EVET, AMA
Onay; dilde,gönülde ve yazıda göllenir.Davranışlarda gözlenir. Toplumsal anlamda seçimlerle genellenir. Referandum ve alkışlar yoluyla şekillenir. Bireysel ve toplumsal onaylarımızı çıkar amaçlı şakşakçılık,emme basma tulumba davranışlarıyla karıştırmamak gerekir. Çevremizde, yurdumuzda ve dünyada olup bitenleri yerinde yorumlamak gerekir. Aynı renk maddeler, bir birinin aynısıdır diyerek bakılmamalı. Söz gelimi; un,şeker,mermer tozu, sofra tuzu, alçı, süt,ayran, su ve tuz ruhu, birbirine benzer akışkanlar ve maddelerin temel özelliklerini tanımadan karar vermek peşin hükümlülüktür diye algılanır. Bir başka söylemle görünüşe aldanmamalı. Kişisel ve toplumsal yanılgılarımızın kökeninde yatan asıl neden budur. Yaşam alanımızda; tat, renk, oluşum, kullanım farklılıklarıyla bir biriyle örtüşürler. Kimyasal yapılarıyla farklılıkları hemen dikkati çekerler. Yaşadığımız coğrafyada ki insani, doğal, toplumsal olaylar, siyasal dalgalanmalar, etnikite güzellikleri birlikte yaşama kültürünü zenginleştirir ve yok ederler. Kararlılığımızı, tutarlılığımızı sergilemenin bin bir yolu- yöntemi varken en basitini, kabasını seçmek ve ifade etmek kendi değerimizi ortaya koyar. Birey, aile,grup, sendika ve siyasi partilerden ulusal çıkarlar ve değişik konularda birbiriyle aynı özellikler göstermesi beklenemez. İktidar; İktidar gücünü kullanarak mutlu görüntüler sergilemekle meşgul. Muhalefet ; halkın yakınmalarını seslendirme çabaları içinde, iktidarlardan nasiplerini alanlar yeniden toparlanma, hesap verme telaşı içindeler. Yer altı ve yer üstü oluşumlarda varlıklarının tadını çıkarmaya, el ovuşturarak yeni yerler edinmeye, benim gibi çenebazlarda işin lafıyla laklak ediyor. Sanayici, yatırımcı,sermaye temkinli. Sözde ihracat patlaması var. Sözde memleket güllük gülistanlık. Resmi iki buçuk milyon işsiz, sokakta on milyon. Hangisi doğru? Asgari ücretle dört can, can veriyor. İşçi,emekli çalışan iniltiler içinde; Avrupalı karnı tok aklı karışık, bu asgari ücret çok yüksek. Çıkın işin içinden. Evetçilerimiz düşenleri ve yükselenlerin peşinde. Enflasyon düşüyor, ihracat artıyor. Halkın cebine giren var mı? Halk mutlu mu? Tarım, hayvan, küçük üreticiler nasıl? Anadolu yu arşınladınız mı? Pazarlara, pazarcılara sormak gerekmez mi? Sonsuz özgürlük tartışmaları içinde zamanımızı öldürüyoruz. Orta doğunun, Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti mizin altı oyulurken, bil fiil işgal edilmiş ve ekonomik sosyal kültürel kaleleri birer birer yıkılırken biz kişi kavgalarıyla, dedi kodular dağını yükseltiyoruz. Dünyanın ağa babaları; kendinizi yenileyin, benim şapkamı, benim ayakkabımı giyip benim otomobilime bineceksin.Ben ne diyorsam O. Benim her dediğime evet diyeceksin, yoksa isyankar. Ne engin zengin ülkeyiz ki peşkeş çekmekle bitmiyor. Bu pazarlıkların sessiz şahitlari Ankara, İstanbul, Brüksel... konaklama tesisleri. Canlı tanıklar; siyasetçilerimiz ve rant peşinde koşar adımlarla iz sürenler. Kendilerini Atatürk ün mirasçısı görenlerde; sırça köşklerinden akıl veriyorlar. Bölük pörçük yapılarıyla, kurdukları dükalıklarıyla ve geçmişin hayalleriyle kendilerini bir dernek ve vakıfa vakfederek yeni günlerini doldurmaktadırlar.İşin mi yok yakınma çanağına döndün. Bırak. Beyler derin uykularından uyanması
İhsan DURAKÖğretmen (E)
İhsan DURAKÖğretmen (E)
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home