangi tohumları bırakırsak, onlar yeşerir. Harmanda, ektiğimiz tohumların , ürünlerini hasat ederiz. Güzel insanlarımızın , güzel düşüncelerine tercuman olabiliyor muyum? Bilemem. Duygusallığın ötesinde düşünmek, yazmak gerekirse; Güneşli havada, herkes kendi gölgesini görür. Ama kendi gölgesine sığınamaz. Gölgenin yalancısı olmaz, koyağı, uzunu, kısası olur. İnsan, İnsanın gölgesinde yetkinleşir. Toplumuz, ipe sapa gelmeyen söze ilgi duymaz. Aşık Veysel Ustanın deyişinde ki Dost: Gölge veren ağaçtır. Dürüstlük, gölgenin koyusudur. İpe un sermek istemedim. Dost bulun, dostça kalın.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home