BAHANNELERİMİZ
Eşimizi, dostumuzu satmak için kullandığımız uyduruk sebepler. Ömür boyu huzurlu olmamızın, huzurlu kalmamızın önünü açan, değişik tehlikelere karşı kullandığımız pembe kandırıklar.İletişim ve savuma aracı olarak kullanılmaları kaçınılmazdır. Masum olgular gibi görünse de; yaratıcılığımıza olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Duygu sömürüsünün, aldatma ve yanıltmanın sıfır noktalarıdırlar. Tekerleğimizin, farlarımızın patlaması,Trafik sıkışıklığı, hava değişimleri, midemizin doluluğu- boşluğu, ayakkabımızın, elbisemizin uygunluğu-uygunsuzluğu, gecenin sessizliği-gürültüsü, gecenin uzunluğu- kısalığı, suyun rengi, kokusu-dalgası,... mutlu ve huzurlu yaşamayı ötelemeye, reddetmeye, dayanak oluştururlar. Her yanımızı süsleyen, güzellikleri, zenginliğimizi bir yana atarak, kendimizi boşluğa atıvermenin bir başka biçimidir. Küçük şeylerdir diyerek tanımlamaya ve tanıtmaya çalıştığımız olgular,gelecekte bize destek yerine köstek olurlar. Karşılaştığımız olumsuzluklarımızı başımızdan uzaklaştırmaya, yaşam kalitemizi yakından ilgilendiren asıl gerçeklerdir. Dumanı üstünde, kürekteki ekmeği alırken, duyu organlarımızla fikir edinemeyip, mıncıklamaya çalışmamızın gerekçesi neler olabilir? Pazar yerlerinde, önü seni yakan, arkası beni yakan meyve ve sebze sergilerinin alıcı ve satıcıların, seçme ve satma, mıncıklamalarının arkasında yatan ikilemler nelerdir? Birbirimize piyasaya güvensizliğimiz değil midir? Teknolojik gelişimler, dijital kurgulamlar, hayallerimizi zorlayan binlerce kare gösterimler karşısında; beynimiz renk ve ses bombardımanına karşı, hangi bahaneleri kurgulayabiliriz? Zapingler eşliğinde kendimizi dinlenme gemisinin kamaralarından birinde buluruz. Olup bitenleri anlayıp yorumlamaya çalışırız. Yaşamı ertelemeye, ait karanlık, boz bulanık sularda balık avlamak, engin ve derin sulara dalmak gibi aldatmacalara bel bağlamak, neyin nesidir? Değer mi? Zaman yolcululuğumuzun pıtırakları, dikenleri olmadan yaşamak mümkün mü? Suların berraklığı, havanın güzellikleri, doğanın cömertliklerini bilmezliğimiz, hasta olmamızın, gerçekleri olarak sunmak yanılgılarımız değil midir? Yemeğimizin az olması, salatanın güzel hazırlanmaması,. Zamanında sunulmaması sofraya gerilimli otur mamızın bahanesi midir? Davetlerdeki sunumların albenisi kilo almamızın, oburlaşmamızın, yaşam kalitemizin bozulmasının asıl sebebi midir? Su bile içsem yarıyor sizce nelerin bahanesidir? Canım sıkılıyor, işim kötü, maaşımız az geliyor, ne yapacağım?, Bu gidişle hızlı yaşlanıyorum. Gençliğim elden gidiyor. Ayrılıklar, aşklar bana yaramıyor. Birliktelikler sığ ve tek düze anlamsızlıklar, zor geliyor. Sonuçta; bu yazılanlarda, okunmayacak kadar uydurukladır.Tik taklarda zamandan, gelecekten.çalmanın sesleri değil midir? Ünlü düşünür Cicero?nun söylemiyle;? Bir insanın zamanını alacağına(çalacağına), parasını al.? Ne anlama geliyor? Birbirimizden aldığımız çaldığımız değerler değil midir? .
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home