Cumartesi, Ekim 29, 2005

GÜNCEL Mİ?

Her canlının hassasiyetleri farklı farklıdır. Tüm canlılık etkinliklerimizde; Bizi zorlayan, tıkayan, görüş ve görünüşümüzü engelleyen durumlar insanın önünü tıkar. İnsanları yanlış yapmaya sürükler. MENCIUS isimli bilim adamının görüşüyle sonuca varmaya çalışalım. Diyor ki ?Bir kimse yaptığı yanlışlıktan utanmadıysa, bir daha utanacak neden bulamaz.? Suskunluk; yerinde kabullenme, yerinde yeniden düşünme, durumu anlamaya yönelik tepkisizliktir.Yerinde susma hakkının kullanılmasıdır. Yeri gelince; halinden memnuniyeti ifade eder. 9.Cumhur başkanımız Sayın Süleyman Demirel, 40 yıldır halkın arasında, halkın nabzını iyi tutar. ?Bana bir domates atan olmadı. Yüksekten düşenin kafası yarılır. İktidar başarılıysa halk arkasına düşer. Mağdursa sesini yükseltir.? Devamında;? Sarımsağı gelin etmişler kırk yıl kokusu çıkmamış,dereler ya!? ifadeleri Akşam gazetesi 15 Eylül 2005 tarihli sayısından. ?Türkiye kendisini ileriye taşıyacak güce sahiptir.? Ancak seçme ve seçilme, ekonomi, eğitim ve sağlıkta , sosyal ve kültürel hayatta ki çarpıklıklar ve dengesizlikler sokakta, çarşıda pazarda insanın moralini bozuyor. Mustafa Deniz diye bir vatandaş ?- Şu çadırın direğini dikiver gayri!? diyor, Sayın S. Demirel?e. Kaç kere direkler dikildi, yıkıldı. Tüm çadırlar karıştı. ?Her taş yerinde ağırdır.? Önermek, örnek almak, örnek olmak, katılmak, katlanmak yiğitliktir. Ulusal hassasiyetlerimizin bilincinde; çözümler üretmek, kontrollü olmak ve kalmak, tüm iktidarların , birincil görevidir. Halk için yapılabilecek ne varsa yapmak onların, yapılanları tartmak ölçmek, eleme eleştirmek bize düşer. Kökleriyle, kökenleriyle kimsenin övünmesine gerek yok. Bu ülkemiz insanı kendisi için yapılanları anlama ve değerlendirme gücünü; ?Damarlarında ki asil kan?da taşımaktadır. Övüneceksek kendimizle, kendi yarattığımız güzel Türkiye ile övünebiliriz. Örnek miyiz diğer ülkelere?, Kalkınmış mı ülkemiz her yönden?, Atabilmiş miyiz kafalardan ön yargıları?, ben orada susarım. Hepimiz; iyilik, dürüstlük, güzellik, başarı, verimlilik zincirinin halkaları olabiliyor muyuz? Orada dur. Yeniden düşün. Yaşamlarıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk?e esin kaynağı olanlardan Ziya Paşa?nın 1912?de yazdığı HAN-I YAĞMA( Yağma sofrası) nı yerimiz elverdiği oranda aktarmaya çalışalım güncel dilimizle. YİYİN EFENDİLER? Bu sorfracık efendiler-ki yutulmaya hazır. Huzurunda titreyen-Şu milletin hayatıdır.Bu millet ki can çekişir.-şu millet ki acılıdır.Fakat sakın çekinmeyin; yiyin yutun hapır hapır. Yiyin efendiler yiyin, bu iştah sofrası sizin.Doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin.Hepsi nazlı beylerin. Ne varsa ortalıkta say. Soy, sop, şeref, şan,oyun,düğün saray.Bütün sizin, efendiler. Konak saray, gelin, alay, bütün sizin, bütün sizin.Yiyin efendiler........................................................Bu HARMANın gelir sonu, kapıştırın giderayak! Yarın bakarsın,söner bugün çatırdayan ocak.Bu gün ki mideler kavi. Bugün ki çorbalar sıcak.Atıştırın,tıkıştırın kapış kapış çanak çanak.Yiyin efendiler...................................................... Geçmişten bu güne, seslenmiyor mu?

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home